ERHAN AFYONCU

Tarihi kayıtlara göre Kürdistan Anadolu’da değil İran ve Irak’tadır

Türkiye'de zaman zaman tarihi derinliği olmayan tartışmaların yaşandığını görüyoruz. Bunlardan biri de geçtiğimiz günlerde çıkan "Biri Trakyalıyım diyebiliyorsa, başkası da Kürdistanlıyım diyebilmeli" tartışması. Bu tartışma hiçbir bilgiye, tarihi kayıtlara ve Türkiye'nin idari ve coğrafî yapılanmasına uymuyor.

Çaldıran Savaşı.
COĞRAFİ BİR İSİMLENDİRME
Kürdistan ismi Arapça "Kürt yaylası" olarak ilk defa 10. yüzyılın ortalarında Nusaybinli İbn Havkal'ın "Suretül-Arz" isimli eserinde geçer. İbn Havkal'ın Kürtlerin yaşadığı yer olarak zikrettiği bölge ise İran'ın Cibal bölgesidir. Yani Hemedan'ın doğusu, Urumiye'nin güneyidir. Bugünkü Irak sınırındaki İran Kürdistanı'ndan Süleymaniye'ye kadar uzanan bir bölgedir. Kürdistan isimlendirmesi o dönemde idari bir ad değil coğrafî bir isimlendirmedir. İbn Havkal'dan sonra 11. yüzyılda Kaşgarlı Mahmud'un dünya haritasında da "Arz-ı Ekrad" isminin geçtiği görülür. Kastedilen yer yine İran'dır. Bu konuda Adnan Çevik'in araştırmalarına bakılabilir.
Çaldıran Savaşı'ndan sonra Yavuz döneminde İdris-i Bitlisî'nin Doğu ve Güneydoğu Anadolu'daki faaliyetleri sonucu bölgedeki Kürt aşiretleri, Safevi tehdidi yüzünden kendi rızalarıyla Osmanlı yönetimini tanıdı. Kürdistan, Osmanlı döneminde göçler sonrasında oluşmuş ve İdris-i Bitlisî'nin "Heşt Behişt" isimli eserinden sonra isim olarak yaygınlaşmış coğrafî bir bölge adıydı. İdari teşkilatta kullanılması 19. yüzyılın ortalarında oldu. Osmanlı döneminde Kürdistan, 19. yüzyıldaki kısa bir dönem hariç, idari değil coğrafî bir bölgenin adıydı ve bütün Güneydoğu Anadolu'yu içine almıyordu. Bu konuda Orhan Kılıç, Mehmet Öz, Tuncay Öğün, İbrahim Yılmazçelik'in çalışmalarına bakılabilir.

İbn Havkal'ın haritasında Kürdistan.
ARŞİV KAYITLARI ELİMİZDE
Osmanlı döneminde Kürdistan beyleri diye anılan aşiret reislerinin bölgeleri çok geniş bir coğrafya değildir. Kanuni Sultan Süleyman'ın 1526'da Fransa Kralı Fransuva'ya gönderdiği ve içinde Kürdistan ifadesi geçen fermanından bir yıl sonraya ait imparatorluğun idari taksimatını gösteren arşiv kayıtları elimizdedir.
"Vilayet-i Kürdistan" diye kastedilen yer de tek bir idari bölgeyi değil Kürt beyleri tarafından yönetilen idari birimleri ifade etmek için kullanılmıştır. Bunlar şunlardır: Cizre, Bitlis Hısnkeyf (Hasankeyf), Siverek, Çemişgezek, İmadiye, Mir Zahid Bey tarafından yönetilen sancak, Hizan, Sason, Palu, Çapakçur (Bingöl), Eğil, Sincar, Atak (Silvan'ın kuzeyi), Çermik, Hazzo, Zirkî. Bunlardan Cizre, Bitlis Hısnkeyf, Siverek, Çemişgezek, İmadiye beyleri ile Mir Zahid Bey'in, Kürdistan beylerinin büyükleri olduğu zikredilir.
Osmanlı'nın Kürdistan diye nitelendirdiği coğrafya Cizre, Bitlis, Hasankeyf, Siverek, Çemişgezek gibi genellikle bir kalesi olan aşiret beylerinin yönetimindeki bölgelerdir. Osmanlı döneminde Diyarbekir, Van, Urfa, Mardin gibi bölgeler merkezden gönderilen valiler tarafından yönetilmiştir.

