Malazgirt'ten Büyük Taarruz'a Turan taktiği
"Turan taktiği" Türklerin muharebe alanlarında sıklıkla uyguladığı harp taktiklerinden biridir. Söz konusu uygulama literatürde "hilal taktiği, sahte ricat, kurt kapanı, bozkır taktiği" gibi isimlerle de ifade edilir. Türklerin kazandığı zaferler incelendiğinde bu taktiğin Türk milletinin harp tecrübelerine göre her dönemde geliştirilerek başarılı bir şekilde uygulandığı görülür.
1071 Malazgirt Savaşı.
DÜZENİNİ BOZ VE İMHA ET
Turan taktiğinin temeli, sahte ricatla karşı tarafın düzenini bozup hatların arasındaki bağı kopararak dağıtmaya, daha sonra da düşmanı pusu alanına çekip kanatlardan çevirme harekâtıyla arkaya sarkarak imha etmeye dayanır. Turan taktiğinde ordu genel olarak merkez birlikleri, merkezin iki tarafında süvari birlikleri olmak üzere üç kısımdan oluşurdu. İlk aşamada merkezdeki birlikler cepheden düşman ordusuna saldırırdı. Hızlı hareket eden birliklerin ani ve şiddetli saldırıları düşman ordusunun saf düzenini bozup yandaki kuvvetlerin merkeze kaydırılmasına kadar sürdürülürdü.
Birlikler daha sonra planlı ve organize bir şekilde düşmana bozgun görüntüsü vererek geri çekilirdi. Geri çekilirken at üzerinde geriye dönük etkili ok atışı yapan süvariler düşman ordusuna zayiat verdirirdi. Türk ordusunun bozulduğuna inandırılan düşman birliklerinin plansız taarruzuyla disiplin ve düzeni bozulurdu. Geri çekilme düşman birliklerini iaşe ve ikmal noktalarından uzaklaştırıp pusu noktasına getirilene kadar sürerdi. Pusu noktası için de düşman birliklerinin harekât ve manevra kabiliyetlerini sınırlayan yerler tercih edilirdi.
Taktiğin ikinci aşamasında ise sağ ve sol kanattaki süvari birlikleri devreye girerdi. Düşman birliklerinin taarruzunu gören süvariler harekete geçip arkalarına sızarlardı. Süvarilerin çevirme harekâtı tamamlandıktan sonra düşmanı pusuya çeken merkez kuvvetleri geri dönerek düşman üzerine aniden saldırıya geçerdi. Düzeni ve disiplini bozulmuş düşman birlikleri son aşamada kuşatılarak imha edilirdi.
1071 Malazgirt Savaşı.
DİSİPLİNLİ VE HIZLI HAREKET
Turan taktiğinin başarıya ulaşması, alınan kararların disiplin içerisinde ve seri bir şekilde icra edilmesi sayesinde olurdu. Düşman ordusuna ne zaman saldırılacağı, geri çekilen birliklerin zamanlaması ve inandırıcılığı, kanat birliklerinin hangi aşamada ileri harekâta başlayıp ne zaman sonlandıracakları ve bütün bu işlemlerin hızlıca yapılması, katı askeri disiplin ve birlikte hareket etme tecrübesini gerekli kılıyordu.
Aslında Türk milletinin bozkır coğrafyasında var olabilmek adına toplu hareket etme ve verilen vazifeyi hemen yerine getirme alışkanlığı Turan taktiğinin muharebe alanında kusursuz olarak uygulanmasındaki en önemli faktördü.
Turan taktiğiyle Türkler kendi kuvvetlerini mümkün olduğunca etkili ve tasarruflu kullanarak düşmana çok kayıp verdirmeyi amaçlamışlardı. Atın sağladığı hız ve manevrayla aynı zamanda at üzerinde etkili ok atışı yapma kabiliyeti, Turan taktiğinin başarılı olmasını sağlayan faktörlerdi.
Turan taktiği.
