Terör ve ekonomi ekseni
Yıllarca ve belki haklı da olarak birçok siyasi aktör güçlü ve bağımsız bir Türkiye inşa etmenin imkânsız olduğunu, uluslararası ilişkiler bağlamında hem ekonomik hem de siyasi küresel güçlerin buna müsaade etmeyeceğini düşündü.
Türkiye ne zaman kayda değer bir büyüme kat etse hemen ardından ya doğrudan ya da dolaylı müdahalelerle karşılaştı. İç karışıklıklar doğdu. Darbeler tezgahlandı. Ekonomik krizler sonrası Türkiye IMF'ye bağlandı.
Maalesef Batı bloğunun içinde bir yarı-çevre ülke muamelesi gördü.
Cumhuriyetin erken dönemlerinde devlet eliyle yaratılmak istenen yerli sermaye Soğuk Savaş şartları ve doksanlı yılların çılgın neoliberal reçetelerinin bir sonucu olarak yerli olmak yerine küreselin içerideki temsilcisine dönüştü. Üretmek yerine hazır üretilmiş olanı ülkede pazarlamak, üretmeden para kazanmak ve kriz anlarında da faize dönmek gibi bir eğilim doğdu. Ancak son on yılda Türkiye siyasi istikrar sayesinde büyüyüp belli bir noktaya geldiğinde ve IMF'ye borç kapandığında artık kontrol edilemez bir aktör haline geldi. İşte ondan sonra büyük kırılma yaşandı.
Şimdi Türkiye siyaseti iki konu üzerinden toplam iki seçim yapacak. Biri ekonomik diğeri siyasi. Türkiye ekonomik anlamda zor olan büyümeyi mi tercih edecek yoksa küresel sermayenin ve onların içimizdeki uzantılarının beklentilerine boyun mu eğecek? Terör konusunda yine zor olan mücadeleyi mi benimseyecek yoksa dayatmalara teslim mi olacak? Bu iki mesele her vatandaşın taraf olmasını gerektirecek bir yöne doğru gidiyor.
Siyasi partiler de bu eksen üzerine konum alacak. Ya HDP'nin önünde çocuklarını isteyen annelere hak vereceksiniz ya da HDP ve PKK'yı savunacaksınız. Ya Türk devletine sahip çıkacaksınız ya da küresel sermayenin pazarı olmaya razı olacaksınız. Maalesef ülkede muhalefet bu gerçeği göz ardı ediyor. Yerli ve milli bir tutum yerine HDP'yi savunan, devleti sorgulayan, sermayenin kontrolüne girmekten çekinmeyen bir tutum sergiliyor.
Erdoğan düşmanlığı gözünüzü kör etmiş olabilir. Erdoğan gitsin sonra biz başımızın çaresine bakabiliriz diye düşünüyorsanız yanılıyorsunuz.
Erdoğan'ı devirmek için size destek veren çevreler sizi çok daha rahat kontrol edebileceğini bildiği için destekliyor. Kimse kusura bakmasın halihazırda Türkiye'nin Erdoğan olmadan bunların hiçbirini başarma şansı yok. Kimse size kara kaşınız kara gözünüz için destek olmuyor.
Erdoğan durdukça kontrol edemedikleri bir ülkeyi sizin üzerinizden kontrol edilebilir hale getirmek istiyorlar.
Bu siyasetin bittiği anlamına gelmiyor.
Aksine yerli ve milli bir siyasetin başlama şansı doğmuştur. İktidara alternatif siyasetin tek yolu büyüme ve bağımsızlaşmaya karşı durmakla olamaz. Aksine büyüme ve bağımsızlaşma için daha iyi yöntemler sunmakla olur.
Yıkımın aracı değil daha iyi inşa etmenin alternatifi olun. Tarih sizi istiklal mücadelesini zararlı dernekleri olarak yazmasın.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Koridorun da ötesine geçen bir etkinlik (07.10.2023)
- Terörün farklı yöntemleri (05.10.2023)
- Liberal demokrasiden geriye ne kaldı? (03.10.2023)
- Sivil Anayasa mümkün (02.10.2023)
- Menendez çok da önemli değildi (30.09.2023)
- Zengezur koridoru ve Türk dünyası (28.09.2023)
- CHP’de herkes haklı (26.09.2023)
- Daha adil bir dünya mümkün (25.09.2023)
- Blöf mü, değil mi? (23.09.2023)
- Tesla fabrikası otomobil endüstrisine katkı sağlar (19.09.2023)