Dünya düzeni tartışması
Doğudan ve Batıdan, siyasetçilerden ve akademisyenlerden geniş ve seçkin bir katılım var. Ruslar 14 yıldır yapılan bu toplantıya büyük önem veriyor. Dün Lavrov'un konuştuğu bir oturum vardı.
Yarın da Putin ve Aliyev gibi isimlerin katılımı bekleniyor.
Temel mesele dünya düzeninde yaşanan değişim. Ben de bu başlık üzerine yapılan açılış oturumunda Çinli, Hintli, Japon konuşmacılarla beraber Türkiye perspektifinden dünya sisteminin nasıl göründüğünü ele almaya çalıştım.
4 gün süren toplantıya dair pek çok şey söylenebilir.
Ancak çok genel bir gözlemimi paylaşmak isterim. Siyasetçilerin çoğu bu geçiş döneminin gerçeklerini kavramışken akademik dünya büyük oranda eski moda hikayelerin ve hayallerin içinde yüzüyor.
Mesela Lavrov'un kafası çok net. Kendi açısından Batı'nın istikrarsızlaştırıcı müdahalelerini suçluyor. Yolu Batı açtı biz de yürüdük demeye getiriyor. Bu lafları ederken de sahadaki varlığının kendine verdiği özgüven rahatlıkla konuşuyor. Kendine has alaycı tavrı hemen dikkat çekiyor. AB ve ABD'nin etkisizliğinin tadını çıkarıyor. İşin ilginç tarafı şu. Rusya'nın güç boşluğunu gördüğü her yere akabileceğini hiç çekinmeden dile getiriyor.
Amerikalıların bir dönem yaptığı gibi ortak güvenlik kavramını da ihmal etmiyor.
Fakat bunun ihtiyatsız bir tavır olduğunu düşünmeyin. ABD'nin ayağına basacak ve şimdiye kadar yakaladığı fırsatı kaybetmesine neden olabilecek konulara neredeyse hiç girmiyor. Suriye'nin toprak bütünlüğünü sürekli dile getirmesine rağmen Fırat'ın doğusu hakkında özgün bir pozisyon almıyor. Ancak Türkiye'nin pozisyonu özellikle Adana anlaşması çerçevesinde desteklemeye de devam ediyor. Ama konuyu Suriye'nin toprak bütünlüğü çerçevesinde görmediği ortada.
Öte taraftan çoğu akademik yorumcunun resmi aynı netlikte gördüğünü sanmıyorum. Bunu yeni dönemin gerçeklikleriyle uyuşmayan eski moda söylemlerden anlayabilirsiniz.
Doğu'dan gelenler hala eski tarz doğu batı kıyaslamalarıyla uğraşarak gerçek dışı büyük söylemlerde boğulurken, Batı'dan gelenler ayrıntılarda boğuluyor.
Hala liberal uluslararası düzenin yaşadığı sorunları görmüyor ya da görmek istemiyorlar. Trump'ı geçici bir hastalık gibi görme eğilimindeler. Trump gidince her şey düzelecekmiş sanıyorlar.
Gözlerini ve kulaklarını kapamışlar.
Liberalizmin yapısal sorunlarını görmek yerine kendilerini nostaljiye dayalı boş beklentilere kaptırmışlar.
Kısaca söylemek gerekirse şu sıralar doğru düzgün bir dünya düzeni tahayyülü çıkması ihtimal dahilinde bile değil. Devletler liberal düzen yıkılırken arkasında bıraktığı güç boşluklarına akmakla meşgulken, düşünce insanları azınlık bir grup hariç bırakın yeni düzenin şartlarını inşa etmek, geçişi bile kavramakta güçlük çekiyor.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Koridorun da ötesine geçen bir etkinlik (07.10.2023)
- Terörün farklı yöntemleri (05.10.2023)
- Liberal demokrasiden geriye ne kaldı? (03.10.2023)
- Sivil Anayasa mümkün (02.10.2023)
- Menendez çok da önemli değildi (30.09.2023)
- Zengezur koridoru ve Türk dünyası (28.09.2023)
- CHP’de herkes haklı (26.09.2023)
- Daha adil bir dünya mümkün (25.09.2023)
- Blöf mü, değil mi? (23.09.2023)
- Tesla fabrikası otomobil endüstrisine katkı sağlar (19.09.2023)