BAŞKA MİLLETLER DE ÖRNEK ALDI
Turan taktiğinin tarihteki ilk uygulaması, Asya Hun Devleti hükümdarı Mete Han zamanında görülür. Mete Han, Çin'in kuzey savunmasında önemli bir nokta olan Mai Kalesi'ni Milattan Önce 200'de kuşattı. Çin imparatoru, bu durum üzerine büyük bir orduyla kuzeye yöneldi. Çin ordusunun yaklaşması üzerine kuşatmayı kaldıran Mete, süvarilerden oluşan Hun ordusunu dağlara çekip çevrede yağma harekâtında bulunarak Çin ordusunun birliklerini takip etmesini sağladı.
Çin imparatoru birliklerini ikiye ayırarak geri çekilen Hun ordusunu takip etti. Ancak Çin ordusunun kış şartlarına uygun teçhizatının olmaması savaş kabiliyetini düşürdü. Soğuktan parmakları donan Çinli okçular savaşamaz hâle geldi. Hun birliklerinin ise soğuğa karşı teçhizat eksiği yoktu.
Mete Han, şartlar istediği duruma gelince geri dönerek Baideng Kalesi önlerinde kendisinden sayıca üstün olan Çin ordusunu mağlup etti. Sayıca fazla olmalarına rağmen Türklere defalarca mağlup olan Çinliler askeri organizasyonlarını Türklere benzer şekilde yapılandırmaya başladılar.
Geleneksel Türk savaş taktiğinden yalnız Çinliler değil Türklerle münasebet kuran farklı milletler de etkilendi. Bizans tarihçisi Agathias, 552'de Bizanslı General Narses'in Franklara karşı mücadelesinde geleneksel Türk savaş taktiğini uyguladığını anlatır. Ormanlık alanda güçlü kalkanlar arkasına tertiplenen Franklara karşı taarruzlarının neticesiz kaldığını gören Narses, onları ağaçlıklardan uzaklaştırarak açık bir alana çekmek için askerlerine korkuyla kaçıyormuş gibi geri çekilme emri verdi.
Bizans ordusunun sahte çekilişine aldanan Franklar saf düzenlerini bozarak takibe koyuldular. Frankların ormanlık alandan iyice uzaklaştıklarını gören Bizans askerleri, komutanlarının işaretiyle aniden geri dönerek Frank piyadelerinin çoğunu öldürdüler.
BİZANSLILAR MAĞLUP OLDU
Türk tarihinin önemli dönüm noktalarından Malazgirt Savaşı'nda da Sultan Alparslan, kendinden sayıca üstün olan Bizans kuvvetlerine karşı geleneksel Türk savaş taktiğini uyguladı. Ordusunu savaş düzenine göre muharebe alanına yerleştiren Alparslan, süvarilerinin bir kısmını vadi yamaçlarında pusuda bıraktı. Daha sonra merkezde bulunan hassa birliklerinin başında ilk hücuma kalkan Sultan, Bizans merkez birliklerine saldırdı.
Birkaç saat içinde sahte geri çekilme harekâtı ile Bizans kuvvetlerini pusuda bekleyen birliklerin bulunduğu bölgeye getirmek için geri çekildi. Türk ordusunun çekildiğini gören Bizans ordusu taarruza geçti. Bizans ordusunun taarruza kalktığını ve gerideki ihtiyat birliklerinden iyice uzaklaştığını gören Sultan Alparslan kendi kuvvetlerini geri döndürerek Bizans birliklerine karşı saldırdı. Pusudaki birliklerin ortaya çıkmasıyla iki ateş arasında kalan Bizans ordusunun çoğu kısa sürede imha edildi.
Mohaç Meydan Muharebesi.
OSMANLI DA AYNI TAKTİĞİ UYGULADI
Turan taktiği harplerin gelişimine göre geliştirildi. Osmanlı döneminde de birçok savaşta kullanıldı. 1329 yılının Mayıs sonu Haziran başında Eskihisar'da (Pelekanon) meydana gelen muharebede, Orhan Gazi savaşın başında stratejik üstünlüğü eline geçirip bir kısım kuvvetini de vadide pusuya yatırdı. 1 Haziran 1329'da Orhan Bey, önce 300 kişilik bir süvari birliğini kalkanlı ve mızraklı Bizans yaya birliklerini dağıtmaya yönelik bir plan dâhilinde hareket ettirerek müteaddit defalar vurkaç taktiği uyguladı.
