HASAN BASRİ YALÇIN

Anlaşma safsatası

Ortada barış falan yok. Bir anlaşma zaten yok. Trump ve Netanyahu kişisel şovlarını yapıyor. Zaten işgal altındaki topraklarda Filistin varlığını azaltmak ve İsrail'in meşruiyetini artırmaya çalışmaktan öte bir iş değil. Tam da bu yüzden kavramları çarpıtarak kullanıyorlar. "Yüzyılın barış anlaşması" diyorlar.
İyi de kiminle anlaştınız?
Anlaştığınız aktörlerin bundan haberi var mı? Sisi gibi bir darbecinin örtülü desteğini almak Körfez'deki konuyla alakası olmayan birkaç devletçiğin desteğini almak yetiyor mu bunun bir anlaşma olarak sunulmasına.
Tabii ki hayır.
Zaten bunu Trump da Netanyahu da biliyor. Konunun birkaç boyutu var. Her ikisi de iç siyasette ciddi krizler yaşıyor. Kendilerini rahatlatmak uğruna bu tür işlere girdikleri çok açık.
Trump bu zamana kadar ne zaman başı sıkışsa İsrail'e alan açan açıklamalar yaptı. Ve bu sayede birçok beladan kurtuldu. Davalar kapatıldı. Gündem değiştirildi. Şimdi de "azil" sürecinde benzer bir iş yaparak İsrail lobisinin desteğini alıyor. Filistin umurunda değil. Çünkü Filistinlilerden kazanabileceği bir şey yok. Aksine Filistinlilere haksızlık yapmanın bir maliyeti de yok. Aynı şekilde yolsuzluk soruşturmalarıyla boğuşan Netanyahu da seçime hazırlık yapıyor. Kendisine bu sahte anlaşmadan kahramanlık payesi çıkartacak.
Bu deklarasyonun İslam dünyası nezdinde hiçbir anlamı yok. Tabii ki kabul edilemez.
Müslümanlar Kudüs ve Batı Şeria'dan hiçbir şartta vazgeçmeyecektir. Anlaşma yok hükmündedir.
Fakat asıl önemli olan kısmı burası değil. İsrail bu adımları tek bir günde atmadı. Yüzyıl boyunca her şey ince ince örüldü. Önce işgal ediyor sonra belli bir süre bekliyor ve bir süre sonra da meşruiyet kazandırma gayretine girişiyor.
1967'den bu yana bu topraklar zaten işgal altında. Şimdi "barış" safsatasıyla bunu resmi hale getirmenin peşinde. Trump'ın bunu kabul etmesi, Filistinliler kabul etmedikçe, uluslararası hukuk açısından hiçbir anlam ifade etmez. Ama zaten konu hukuk değil.
İslam dünyasının zayıflığı. Bu durum devam ettikçe İsrail de yayılmacı siyasetine devam edecek.
Müslümanlara düşen görev önceliklerini hiç aklından çıkarmamak. Hep söylendiği gibi "Kudüs kırmızı çizgimizdir." İşgal altında olabilir. Duygularımızı gömüp onlarca yıllık planlar yaparak Kudüs'ü özgürleştirmenin yollarını aramazsak maalesef bu işgal daha çok sürer. Arap dünyasının hali ortada. Birçok ülkede kuklalar iktidara getirildi. İsrail de bu işi fırsata çeviriyor. Sanırım belki de yüzyıldır çözümün anahtarı burada. Bu kuklalardan kurtulmadan ümitli olmak kolay değil. Ama bir gün değişecektir.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.