FETÖ’yle mücadele
Bunca zaman sonra ortaya çıkanlara bazen hayretler içerisinde bakıyoruz bazen de örgütün doğası nedeniyle artık ne görsek şaşırmaz olduk.
Baştan beri söylediğimiz bir şey var. Bu örgüt herhangi bir terör örgütü değil. Temel özelliği ve iş yapma biçimi gizlenmek olduğundan örgüt mensuplarının en büyük uzmanlığı kendilerini saklamak. Bu nedenle mücadelenin kolay olmadığını hepimiz anlamış durumdayız.
Ama yine de hala hepimiz zaman zaman tedirgin oluyoruz. Kamuoyunun konuya dair hassasiyeti gayet doğal. Bu örgütün ne kadar tehlikeli olduğunu bildiğimiz için kısa sürede bir çözüm istiyoruz ve örgütün artık işlemez hale gelmesini bekliyoruz.
Dediğim gibi kamuoyunun hassasiyeti kesinlikle anlaşılabilir. Ama maalesef terör çalışmalarından bildiğimiz üzere terör örgütlerinin öyle üç beş gün içerisinde bitmeyeceği de ortada. Önemli olan bu mücadeleyi sürekli hale getirmek ve siyasi tartışmaların zemini olmaktan çıkarmak. Tüm ülkeyi esir almaya çalışan bir örgütle mücadelede hepimizin faydası var. Bu nedenle muhalefetin de daha anlayışlı olması ve iktidara bu mücadelede destek sunması gerekir. Anlamsız tartışmalara boğulduğu zaman bu işten sadece örgüt karlı çıkar. Maalesef muhalefetin kullandığı "kontrollü darbe" ve benzeri ifadeler nedeniyle konu asıl mecrasından ciddi anlamda sapıyor.
Ama yine de yurt içinde örgütün belinin kırıldığını söyleyebiliriz. Belki tek tük örgüt mensupları saklanmayı becerebilir fakat şu şartlar altında herhangi bir örgütlü eyleme girişmesi çok kolay değil. Binlerce davada yüzbinlerce FETÖ'cü yargı önüne çıktı. Davalar hızla sonuçlanıyor.
Fakat örgüt maalesef yapılanmasını yurtdışında devam ettiriyor. Türkiye karşıtlığının merkezi haline geliyor. Yabancı ülkelerden aldıkları örtük destek sayesinde de yurtdışında ciddi bir kamuoyu oluşturmuş durumda. Asıl zorlu mücadele alanı işte tam burası.
Uzun zamandır yurtdışında FETÖ'nün ne bela bir terör örgütü olduğunu anlatmaya çalışıyoruz. Fakat bu örgütün ne olduğunu bizden daha iyi bilen ve örgütle kol kola yürüyenlere bu işi anlatmanın bir imkânı yok. Maalesef müttefikimiz dediğimiz ülkeler bunlara güvenli liman hizmeti vermeye devam ediyor.
Karşı kamuoyu kurma çabasını anlamlı buluyorum ama çok başarılı olacağımıza da inanmıyorum. Batılı ülkeler kendi aparatlarını korumakta kararlı. Bu nedenle konuşularak halledilecek gibi değil. Güç kullanmanın çeşitli yollarını bulmak zorundayız.
Türkiye bazı kilit ülkeler belirleyip ve bu ülkelere yönelik diplomatik baskıyı sonuç alacak argümanlar üzerinden artırabilir. Uluslararası ilişkilerin al-ver dönemi içindeyiz. Elbet birçok ülkenin Türkiye ile müzakere etmek durumunda kaldığı birçok başlık var. Uluslararası etkinliği artan bir Türkiye'nin pazarlık şansı da artacaktır. Ve o zaman bazı ülkelere reddedemeyecekleri teklifler yapılabilir. Öncelikle zayıf ülkelerden başlamak oradan daha güçlülere doğru yol almak iyi bir yöntem olsa gerek.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Koridorun da ötesine geçen bir etkinlik (07.10.2023)
- Terörün farklı yöntemleri (05.10.2023)
- Liberal demokrasiden geriye ne kaldı? (03.10.2023)
- Sivil Anayasa mümkün (02.10.2023)
- Menendez çok da önemli değildi (30.09.2023)
- Zengezur koridoru ve Türk dünyası (28.09.2023)
- CHP’de herkes haklı (26.09.2023)
- Daha adil bir dünya mümkün (25.09.2023)
- Blöf mü, değil mi? (23.09.2023)
- Tesla fabrikası otomobil endüstrisine katkı sağlar (19.09.2023)