Bizans ordusunu ok yağmuruna tutan Osmanlı gazileri kaçmaya başladılar. Bizans kuvvetlerini üstlerine çekmek istiyorlardı. Fakat Bizanslılar onları takip etmeyerek bu oyuna gelmediler. Ertesi gün Osmanlı kuvvetleri aynı saldırıyı tekrarladı. Bu defa Bizans birliklerinin bir kısmı gazilerin üzerine saldırınca, Orhan Gazi, kardeşi Pazarlu Bey komutasında yardım gönderdi. Bizans ordusu harekete geçince asıl muharebe başladı. Bizans İmparatoru okla yaralanınca ordusunda panik başladı. Yaralı imparatorun çabalarına rağmen Bizans ordusu dağıldı.
Osmanlılar 1526'da Mohaç'ta da aynı taktikle düşman kuvvetlerine karşı galip geldiler. Türk ve Macar orduları 29 Ağustos 1526'da Mohaç'ta karşılaştı. Macarlar, süvari hücumuyla Osmanlı ordusunu mağlup etmeyi düşündüler. Osmanlı komuta kademesi ise Macar zırhlı süvarilerinin birbirine zincirlerle bağlanarak yapacakları saldırı karşısında Rumeli askerinin yanlara ayrılıp daha sonra onlara yan cepheden saldırılmasını planlamıştı. Macarlar, çembere alınacak ve karşılarında toplar ve tüfekli birlikleri bulacaklardı. Akıncı kuvvetleri de pusuya yatacaktı. Savaş planlandığı gibi gitti. Macar süvarileri pusuya düşürülerek top ve tüfek ateşiyle yok edildiler.
ÇEKİLİRKEN BİLE OK ATARLAR
Avrupalı seyyah ve askerler, Osmanlıların Turan taktiğine dikkat çekerler. II. Murad döneminde Türkiye'ye gelen Bertrandon de la Broquiere, "Savaş tarzları karşısındaki birlikleri kaçırtma biçimindedir. Onları kovalayıp sürerler. Atları küçüktür, ancak dayanıklı, koşucu hayvanlardır. Askerler hafif giysili ve küçük kalkanlı olduklarından rahatça hareket edebilirler. Kaçarken bile kovaladıklarından daha iyi, hızlı ve isabetli ok atarlar. Hâlbuki Hıristiyan süvarilerin atları ağır ve hantaldır, Türklerinki gibi çevik değildir. Türkler kaçarken kendilerini kovalayan süvarilerin atlarını okla vurup yaralarlar.
Büyük çoğunluğu eyer kayışında küçük davullar taşır ve bununla haberleşip bir araya gelirler. Ancak oklarının menzili kısadır. Hıristiyan okçular daha uzağa atabilirler, bu sebeple onların saldırması beklenmelidir. Türkler, Hıristiyanları dağılmaya zorlamak için hileli şekilde kaçarlar. Bu bakımdan ordunun tertibini bozmadan bunları hep bir arada topluca adım adım ilerleyerek takip etmek uygun olur. Türkleri takip edenler dikkatli olmalı ve hatları arasında kopukluğa sebebiyet vermemelidirler" demektedir.
Osmanlıların Viyana'yı kuşattığı 1529 yılında bir "vaaz" veren Georgius Agricola, Türklerin "eşzamanlı ricatının" ne kadar tehlikeli olduğu ve onları takip etmek konusunda çok dikkat edilmesi gerektiği hususunun altını çizmiştir.
İmparator II. Maksimilyen'in Macaristan cephesindeki kuvvetlerini 1564-1568 yılları arasında yöneten Lazarus von Schwendi'ye göre Alman milleti Türklerden daha disiplinsiz, daha hareketsiz ve daha dayanıksızdı. Harp pratiğinde de onlardan daha düşüktü. Kendisi sultanın ne kadar çok süvarisi olduğunu ve onların saldırı, ricat ve müceddeden saldırı gibi taktikleri karşılamanın büyük zorluğunu vurgulamıştır.