18. yüzyıl haritasında Kürdistan.
İDARİ GEÇMİŞİ YOK
18. yüzyılda eyaletlerin merkezle bağlantısı iyice zayıfladı. Ancak 19. yüzyılın başlarında II. Mahmud döneminden itibaren imparatorluk merkezileşmeye başladı. Tanzimat döneminde de bu uygulama devam etti. 1847'de Bedirhan Bey isyanını bastırdıktan sonra Kürt beylerinin karşı çıkmasından dolayı uygulanamayan "Tanzimat" bölgede uygulanmaya başlandı.
Osmanlı yönetimi, bölgede asayişin sağlanması, vergi ve asker toplanması için yeni bir idari teşkilatlanmaya gitti. 1847 yılının Aralık ayında Kürdistan Eyaleti kuruldu. Yeni eyalet Diyarbekir Eyaleti ile Muş, Van, Hakkâri sancakları ve Mardin, Cizre, Bohtan kazaları bir araya getirilerek oluşturulmuştu. İlk valisi Esad Paşa olan eyaletin yönetim merkezi ise Ahlat'tı.

Cibal bölgesi.
Eyalet kurulduktan sonra bölgedeki etkin Kürt beyleri bölgeden uzaklaştırılarak merkezi idare kuvvetlendirilmeye başlandı. 1851 Temmuz'unda ise eyaletin merkezi Diyarbekir'e taşındı. Bir süre sonra Kürdistan Eyaleti'nin sınırlarının genişliği yüzünden yaşanan idari meseleleri azaltmak için bazı bölgeler ayrılarak yeni eyaletler kuruldu. 1849'da Hakkâri, Van, Cizre ve Mardin bir araya getirilerek Hakkâri Eyaleti kuruldu. 1853'te Kürdistan Eyaleti Diyarbekir, Siirt ve Mardin'i içine alıyordu. 1864'te vilayet nizamnamesi çıkarılarak Osmanlı taşra teşkilatında yeni bir düzenlemeye gidildi. 1867'de Kürdistan Eyaleti kaldırıldı. Diyarbekir ve Mamüratülaziz eyaletleri, Diyarbekir Eyaleti adı altında birleştirildi. Kürdistan Eyaleti'nin Osmanlı idari tarihindeki yeri yaklaşık 20 yıldır.
Günümüzde Osmanlı belgelerinde geçen Kürdistan tabiri, tarihi altyapısına bakılmadan, siyasi amaçlar için kullanılmaya çalışılıyor. Birleşik Krallık'a bağlı İskoçya gibi bir model peşinde koşuyorlar, ancak farkında olmadıkları İskoçya tarihi bir krallıktır ve 1707'de iki ülke parlamentolarının onayladıkları Birleşme Yasası ile birleşmiştir. Kürdistan isminin ise tarihte böyle idari bir geçmişi yoktur.

