Türk milliyetçiliğinin doğuşu
Mustafa Celaleddin Paşa'nın 1869 tarihli "Les Turcs Anciens et Modernes" (Eski ve Modern Türkler) kitabı, Türklerin tarihine dair ilk kitaplardandı ve etkileri oldu. Ahmed Vefik Paşa ve Şıpka kahramanı Süleyman Paşa, eserleriyle Türkçülüğün öncülerinden oldular. 19. yüzyılın ilk yarısında Macaristan'da "Turancılık" akımı ortaya çıktı. Ali Suavi, 1868'de İstanbul'da neşredilmeye başlanan Terakki Gazetesi başlığının sonuna "Türk gazetesi" ibaresini ekledi.
Eski Türkler
1893'te Thomsen tarafından Orhon Yazıtları'nın okunması, Osmanlı entelektüelleri arasında ciddi bir etkiye sebep oldu. Rusya'da esaret altında yaşayan Türklerin faaliyetleri, Osmanlı entelektüellerini etkileyen diğer bir husustu. Gaspıralı İsmail Bey'in Bahçesaray'da Kırım Türkçesi ile 1883'ten itibaren yayımladığı Tercüman Gazetesi, bütün Türk dünyasında etkili oldu. Ahmed Midhat Efendi'nin de dil ve edebiyat alanında Türkçülüğe katkıları oldu.
İsmail Gaspıralı
Milliyetçilik ve Türkçülük tarihiyle ilgili Azmi Özcan, Bahattin Çatma, Betül Batır, Cevat Özyurt, Çağrı D. Çolak, Emre Yıldırım, Erol Güngör, İlber Ortaylı, Kudret Bülbül- Cemal Fedayi, M. Cengiz Yıldız, M. Şükrü Hanioğlu, Necmeddin Hacıeminoğlu, Arslan Tekin, Nejla Günay, Ufuk Şimşek, Yaşar Semiz, Kenan Özkan, Yavuz Çilliler, Yıldırım Torun ve Yusuf Ziya İrbeç gibi araştırmacıların çalışmalarına bakılabilir.
TÜRKÇÜ DERGİLER ÇOĞALDI
Türkçülüğün siyasi bir ideolojiye dönüşmesi, Jön Türklerin yurtdışında çıkardıkları dergiler vesilesiyle oldu. Şûrâ-yı Ümmet, Türkçülüğe hizmet eden bir yayın organı haline geldi. Diğer yandan Anadolu dergisinde de siyasi Türkçülükle ilgili yazılar kaleme alındı. 1903'te doğrudan siyasi Türkçülüğün yayılmasına hizmet etmek üzere Kahire'de Türk Dergisi neşredilmeye başlandı. Türklerin diğer milletlerden üstün olduğuna dair yazılar yazıldı. Bu durum Osmanlı entelektüelleri arasında ciddi tartışmaların yaşanmasına sebep oldu.
1905'te radikal Türkçüler dergiden tasfiye edilerek İslamiyet ile Türkçülüğün sentezi yapılmaya çalışıldı. Buna mukabil Hüseyin Âlî Bey, derginin yönetimini 1907'de radikal görüşe sahip olanlara bırakmak zorunda kaldı. Bu durum siyasi Türkçülüğün yayılmasında etkili oldu. Yusuf Akçura'nın "Üç Tarz-ı Siyâset" yazısı 1904'te Türk dergisinde yayınlandı. Burada Osmanlıcılık, İslamcılık ve Türkçülük işlendi ve Türkçülüğün önemine vurgu yapıldı. Ali Kemal ve Ahmed Ferid'in (Tek) Yusuf Akçura'yı eleştirmeleri, siyasi Türkçülüğün entelektüeller arasındaki en önemli tartışmalardan biri hâline gelmesini sağladı.
Ahmed Midhat Efendi
1905 Rus İhtilali'nden sonra Azerbaycan ve Tatar Türkleri arasında yayın faaliyetlerinin hızlanması, Osmanlı siyasi Türkçülüğünün de yayılmasında etkili oldu. Osmanlı Terakki ve İttihat Cemiyeti'nin gizli muhaberatında "Adriyatik Denizi'nden Çin hududuna kadar olan memleketler baştan aşağı yalnız bir dine inanan değil, bir lisan ile de konuşan Türk cinsi ile meşguldür. Afrika ve Hindistan hariç tutulursa yalnız Türk cinsinden olanlar ittihat etseler dünyanın en şevketli hükümetini teşkile muktedir olurlar" gibi Rusya Türklerinin fikirleriyle benzer ifadelere yer verilmekteydi. Cemiyet 1907'de Osmanlı Hürriyet Cemiyeti'yle birleştikten sonra Osmanlıcılık fikrine geri dönüldü.
