HASAN BASRİ YALÇIN

Transatlantik ilişkilerde yeni bir umut var mı?

Avrupa siyasetinde Amerikan seçimlerinden sonra sanki yeni bir hava esecekmiş görüntüsü var. Merkel başta olmak üzere genel Avrupa siyasetini temsil eden kişi ve kurumlar çok doğal olarak Biden'ın seçilmiş olmasını memnuniyetle karşıladılar.
Merkel'in Beyaz Saray ziyaretinde Trump'tan gördüğü muameleyi hatırlayacak olursanız Trump döneminin sona eriyor olmasının bile tek başına Avrupalıları iyimserliğe sevk edebileceğini düşünürsünüz. Avrupa ülkeleri ve AB kurumları büyük çoğunlukla Trump dönemini bir parantez olarak görme eğilimindeydi.
Biden seçildiği için klasik Transatlantik ilişkilere geçiş beklentisine girmeleri doğal. Avrupa on yıllar boyunca Amerikan gölgesi altında kendi ekonomik çıkarlarını önceleyebiliyordu. Amerikan güvenlik şemsiyesi Avrupa Birliği'nin güvenlik yatırımlarını asgari düzeyde tutmalarını sağlıyordu.
Zaten Trump iktidara geldiğinde özellikle bu eşitsiz ilişkiyi sorun haline getirmişti. NATO'ya başta Almanya olmak üzere Avrupalı ülkelerin yeterli katkıyı yapmadığını söyleyip durdu. Avrupalılar buna cevaben genelde zaman kazanma yoluna gitti. Trump'ın dış politika konularındaki irade eksikliğinden de faydalanarak bu tür işlerin takipçisi olmayacağını gördüklerinden ellerinden geldiğince yatıştırıcılık rolünü oynadılar. En büyük umutları Trump gidince eski Transatlantik ilişki biçimine dönmekti.
Ama sanırım unuttukları başka bir tehlike var. Aslında Transatlantik ilişkiler sadece Trump döneminde bozulmadı. Aslında bozulma Obama döneminde başladı. Trump bunu bir şova dönüştürdü ama ilk darbeyi Obama vurmuştu. Hem NATO bütçesi üzerinden hem de sahadaki davranışlarından Avrupalı ülkeler güven hissini zaten kaybetmişti. Ancak Trump öylesine kötü davrandı ki Avrupa'ya, Obama dönemini eski güzel günler olarak gördüler.
Halbuki Obama çok daha etkin biçimde Amerikan merkezli bir siyaset takip ediyordu. Bunu da diğer NATO üyelerini pek küstürmeden yapıyordu. Biden dönemi de eğer Obama'nın tekrarı olacaksa Avrupalıların bu kadar sevinmesini gerektiren bir durum yok diyebiliriz.
Zaten Amerikan dış politikası girdiği izolasyoncu zihniyetten kolay kolay çıkacak gibi görünmediği için Avrupalı ülkelerin de kendi başının çaresine bakmayı öğrenmesi gerekiyor. Fakat her seferinde boş ümitlere kapılmayı sürdürdükçe zaman kaybediyorlar. Obama döneminde yeni ilişki şartlarını anlamamışlardı. Trump döneminde anladılar. Ama Biden döneminde unutma eğilimi gösterecek olurlarsa Avrupa'nın göbeğinde kopabilecek güvenlik sorunlarına hazırlıksız yakalanabileceklerini söyleyebiliriz.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.