Kaşgarlı Mahmud'un haritasında Kürdistan.
'BİRİ UYDURMUŞ, DİĞERLERİ DE ARAŞTIRMADAN KULLANMIŞ'
Türkiye'nin en önemli tarihçilerinden Mükrimin Halil Yinanç, 16 Nisan 1925'te Yeni Türk Gazetesi'nde "Kürdistan" üzerine şu makaleyi yayınlamıştır.
"Son isyan hadisesi münasebetiyle gazetelerde ve herkesin ağzında bir 'Kürdistan' ismi meydana çıktı. Anadolu tarihini araştırmam itibarıyla bu ismi mevzubahis ederek ilmi bir görüş yazmayı uygun gördüm. İlk olarak 'Kürdistan" tabirinin en eski nerelerde geçtiğini ve Kürtlerin kadim olarak nerelerde yaşadığını, Kürdistan tabiriyle nerelerin kastedildiğini öğrenmemiz icap ediyor.
Kürdistan ismi ilk evvel vezir Reşidüddin'in 'Cami'ü't- Tevarih'inde, ondan sonra Ebu'l-Kasım Kaşanî'nin 'Tarih-i Olcaytu Han'ında geçer. 8. Hicri asırda yazılan bu kitaplarda Erdilan ve Luristan bölgelerinin bu isimle anıldığı görülmektedir. 9. asırda kaleme alınan Nizamüddin Şamî ve Şerefüddin Ali Yezdî'nin Timurnamelerinde bu ismin Hoy'un güney havalisiyle Şehrizor denildiği görülmektedir. Bu tarihçilerin takipçileri olan Hafız Ebru, Abdürrezzak Semerkandî, Mirhond ve diğerleri 'Kürdistan' tabiriyle Luristan, Erdilan ve Şehrizor diyarlarını kastetmektedirler. Bütün bu tarihler gösteriyor ki Kürdistan, Irak-ı Arap ile Irak-ı Acem'in hatt-ı fasılı olan, zikrettiğimiz üç diyarı ihtiva eden bir bölgedir. Eski tarihçilerin hiçbirinde Anadolu'nun herhangi bir parçasının Kürdistan olarak isimlendirildiği görülmemiştir. Bugün okul kitaplarında Doğu Anadolu'nun bir kısmının Kürdistan' olarak isimlendirildiği görülmektedir. Doğu Anadolu'nun bir kısmını bu isimle isimlendiren 'Heşt Behişt' yazarı İdris-i Bitlisî'dir. Adı geçen tarihçi, Yavuz Sultan Selim'in bu bölgeyi Safeviler'in elinden alışını anlattığı esnada bu şekilde isimlendirmiştir. Heşt Behişt'i takip eden ve onu kaynak olarak kullanan Hoca Sadeddin Efendi 'Tacü't- Tevarih'inde aynen selefinin tabirini kullanmış ve Sadeddin'in takipçileri olan Hasan Beyzade ve Solakzade gibi tarihçiler bu tabiri aynen muhafaza etmişlerdir. Eski tarihçilerin eserlerini inceleme zahmetine girmeden eser kaleme alanlar, hep bu bir-iki Türkçe kitabı kaynak olarak kullandıklarından, onlarda bu tabirin ilmi olmadığının farkına varamamışlardır. Son zamanlarda 'Haber-i Sahih' yazarı Mehmed Mazhar Efendi ve 'Tarih-i Devlet-i Osmaniye' yazarı Abdurrahman Şeref Bey bu tabiri aynıyla kullanmışlardır. Her iki yazarın da yegâne kaynağı 'Tacü't-Tevarih' kitabı idi. Okul kitapları da aynı şekilde yazılmış ve Anadolu'nun doğu havalisi Kürdistan olarak isimlendirilmiştir. Şu hâlde İdris-i Bitlisî bir Kürdistan tabiri uydurmuş, diğerleri de araştırmadan bu ismi kitaplarına geçirmişlerdir."

Kaşgarlı Mahmud'un haritasında Kürdistan.
SELÇUKLULAR DÖNEMİ
Kürdistan'ın, Büyük Selçuklu Sultanı Sencer döneminde idari bölge olduğu söylenir. Bu bilgiyi veren 14. yüzyılda yaşayan Hamdullah Müstevfî'dir. Ancak Müstevfî, Sultan Sencer'den yaklaşık iki asır sonra yaşamıştır. Sultan Sencer dönemine ait kaynaklarda ise Kürdistan idari bir bölge olarak geçmez.
Cihan Piyadeoğlu'nun yaptığı araştırmalar, Hamdullah Müstevfî'deki bilgilerin eseri yayınlayan Guy Le Strange tarafından yanlış yorumlandığını ortaya çıkarmıştır. Sultan Sencer'in Kürdistan eyaleti kurdurduğuna dair ileri sürülen, ancak kaynağa dayanmayan bu iddia her açıdan diğer kaynaklardaki bazı bilgilerle de uyuşmamaktadır.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.