Aralık 1908'de Yusuf Akçura, Veled Çelebi, Ahmed Midhat, Mehmed Emin, Necib Âsım, Ahmed Ferid gibi isimlerin öncülüğünde Türk Derneği kuruldu ve siyasi Türkçülük bu dernek etrafında şekillendi. 1911'de Türk Yurdu Cemiyeti kuruldu ve Türk Yurdu Dergisi yayın hayatına başladı. Cemiyetin üyeleri 1912'de kurulan Türk Ocağı'nda toplandılar. Türkçüler, Türk Yurdu Dergisi'nin yanında 1913'te çıkarılan Halka Doğru, Türk Sözü gibi dergilerde yazılar yazdılar.
Yusuf Akçura
ÜÇ TARZ-I SİYASET
İttihat ve Terakki Merkez-i Umumisi'nde görev yapan Ziya Gökalp, Hüseyinzâde Ali gibi isimler, cemiyetin Türkçülükle ilgili politikalarında tesirli oldular. Başta Genç Kalemler Dergisi olmak üzere bazı mecralar edebiyatta da Türkçülüğün ön plana çıkmasını sağladı. Ziya Gökalp'in kadroya dâhil olmasıyla dergi adeta Türkçülerin sözcüsü konumuna yükseldi. Ömer Seyfettin ve Mehmed Emin (Yurdakul) gibi isimler, dilin sadeleştirilmesi ve edebiyatın millileştirilmesinde önemli vazifeler üstlendiler. Mehmed Emin ilk defa Türk milletine kendi adı ve diliyle şiirler yazarak Türkçülüğün önemli bir ismi haline geldi.
Yusuf Akçura'nın 1904'te çıkan "Üç Tarz-ı Siyaset" isimli yazısı, Türkçülüğün siyasallaşması için çok önemliydi. Ziya Gökalp, 1910'dan sonra Türkçülük ve Turancılık fikir akımlarını sistemleştirerek bugün bile etkisini hissettiğimiz bir ülkü haline getirdi. Gökalp'e göre Türk milletinin faaliyetlerinin temelinde ahlak bulunmaktaydı. Türk milletinin yapması gereken, yüksek faziletlerini eyleme dönüştürmekti.
Ziya Gökalp'e göre milliyetçilik, kültürel uyanışla başlar, daha sonra siyasileşir ve milli iktisat programlarıyla tamamlanırdı. Gökalp'e göre Alman milliyetçiliği soya, Fransız milliyetçiliği vatan ve kültüre, İngiliz milliyetçiliği iktisat ve emeğe, İtalyan milliyetçiliği faşizme dayanmaktaydı. Türkçülükte ise ülke ve dil ön plandaydı. Bir süre sonra Türkçüler arasında görüş ayrılıkları baş gösterd. Türkçülerden bir kısmı seküler bir milliyetçiliği savunurken diğer kısmı ise manevi değerler ve tarihin, milliyetçiliğin temel unsuru olduğunu vurguladılar.
Yusuf Akçura, Üç Tarz-ı Siyaset adlı eserinde Osmanlıcılık, İslamcılık ve milliyetçiliği ele aldı. Ona göre Osmanlıcılık ve İslamcılık şartlardan dolayı tatbik edilemezdi. Akçura, İslam anlayışının milliyetçilik anlayışının oluşmasında önemli katkıları olabileceğini savunuyordu. Türkçülüğün önemli isimlerinden Ahmet Ağaoğlu ise milliyetçiliğin toplumdaki sınıfları birleştirme avantajına sahip olduğuna vurgu yapmaktaydı.
Mehmed Emin Yurdakul
RUSYA'DAN GELENLER ETKİLEDİ
Türkçülük bazı yazarların eleştirilerine de konu oldu. 1912'de Ali Kemal, Peyam Gazetesi'nde "Atâlet-i Fikriye" adlı makalesinde Türkçüleri eleştirdi. Ona göre 1912'ye kadar iyi kötü Osmanlılık ve Osmanlılar sayesinde gelinmişti. Sadece Türklerin ön plana çıkarılması devletin güçlenmesinden ziyade çökmesine sebep olacaktı. Türk Yurdu Dergisi'nde Ali Kemal'e cevap veren Yusuf Akçura ise Osmanlıcılık diye bir şeyin kalmadığını, Türkçüler emellerinden vazgeçseler bile henüz bağımsızlığını ilan etmemiş olan azınlıkların milliyetçilik yapmaya devam edeceklerini ifade ediyordu.
