Ulusal güvenlik meselesi
Durum bu olunca Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Katar yatırımlarına dair yaptığı açıklamalar hepimizi şaşırttı. Medyadaki akışa bakarsanız ülkenin yarısının Katar sermayesine satıldığını düşünebilirsiniz. Her gün belli yayın organlarında bu tür haberler yapıldığından en azından bir bilgi kırıntısına dayandıklarını düşünebilirsiniz.
Ama öyle değilmiş. Katar Türkiye'ye doğrudan yatırım yapan ülkeler arasında 17. sıradaymış. Hollanda birinciymiş. Amerika ve İngiltere onu takip ediyormuş. Bunlara dair neredeyse hiç haber yapılmaz. Yapılsa bile o haber muhalif bir dille verilmez. Ama Katar söz konusu olunca her türlü aşağılayıcı dil kullanılır. Ve ülkenin satıldığı iddia edilir.
CHP'li bir milletvekilinin tankpalet fabrikası konusunda konuşurken sergilediği tutum da bundan farklı değil. Aynı zihniyetten besleniyor. Çirkin bir dil bilerek kullanılıyor. Tank-palet fabrikasının bir kısmı üzerinden yapılan bir anlaşma fabrika bütünüyle devredilmiş gibi sunuluyor. Yetmezmiş gibi bunun üzerinden de Türk ordusuna "satıldı" yaftası vuruluyor.
Bu yaklaşımın savunulacak hiçbir tarafı yok. Ortada yalan var. Yalan üzerinden yanlış algı üretme siyaseti var. Yetmezmiş gibi Türk ordusuna hakaret var. Dikkat edin. Bu sadece çirkinleşmiş ve yalana bulanmış bir siyaset dili değil. Bu aynı zamanda ülkenin ulusal çıkarlarına darbe girişimidir. Ve CHP uzun zamandır bunu bilinçli biçimde tercih ediyor. Türkiye'yi uluslararası kamuoyunda suçlayacak her türlü söyleme içeriden destek veriliyor. 15 Temmuz darbe girişimine "kontrollü darbe" demekle başladılar, bugünlere kadar geldiler.
Libya'daki varlığımızı da Karabağ'daki varlığımızı da Batı'ya şikâyet ettiler. Türkiye'yi uluslararası hukukta suçlamak isteyenlerin ellerine koz vermek için hiçbir söylemden geri durmadılar. Doğu Akdeniz'de Yunan tezlerini, Karabağ'da Ermenistan tezlerini seslendirdiler. Kimse kusura bakmasın. Bu bir muhalefet siyaseti değil gerçekten ulusal güvenlik meselesidir. CHP her alanda ürettiği söylemlerle Türkiye'nin güvenliğini dinamitlemek isteyenlere payandalık vazifesi görüyor. Yoksa "PYD'yi terör örgütü olarak görmüyoruz" ifadesinin başka bir anlamı olabilir mi?
En son Kılıçdaroğlu İrini Operasyonu çerçevesinde Türk gemisine çıkarma yapan AB ülkelerini savunmakla meşguldü. AB bile Türkiye'yi suçlayamazken, Kılıçdaroğlu Türkiye'yi uluslararası hukuka uymamakla itham ediyor.
Sizce artık söyleyecek söz kaldı mı? Sizce bu tavırlar ulusal çıkarlarımıza tehdit değil mi? Sizce Türkiye böylesi bir muhalefeti hak ediyor mu?
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Koridorun da ötesine geçen bir etkinlik (07.10.2023)
- Terörün farklı yöntemleri (05.10.2023)
- Liberal demokrasiden geriye ne kaldı? (03.10.2023)
- Sivil Anayasa mümkün (02.10.2023)
- Menendez çok da önemli değildi (30.09.2023)
- Zengezur koridoru ve Türk dünyası (28.09.2023)
- CHP’de herkes haklı (26.09.2023)
- Daha adil bir dünya mümkün (25.09.2023)
- Blöf mü, değil mi? (23.09.2023)
- Tesla fabrikası otomobil endüstrisine katkı sağlar (19.09.2023)