İşte geldi
Devamı da gelecek ve entegrasyonu tamamlandıktan sonra kasım ayı gibi etkin hale gelmesi planlanıyor.
Bu süreç kolay olmadı. Hem içeriden hem dışarıdan hükümete yönelik ciddi baskılar vardı. Türkiye'nin NATO'dan bağımsız bir hava savunma sistemine sahip olmasının imkânsız olduğu düşünülüyordu.
Gerçekten de 10 yıl önce bu tür bir konuyu akıldan geçirmek bile mümkün görünmüyordu.
Ancak zaman öylesine işledi ki, birçok faktör bir araya geldi ve Türkiye savunma otonomisi geliştirmede önemli bir adım attı.
Tabii tek başına bunun Türkiye'yi otonom bir aktör yaptığını söylemek doğru olmaz. Zaten günümüz koşullarında otonomi tüm devletlerin hayal ettiği bir durum olsa da neredeyse hiçbir ülkenin mutlak anlamda elde edebileceği bir durum değil. Silah sistemlerinin ne kadar gelişmiş ve karmaşık olduğunu düşünecek olursanız bir devletin tek başına her türlü sistemi üretmesi veya satın almasının imkansıza yakın olduğunu görürsünüz. Bugün Amerika bile kendini F-35 gibi devasa projelerde ortaklığa girmek zorunda hissediyor. Bir sistemi elde etseniz bile başka sistemlerde açığınız olabilir. Hava, kara ve deniz sistemlerinin ne kadar çeşitli olduğuna girmeye gerek bile yok.
Bir de Türkiye şartlarında savunma sanayiine ayrılan bütçeler ve bunun tarih içerisindeki evrilişine bakacak olursanız Türkiye'nin daha yolun başında olduğunu görürsünüz. Tabii ki her şeyden önce yerli ve milli sistemlere yatırım yapmak gerek. Ancak bunun için şartlar yeterli değilse o zaman dışarıdan temin etmeye çalışırsınız. Sürekli ve tek başına belli bir kaynaktan temin ederseniz o kaynağa bağımlılığınız gittikçe artar. Ancak başka kaynaklarla çeşitlendirme yoluna giderseniz göreli bir özerklik kazanmanız mümkün olur.
Zaten bütün tartışma da burada kilitleniyor.
Bağımsızlık pahalıdır. Bir bedeli vardır. Yoldan çevirmek isteyen çok olur. Türkiye'de de çeşitli lobiler bu anlamda her türlü kampanyayı yaptılar.
Düne kadar Amerikan kurumları da tehditlerini yeniledi. Ancak Türkiye direndi.
Bu bedeli ödemeye hazır olduğunu ve otonom savunma sistemi kurmanın stratejik bir hedef olduğunu gösterdi.
Bu iradeyle dalga geçenler şimdi de felaket senaryolarını sahneye sokacaktır. Türkiye'nin NATO'dan çıkarılacağını söyleyen saçmalıklara bile rastladım.
Ancak şunu söyleyelim. Türkiye'nin karşılaşacağı en ağır yaptırımın bir ekonomik yaptırımla sınırlı kalacağı düşünülüyor.
Dahası Başkan Erdoğan'ın Trump'la yaptığı görüşmeden sonra bunun bile ertelenebileceği veya hafif atlatılabileceği görülüyor.
Ama ben hep ısrarla aynı şeyi söylemeye çalışıyorum. Bazı stratejik kararların ekonomik bedeli olsa bile ödenir. Bu bedeli ödeyemeyenler bağımlılığa mahkum kalır ve uzun vadede daha ağır bedelleri sürekli öder. Türkiye'nin önünde bir şans kapısı açıldı. Aynı irade sürdürülebilecek olursa yıllar sonra çok daha güçlü ve çok daha bağımsız bir aktör olma şansı var.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Koridorun da ötesine geçen bir etkinlik (07.10.2023)
- Terörün farklı yöntemleri (05.10.2023)
- Liberal demokrasiden geriye ne kaldı? (03.10.2023)
- Sivil Anayasa mümkün (02.10.2023)
- Menendez çok da önemli değildi (30.09.2023)
- Zengezur koridoru ve Türk dünyası (28.09.2023)
- CHP’de herkes haklı (26.09.2023)
- Daha adil bir dünya mümkün (25.09.2023)
- Blöf mü, değil mi? (23.09.2023)
- Tesla fabrikası otomobil endüstrisine katkı sağlar (19.09.2023)