Montella sürprizlerle başladı. Santrforsuz çıktı sahaya, iki süratli kanat (Kerem-Barış) arkalarına da Hakan Çalhanoğlu'nu yerleştirdi. Kurgusudirek hücum üstüne, arkadakigrup ise pas örgüsüne uygun. Topa sahip olacaksın, sonra da defansın sırtına koşu yapacaksın.
Genelde bu durum Hırvat takımının stratejisi. Topu rakibe verip,tuzak kurarlar. Aynı hesaplamasaya oturan "Bizimkiler"i gördüklerinde,çözüm üretemediler.
Santrforsuz oynadık. Etkili de oynadık. Kerem ve Barış'ın Galatasaray alışkanlıkları ile hızlı hücumlar "bilinmez" olmaktan çıktı. Livakovic'i zorlayan şutlar geldi. Ama sahadaki düzen Hırvatları ceza alanımıza getirmedi. Top da bizdeydi,inisiyatif de. Mükemmel bir mücadele vardı önümüzde. Barış'ın aşırtmasıyla maçın ikinci hikayesi başladı.
Son maçı göre takımın neredeyse tamamı farklıydı. Defans değiştiği gibi, Orkun da yoktu orta sahada. Bu müdahale, mücadele ve konsantrasyonu ekledi millilerimize. Orta sahayahükmettik. Hırvatların aklını kestik. Onların ustaları denedikçe, hemen yanı başlarında bizden birini gördüler. Karambol içinde golü aradılar, izin vermedik.
Aslında farkın "fark edildiği" bir maçtı bizim adımıza. "Sıralamadakendimizden üstteki takımlarayenildik" diyordu Stephan Kuntz. Ezberi bozamayan, kendi oyuncularını küçümseyen, hayal edemeyen bir teknik adamdan sonra, İtalyagibi bir taktik ülkesinden gelenMontella'nın yorumu vardı sahada. Performanslara bel bağlamayan bir teknik direktör takımı oynadık.
Özlemiştik bu duruşu…
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.