Kalan maç sayıları tek haneye indiğinden beri her maç final. Fenerbahçe için ise bunun yanına 'kader' de ekleyeceksiniz. Çünkü tam ortada kaldı; bir taraftan liderin peşine düştüler, diğer taraftan da Galatasaray'dan kaçıyorlar.
Başakşehir maçının hesabını yaparken, üç sonraki 'hafta' maçlarında "BAY" olduklarını da düşündüler. Puansız geçecekleri seriöncesinde, kayıpla devametmek yakaladıkları rüzgarıdindirebilirdi.
Dünkü 90 dakikanın başka hikâyesi de genç kaleci Altay'ın sakatlığı elbette. Atanı olmayan takımın, "tutanı" da sakatlanınca, her ihtimale açık takım oluyorsunuz. Mesut Özil'in sakatlıktan dönüp, takımın kalitesini yükseltmesini bekleyen Fenerbahçeliler için, Altay'ı da kaybetmek, aşılması gereken yeni bir dağ bulmak aslında Kaleci Harun için 'penaltıyı kurtarankaleci mi, yaptıran mı' diyetartışabiliriz. Maç eksiği, heyecanı onuhatalara açık hale getiriyor. Sonuçta maçadamgasını vurdu. Esasbakılması gereken 10 kişikalan rakibine baskı kuramayan,kontrolü alamayanve tehlikeyi ceza alanınadavet eden kırılganlık.
Başakşehir'in öne geçtiği pozisyon öncesinde faul tartışması vardı. Tabanla gelen oyuncu için, "Rakibe değil, topa değiyor" yorumunu da yapanlar var. Doğrudur; ama Pelkas ayağını kaçırmasa hem bir kırmızı kartımız, hem de ayağı kırık bir oyuncumuz daha olabilirdi. Cüneyt Çakır bununla da yetinmedi. Mahmut'a gösterdiği, rakibiyle tartışma kaynaklı ikinci sarı kart da tam bir facia
Emre Belözoğlu, yedi yerli oyuncusuyla başladı yine maça. Antep maçının kurgusunu da hırsını da inanmışlarını da değiştirmedi. Hem kadro yapısında, hem de 'aynı golü yeme' istikrarı da maçın hikayesinde. Korner atarken, birkaç saniye sonra kalesinde gol görmek. Bu kaçıncı oldu! Atak yaptığını sanıp, rakibepozisyon hazırlamak.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.