20. dakikada iki farklı önde olabilirdik, devreyi 2-0 yenik bitirdik. Futbolun kendi hikâyelerinden, kaçınılmaz olan yine bizim başımıza geldi. İpleri elimizdesanırken, "defansif seyircilik" hastalığıile pozisyon bile vermedenyedik golleri.
Çokça eleştiri yapabiliriz maç için. Özellikle de bireysel hesaplar yaptığımızda. Ama bu bize ne bir şey katacak ne de bir şeyleri değiştirecek. Çünkü Çağlar Söyüncü vardı hep son vuruşlar öncesinde. Maç eksiği zirvede, Ermenistan maçı da dahil hatalı kararları çoğunlukta. "Niye oynattın" da diyemeyiz Kuntz'a... Ancak, Leicester'dakihocasına hak verebiliriz. Bu haliyle yedek kulübesine bile çıkması mucize...
Hırvatlar iyi ve tecrübeli bir takım. Biz önde baskımızla yakaladık pozisyonları. Adamlar bize önde baskının nasıl yapıldığının dersini verdiler sonrasında. Aradaki fark yetenek değil, tecrübe. Bizim Çocuklar her ne kadar iyitakımlarda veya hedef liglerde olsada, toplu veya topsuz oyunda neyi-nasıl yapacağını bilmek başka şey...
Böylesine bir performansa rağmen, maçı kalecileri Livakovic'in parmak uçlarına borçlular. Bursa'da nefis bir seyircide yakalamışken, müthiş bir akşamyaşayabilirdik. Uzun süre sonra ilk defa bir maçı takımla birlikte oynayan taraftar seyrettik. Islıklar, motive etmeler, gözlerimizin, kulaklarımızın pası gitti. Helal olsun Bursalılar'a...
Katar'daki çıkışları, defansif özellikleri sayesindeydi. Öne geçmiş bir Hırvat takımını hataya zorlamak susturucu takılmış Cengiz veya Enes ile mümkün olamazdı. Beklerden bir şeyler bekliyoruz, Zeki rakibi seçiyor pas vermek için. Salih,Orkun, Hakan ve sonrasında İsmailYüksek. Sahada ne yaptığını bilen veya bir şeyler yapmak isteyen dörtlülerdi.
Ne yapalım? Futbolu bırakacak halimiz yok... Diğer maçları daha akıllı ve dikkatli oynamalıyız...
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.