İran’ın kontrollü denemeleri
Zaten Yemen ve Suriye başta olmak üzere bölgenin neredeyse tüm ülkelerinde vekalet savaşı veriyor. Körfez'deki sabotaj faaliyetlerini sürdürüyor. Hepsinde teker teker karşı tarafı test etti. Yol buldukça bir sonrasına yürüdü.
Ne Körfez ülkelerinin ne de ABD'nin kendine sağlam bir cevap vermediklerini, veremediklerini gördükçe eli artırıyor.
En son vekilleri aracılığıyla Suudi Arabistan'ı vurdu.
Aramco'ya yapılan saldırı sadece Suud'a değil Amerikan çıkarlarına karşı da bir meydan okumaydı.
İran'ın attığı bu adımlar uluslararası sistemdeki ve özellikle Ortadoğu'daki güç boşluğunun en iyi göstergeleri. Benzer bir durum bundan on sene önce olamazdı.
Olsa bile ertesi gün ABD bölgeye yığınağa başlardı. Çünkü o zamanlar Amerika'nın bir küresel stratejisi ve onun içinde bir de Ortadoğu stratejisi vardı. Ortadoğu'daki petrol yatakları hayati olmasa da ikinci ya da üçüncü derece önemli çıkarlar olarak görülürdü. Mesela 1991'de ikinci dereceydi, 2003'te üçüncü derece.
Bu nedenle ABD daha öncelikli bir sorunu olmadığı için bölgeye gelir ve jandarma rolünü üstlenirdi. Ama son on senedir Ortadoğu Amerika için korunması gereken fakat askeri operasyon gerektirmeyen bir bölge konumuna geldi. Zaten iç çekişmelere meyyal olan bölgede askeri operasyon yerine fay hatlarını kaşımaya öncelik veren Amerika bölünmüşlük içinde maliyeti en aza indirerek bölgesel ekonomik çıkarlarını korumuş ve bölgeyi terör örgütlerinin birbirini kırdığı bir havuza dönüştürmüş oluyor.
Obama döneminde uygulamaya konulan bu strateji Trump döneminde daha da fazla duyarsızlık üretti.
Trump İran' nükleer müzakerelerinde kendine ucuz bir zafer arıyor. Ancak İran Amerika'nın askeri ve siyasi irade eksikliğini hissettiği müddetçe Trump'a bu zaferi vermeye niyetli değil. Aksine Trump'ı zorlayabileceğini düşünür hale geldi.
Son kez Körfez'deki gemi sabotajlarından sonra dahi ABD'nin hareketsiz kaldığını gördüğü için İran artık Suud'u vurmak fikrine bile alıştı. Eğer Amerika sağlam bir cevap vermezse, ki vermeyecektir, İran'ın bu riskli adımları artarak devam eder. Suud gibi Körfez ülkeleri her defasında Amerika'ya bakmaktan ve yalvarmaktan bitkin düşer. Ve yeni arayışlara yönelir.
Zaten Putin İstanbul Zirvesi'nde bunu dile getirdi. Suud'a 'eğer ABD sizi koruyamazsa size S-400 verelim' demek sadece bir şaka değil çok sağlam bir meydan okumaydı. Ancak Amerikan tarafı bunu da doğru düzgün değerlendirmiş değil.
Meleklerin cinsiyetini tartışmakla o kadar meşgul hale geldiler ki, Ortadoğu'daki boşluğun geleneksel rakipleri tarafından doldurulmasına aldırış dahi etmiyorlar.
Türkiye bu anlamda bu dönüşümü ilk keşfeden ve belki de keşfetmek zorunda kalan ülke oldu. Bu sayede güvenliğini sağladı. Diğer bölge ülkeleri de kriz anlarında aynı keşfi yapmaya başlarsa kimse şaşırmasın. Suud için bile bu durum ne kadar sürdürülebilir.
Hâlâ Amerika'ya güvenmeye devam edecek olursa İran Suud'u üç beş yılın içinde kevgire çevirecektir.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Koridorun da ötesine geçen bir etkinlik (07.10.2023)
- Terörün farklı yöntemleri (05.10.2023)
- Liberal demokrasiden geriye ne kaldı? (03.10.2023)
- Sivil Anayasa mümkün (02.10.2023)
- Menendez çok da önemli değildi (30.09.2023)
- Zengezur koridoru ve Türk dünyası (28.09.2023)
- CHP’de herkes haklı (26.09.2023)
- Daha adil bir dünya mümkün (25.09.2023)
- Blöf mü, değil mi? (23.09.2023)
- Tesla fabrikası otomobil endüstrisine katkı sağlar (19.09.2023)