Uzun yol ve kırılgan denge
İkincisi de "kime güvenebiliriz" sorusu. Aslında bu konularda eğitim almış kimseler için bu soruların çok basit ve net cevapları vardır. Ama sade bir dille tekrar anlatalım.
Birincisi herhangi bir savaşın bitmesi için iki şarttan en az birinin yerine gelmesi lazım. Ya savaşın taraflarından biri uzak ara kazanacak ya da savaşın tarafları savaşmaktan yorgun düşecek. Bu iki şarttan en az biri yerine gelmedikçe çatışmalar yatışsa bile mücadele devam eder.
Suriye iç savaşına şöyle kabaca bir bakın. Büyük katılımcılardan herhangi birinin uzak ara kazandığını söyleyebilir misiniz? Tabii ki hayır. Peki katılımcıların bütün enerjisinin tükendiğini söyleyebilir misiniz? O da yok.
Aslında Suriye iç savaşı 2015 yılından bu yana tarafların alan hakimiyeti kurdukları ve konumlarını güçlendirmeye çalıştıkları bir hal aldı. Amerika ve Rusya kendi alanlarını zaten kurmuştu. Son üç yılda da Türkiye onları iterek kendine güvenli bir alan oluşturdu.
Şartlar olması gereken dengeye ulaştı. Sürdürülebilir statüko kuruldu.
Kimsenin acil ihtiyacı kalmadı.
Bu saatten sonra atılacak her adım yeni bir aşamaya geçmek demektir.
Tabii ki her tarafın kendine göre endişe duyduğu birçok konu başlığı ve alan hâlâ var. Ancak bunlar şimdilik stratejik ve hayati önemde değil.
Dolayısıyla tarafların konumlarını riske atmaktan çekineceklerini tahmin edebiliriz. Çünkü kurulan kırılgan dengeyi bozmak diğerlerini karşı kampa almak anlamına gelir. Bu da çekinilmesi gereken bir durumdur. Dolayısıyla belli bir müddet küçük al ver hesaplarının yapılması şaşırtıcı olmaz. Bu denge ancak bir tarafın aşırı bir iştaha kapılması sonucu bozulabilir.
Bununla ilgili olarak ikinci soru akla geliyor.
Peki Türkiye böyle bir düzlemin içinde kime güvenebilir? Aslında bu cevabı en basit olan soru. Türkiye kimseye güvenemez. Kimse de Türkiye'ye güvenemez. Uluslararası ilişkilerin altın kurallarından biridir. Başkasına güvenirseniz yarı yolda kalırsınız. Herhalde artık ülkemizde ABD'ye güvenebiliriz diyen kalmamıştır. Öte taraftan Rusya ile son üç yıl içerisinde daha sürdürülebilir bir ilişki biçimine girmiş olmamız kimseyi aldatmasın. Rusya da bunu kendi siyaseti çerçevesinde yaptı. Bizi çok sevdiği ve bize çok güvendiği için değil.
Ancak Amerikalılar ile Ruslar arasında bir fark vardı. Amerika ilk günden bu yana pazarlığa hiç yanaşmadı. Hep üst perdeden emir ve tehditlerle bu işi götürebileceğini sandı. Rusya ise pazarlıktan hiç kaçmadı. Zaman zaman tavizler bile verdi.
Eğer Rusya bu diplomatik zemini sürdürebilme rasyonalitesini göstermeye devam ederse Suriye'de sular daha da durulur. Bence şimdi Rusya'nın testten geçeceği bir döneme girdik.
Hepsi benim olsun havasına girecek olursa tüm kartlar yeniden karılır. O zaman da ne olacağı belli olmaz. Malum bu savaş uzun ve kimse kimseye güvenmiyor.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Koridorun da ötesine geçen bir etkinlik (07.10.2023)
- Terörün farklı yöntemleri (05.10.2023)
- Liberal demokrasiden geriye ne kaldı? (03.10.2023)
- Sivil Anayasa mümkün (02.10.2023)
- Menendez çok da önemli değildi (30.09.2023)
- Zengezur koridoru ve Türk dünyası (28.09.2023)
- CHP’de herkes haklı (26.09.2023)
- Daha adil bir dünya mümkün (25.09.2023)
- Blöf mü, değil mi? (23.09.2023)
- Tesla fabrikası otomobil endüstrisine katkı sağlar (19.09.2023)