1991 yılında Sovyetler Birliği'nin çöküşünden sonra ABD, kurmak istediği yeni uluslararası sisteme
"Yeni Dünya Düzeni" adını verdi. Amerika'nın
"tarihin sonu" teziyle de
"liberal demokrasi"nin insanlığın ulaşabileceği en iyi sosyal ve siyasi sistem olduğu iddia edildi. Ancak son 30 yılda düzen yerine kaos, huzur yerine kan ve gözyaşı gördük.
Balkanlar, Ortadoğu, Kafkaslar dediğimizde aklımıza hep olumsuz şeyler gelir. Bu bölgeler dünyanın en problemli yerleridir. Ancak bu coğrafya aynı zamanda Osmanlı İmparatorluğu'nun asırlarca hüküm sürdüğü topraklardı. Roma İmparatorluğu'ndan sonra bu topraklarda kaosun sona erdiği, düzen ve barışın hüküm sürdüğü dönem Osmanlı zamanıydı.
Avrupalı bir elçi, III. Murad'ın huzurunda.
HUZUR VE ADALET GELDİ
Osmanlı Beyliği, kurulduktan kısa bir süre sonra Balkanlar'a geçti. Osmanlılar, XIV. yüzyılın ortalarında Rumeli fetihlerine başladığında, Balkanlar birçok devletçikler ve feodal senyörlükler hâlinde parçalanmış durumdaydı. Balkanlar, Osmanlı fetihleri sonucu parçalanmışlıktan kurtulup büyük bir imparatorluğun parçası hâline gelince ekonomik açıdan çok gelişme gösterdi. Bulgaristan, Sırbistan ve Yunanistan'da birçok şehir, huzur ortamına kavuşmaları sebebiyle büyüyüp gelişti.
Fatih ve Rum patriği.
Fatih'in İstanbul'u fethinden sonra Osmanlılar'ın durdurulamaması nedeniyle Avrupa'daki birçok ülkede,
"Acaba bu yıl Türkler ülkemize gelirler mi?" diye düşünülüyordu. Türk ilerleyişinin bir türlü durdurulamaması ve savaşlarda ardı ardına başarısız olunması Avrupa'da
"Türklerin yenilmez" olduğu anlayışını doğurdu. Osmanlılar yaydıkları korku yanında bazı Hıristiyanlar için de
"ümit" anlamı taşıyordu. Vergi yükünden ezilen veya dini anlayışını tam olarak yaşayamayan bazı Hıristiyanlar, krallık ve prenslik idaresi altında olmaktansa Türk idaresinde yaşamayı tercih ediyorlardı.
Yavuz Sultan Selim ile birlikte XVI. yüzyılın ilk çeyreğinde Ortadoğu, Osmanlı hâkimiyetine geçti. Osmanlı düzeni bu bölgede de kuruldu. Osmanlı fethiyle, büyük bir imparatorluğun parçası olan Ortadoğu'da da Balkanlar'da olduğu gibi huzur ortamı hâkim oldu ve bölge ekonomik açıdan gelişti.
Osmanlılar,
Kanuni döneminde Avrupa siyasetine dâhil olurken bir taraftan da Kafkaslar'a hâkim olmaya başladı. Osmanlı İmparatorluğu, XVI. yüzyılın sonlarındaki İran savaşlarıyla birlikte Kafkaslar'da yayıldı. Balkanlar ve Ortadoğu'daki huzur ortamı burada da sağlandı.
1821'de Atina.
KİMLİKLER KORUNDU
Osmanlı İmparatorluğu, fethettiği bölgelerdeki halkları asimile etmek için bir çaba içerisine girmediği gibi, tam tersine hâkimiyeti altındaki topraklarda yaşayan insanların, dinlerini, dillerini, mezheplerini ve etnik kimliklerini korumalarına izin verdi.
XIX. yüzyıla kadar Avrupa'da Hıristiyanların dışında başka dinden insanların parmakla sayılacak kadar az olduğunu unutmamak gerekir. XV. yüzyılın sonlarından itibaren İspanya'dan sadece Müslümanlar değil, Yahudiler de sürülmüş, kalanlar zorla Hıristiyan yapılmışlardı.
Hıristiyanlar bile, eğer Katolik değillerse baskıyla mezhep değiştirmeye zorlanmışlardı. Protestan ve Ortodokslar, Osmanlı topraklarında Avrupa'da görülmeyen bir şekilde rahatça dini hayatlarını yaşamışlardı. Osmanlı İmparatorluğu'nun zayıflamasıyla birlikte çekildiği ülkelerde, örneğin Yunanistan, Bulgaristan, Sırbistan'da yaşayan halklar, Türk fethinden önceki kimliklerini muhafaza ediyorlardı.
Avrupalı gözüyle Osmanlı haritası.
İNSANİ SİYASET UYGULANDI
İmparatorluk topraklarında yaşayan halkları asimile etmemek, reelpolitik açısından bir hata gibi görünebilir. Nitekim asırlarca Osmanlı hâkimiyetinde bulunmasına rağmen Türkçe'nin dayatılmadığı Kuzey Afrika'da ve Ortadoğu'daki çeşitli ülkelerde, 50-100 yıl süren İngiliz ve Fransız işgalleri döneminde İngilizce ve Fransızca resmi dil oldu. Ancak atalarımızın uyguladıkları siyaset reelpolitik açısından hatalı görünse bile insani idi.
Batı'da
"insan hakları" diye bir kavramın konu bile edilmediği bir dönemde biz uygulamasını yapmıştık. Osmanlılar, kendi ırk ve dinlerinden olmayan insanlara da insan gibi muamele ederek, dünya tarihinde şerefli bir yer aldı.
İki dünya savaşının ardından imzalanan antlaşmalar ve Birleşmiş Milletler, dünyada ve bölgemizde barış ve huzurun tesisi için yeterli olmadı.
Altı asır süren Osmanlı İmparatorluğu, son dünya düzeniydi ve yenisi de kurulamadı.
Kudüs rahiplerine verilen imtiyazlarla ilgili bir belge.
İMPARATORLUĞUN TASFİYESİ SÜRÜYOR
100 yıl önce Osmanlı İmparatorluğu çöktü. Osmanlı İmparatorluğu, I. Dünya Savaşı'nda mağlup olunca, paramparça oldu. Toprakları sömürgeciler tarafından paylaşıldı. Ancak Osmanlı bir iki anlaşmayla bir anda ortadan kalkacak devlet değildi. Topraklar o dönemde paylaşıldı, ama o dönemde bazı şeyler halının altına süpürülmüştü. Bunlar 1990'lardan sora tekrar su yüzüne çıktı. Ortadoğu, Kafkaslar ve Balkanlar'da son 30 yılda yaşanan gelişmeler, I. Dünya Savaşı'nın devamı olan hadiselerdir. İmparatorluğun tasfiyesi devam ediyor.