Osmanlı topraklarında Türkçülüğün giderek daha fazla yayılmasında özellikle Rusya'dan gerek göç gerekse hac vesilesiyle İstanbul'a gelen Türk aydınların önemli etkisi vardı. İstanbul'a gelen aydınlar, Osmanlı fikir ve devlet adamlarıyla görüşüp, İstanbul matbuatını yakından tanıyarak Osmanlı Türkleri ile ilgili yazılar kaleme aldılar. Yazılarında Türk kültürü, dil birliği gibi meselelere kafa yordular.
Yusuf Akçura, İsmail Gaspıralı, Şihabüddin Mercanî, Kayyum Nasırî, Kazanlı Halim Sabit ve Ali Hüseyinzâde gibi aydınlar "Türk'ün iki kolunu birbirine tanıtmak" için yazılar kaleme aldılar. 1907'den itibaren Rusya'nın baskılarının artması, 1908'de II. Meşrutiyet'in ilan edilmesi, Türk aydınlarının İstanbul'a ilgisini daha da artırdı. Ahmet Ağaoğlu, Ayaz İshaki gibi önemli isimler İstanbul'a gelip, Osmanlı başkentindeki gazete ve dergilerde yazılar kaleme aldılar.
Ziya Gökalp
TÜRKÇÜLÜK, SİYASİ HÜVİYETE DÖNÜŞTÜ
Türkçülük fikrinin siyasi bir hâl alması, İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin politikalarını şekillendirmeye başlamasıyla oldu. 1908 yılına kadar Osmanlıcılık çizgisine daha yakın duran cemiyet, Meşrutiyet'in ilanından sonra Türkçülük politikalarını ön plana çıkardı.
Hüseyin Cahit Yalçın, II. Meşrutiyet'in ilanından sonra yaşananları şöyle izah etmişti: "Meşrutiyet'in biz Türklerde ve Türk gazeteciliğinde ilk yarattığı sonuç Türklüğü boğmak ve Osmanlılığı yaratmak olmuştu. 'Osmanlı' sözü hiçbir zaman, Meşrutiyet'ten sonraki kadar değer bulmamıştı. Abdülhamid zamanında Türk sözünü ağza alma imkânı vardı. Üstelik Araplardan yararlanacağımız birçok bilimlerin bulunduğunu ileri sürenlere karşı, her şeyimizde Arap egemenliği altında kalmanın verdiği bir başkaldırı duygusu ile Türkçe'yi ve Türklüğü savunmaktan geri durmamıştım. Ama Meşrutiyet gelir gelmez olaylar bizi Türk olduğumuzu unutmuş görünmeye başladı."
1912'de patlak veren Balkan Savaşı'ndan sonra Rumeli topraklarının elden çıkması, Osmanlıcılık fikrinin kesin olarak başarısız olduğunu ortaya koydu. Yine Balkan Savaşı'nda Müslüman Arnavutların bağımsızlıklarını ilan etmesi İslamcılık düşüncesini sarstı. Bu durum cemiyetin giderek daha fazla Türkçü bir politika izlemesine sebep oldu. Özellikle eğitimde Türklük bilincinin kazandırılması konusunda reformlar yapıldı. Milli iktisat politikaları oluşturuldu.
Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasından sonra tarihi gelişmelere ve dönemin fikri yapısına uygun olarak Türkçülük tek düstur oldu.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- ABD’nin ikiden fazla seçilen tek başkanı Roosevelt (17.11.2024)
- Atatürk’ün son sözü ‘aleykümesselam’ olmuştu (10.11.2024)
- 100 yıl önce Türkiye’nin ilk futbol şampiyonu: Harbiye (03.11.2024)
- ABD seçimlerinin sonucu iç savaşa yol açmıştı (27.10.2024)
- Osmanlı kimliği 150 yıl önce denenmiş fakat tutmamıştı (20.10.2024)
- Lübnan’ın düzenini Avrupalılar bozdu (13.10.2024)
- Gündemden düşmeyen antlaşma: Sykes-Picot (06.10.2024)
- Osmanlı’da canilere 2 türlü ceza verilirdi kısas ve diyet (22.09.2024)
- İstanbul’u sarsan esrarengiz kadın cinayeti (15.09.2024)
- Sultan Abdülaziz’in Mısır seyahati protokolü değiştirdi (08.09.2024)