ABD teknik heyet fikrini benimsedi
Türkiye uzun süredir ABD'ye bu meseleyi teknik düzeyde ele alma çağrısında bulunurken Amerikan tarafı bu teklifi göz ardı ediyordu. Şimdi teklif kendilerinden gelmiş.
Heyet incelemelerinden ne çıkacağı üzerine spekülasyon yapılabilir. Aslında gerçekten teknik bir inceleme olacaksa Türkiye ve ABD bir ara çözüm üretebilir. Ancak bu teknik incelemelerin siyasi gerilimlerin gölgesinde kalma ihtimali her zaman var. Amerika baştan beri konuyu siyasi bir zeminde konuşmaya devam ettiği için aynı tavır kendini tekrar edebilir.
Fakat teknik görüşmelerin başlamış olması durum ne olursa olsun Türkiye'nin faydasınadır. Biden yönetimi şekillenip dış politika perspektifini oluşturana kadar her iki tarafa da hem temiz sayfa açma imkânı hem de zaman tanıyabilir. Bu süre zarfında da sert bir siyasi kriz çıkmadığı müddetçe görüşmeler öyle ya da böyle tarafların pozisyonlarını birbirine yaklaştırıcı sonuçlar doğurabilir.
Eğer S-400 kullanımında NATO'nun güvenliğinin sarsılmayacağı gösterilebilirse Amerikan tarafı durumu kabullenmek durumunda kalabilir. Uzun vadeye yayılan konu bir şekilde soğumaya bırakılabilir. Soğudukça da önemini kaybedeceğinden ileriki dönemlerde yeni şartlarda bütünüyle göz ardı edilmesi de mümkündür.
Hızlı normalleşme olur mu?
Tabii ki gereksiz bir iyimserlik üretmemek lazım. Mesela konuyu doğrudan doğruya F-35'lere bağlayıp artık F-35'lerin hızla Türkiye'ye teslim edilebileceğini düşünmek şimdilik zor. Zira her ne kadar Amerika bu iki konunun birbiriyle bağlantılı olduğunu söylese de asıl itibarıyla bunların birbiriyle bağlantılı olmadığını herkes biliyor.
Dolayısıyla F-35 konusu başka bir müzakerenin hedefi haline getirilse daha iyi olur. Her ikisini tek paket haline getirmek Amerikan tarafının sürekli fren yapmasına neden olabilir. Parasını ödediğimiz F-35'leri almak en doğal hakkımız. Ama soğukkanlı biçimde ilişkilerin normal şartlara taşınmasını beklemek daha garantili bir yöntem gibi görünüyor.
Gelecek adına aşırı karamsar olmayı gerektirecek bir durum söz konusu değil. Aksine uluslararası ilişkilerin doğası biraz böyledir. ABD "ceza kesmek" gibi yüksek perdeden ifadeler kullanabilir ama her adımın bir maliyeti olduğunu hesaplamak onların da görevi. Siyasi zıtlaşma azaldıkça uzlaşma şansı daha yüksektir.
Ama şunu açıkça söylemek lazım. Öyle ABD ile sorunsuz bir ilişki kurmak kolay değil. Önemli olan kritik meseleler üzerinden yeni çekişme alanları oluşturmamak. Özellikle belli bir süre Türkiye kazanımlarını tahkim etmeyle ilgilense daha iyi olacaktır. ABD ile aramızda çözemediğimiz PYD ve FETÖ gibi temel sorunlar varlığını koruyor. Ama özellikle PYD konusunda Türkiye'nin kat ettiği mesafe hesap edilecek olursa acele etmesinin de çok gerekli olmadığını söyleyebiliriz. Bu şartlar altında korku senaryoları veya abartılı iyimserlik üretmek yerine ilişkileri biraz zamana ve müzakerelere bırakmak daha akıllıca...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Koridorun da ötesine geçen bir etkinlik (07.10.2023)
- Terörün farklı yöntemleri (05.10.2023)
- Liberal demokrasiden geriye ne kaldı? (03.10.2023)
- Sivil Anayasa mümkün (02.10.2023)
- Menendez çok da önemli değildi (30.09.2023)
- Zengezur koridoru ve Türk dünyası (28.09.2023)
- CHP’de herkes haklı (26.09.2023)
- Daha adil bir dünya mümkün (25.09.2023)
- Blöf mü, değil mi? (23.09.2023)
- Tesla fabrikası otomobil endüstrisine katkı sağlar (19.09.2023)