Hıristiyanlar tahkim edilmiş Türk savaş hattı olan "tabur" sathına girmeye teşvik olmamalıydı. Schwendi, imparatorluk askerlerinin Osmanlılarla çatışırken riayet etmesi gereken kuralların bir listesini ortaya koymuştur. Bunlar arasında Hıristiyan yaya ve süvari birlikleri arasında yakın bir işbirliği de vardır. Düşmana karşı yürüyüş, bir diziliş hâlinde olmalıdır. Türk süvarilerini takip, Hıristiyanların ana savaş düzeninden fazla uzağa kadar gitmemeliydi.
Milli Mücadele'de Turan taktiği.
YUNAN ORDUSU YOK EDİLDİ
Lehli Jan Tarnowski'ye (1478-1561) göre "Osmanlılar kaçarak savaşmaktadırlar. Bu yüzden Hıristiyanların onlara aceleyle değil ihtiyatlı ve düzenli bir şekilde saldırması gerekir. Avrupa orduları Türk savaş tarzını öğrenmeli ve bunun üstesinden gelmek için kendi taktiklerini üretmeliydi".
1596'dan sonra İmparator II. Rudolf'un kuvvetlerini yöneten İtalyan asker Giorgio Basta, fikirlerinden bir kısmını 1606'da tedbirli bir askerin Türklere karşı nasıl savaşması gerektiğini gösteren "Il Mastro di Campo Generale" isimli eserinde yayımladı. Kendisine göre piyadeler merkezde toplanmalıydı. Atlılar ise iki kanada yerleştirilmeliydi. Macaristan'ın tehlikeli sınırlarında bilhassa böyle yapılmalıydı. Zira sayıca fazla olan Osmanlı sipahileri hilal taktiklerini uygulayarak Hıristiyan ordusunun süvari kanatlarını çevreleyebilir ve onları yaya birliklerine doğru sürebilirdi. Dahası atlıları desteksiz bir şekilde sipahileri durdurmaya göndermek Hıristiyan ordusunun gücünü etkisiz bir şekilde harcayacaktı.
17. yüzyılın ikinci yarısında Avusturya ordularına komuta eden Montecuccoli'ye göre "Türkler savaş anında süvarilerini en iyi şekilde kullanabilmek için bir alan açmaya çalışırlar. Kuvvetlerini bir hilal oluşturacak şekilde yayarlar. Piyadeler merkezde, süvariler de kanatlarda olarak düşmanın kenar ve arka kısımlarını çevrelemeye çalışırlar. Mükerrer şekilde taarruz ve ricat ederek Hıristiyanları pusuya düşürmeye çalışırlar (bunu bir veya iki defa tekrar ederler). Daha sonra da önlerindeki bozulmuş hatlara şedit bir şekilde saldırarak, sahte veya gerçek bir saldırıyla bütün direnişi ortadan kaldırmaya çalışırlar".
Turan taktiği Osmanlılardan sonra da devam etti. 1922'de Büyük Taarruz'da geleneksel Türk savaş taktiğine benzer bir taktik uygulanarak Yunan ordusu yok edildi.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- ABD’nin ikiden fazla seçilen tek başkanı Roosevelt (17.11.2024)
- Atatürk’ün son sözü ‘aleykümesselam’ olmuştu (10.11.2024)
- 100 yıl önce Türkiye’nin ilk futbol şampiyonu: Harbiye (03.11.2024)
- ABD seçimlerinin sonucu iç savaşa yol açmıştı (27.10.2024)
- Osmanlı kimliği 150 yıl önce denenmiş fakat tutmamıştı (20.10.2024)
- Lübnan’ın düzenini Avrupalılar bozdu (13.10.2024)
- Gündemden düşmeyen antlaşma: Sykes-Picot (06.10.2024)
- Osmanlı’da canilere 2 türlü ceza verilirdi kısas ve diyet (22.09.2024)
- İstanbul’u sarsan esrarengiz kadın cinayeti (15.09.2024)
- Sultan Abdülaziz’in Mısır seyahati protokolü değiştirdi (08.09.2024)