Büyük Taarruz’da Yunan kuvvetlerini nasıl kandırdık?
Türk ordusu, Sakarya Meydan Muharebesi'nde kazanılan zaferden sonra Büyük Taarruz'a hazırlandı. Ordunun eksikleri eldeki kısıtlı imkânlarla giderildikten sonra birlikler, hazırlanan taarruz planlarına göre gizlilikle harekete geçti.
Büyük Taarruz öncesindeki hazırlık safhası yoğun istihbarat faaliyetlerinin yürütüldüğü bir süreçti. Hem Türk tarafı hem de Yunanlılar askeri harekâtın planlanmasından ordunun sevk ve idaresine kadar birbirlerinin durumları hakkında bilgi temin edebilmek için çalıştılar. Taraflar elde ettikleri bilgilere göre harekât planlarını yeniden gözden geçirdi veya değiştirdi. Ancak bu bilgiler kimi zaman gerçek bilgilerken kimi zaman da karşı tarafı yanıltmak için bilinçli olarak servis edildi. Bu konuda Selim Erdoğan'ın "Büyük Taarruz Öncesinde Bir Dezenformasyon Başarısı" isimli makalesi, Türk tarafının Büyük Taarruz öncesinde Yunanlara karşı gerçekleştirdiği başarılı bir dezenformasyon örneğini anlatır.
İNCELİKLİ PLAN
Asker ve teçhizat olarak düşmandan eksik olan Türk ordusunun düşmanın merkezine baskın taarruz gerçekleştirmesinden başka çaresi yoktu. Asıl darbeyi vuracak Birinci Ordu'nun karşısında 1, 4 ve 7. Yunan piyade tümenleri vardı. Afyon üzerinden gerçekleştirilecek bu taarruzda göz ardı edilmemesi gereken husus ise Yunanların ihtiyat kuvvetlerini muharebe sahasına kaydırma ihtimaliydi. Zira belirlenen taarruz planına göre hedefteki Yunan ordusuna kuzey ve kuzeydoğuda konuşlu 4 tümeninin takviyesi muhtemeldi. Böyle bir durum, gösterilen tüm gayretleri boşa çıkarabilir veya süreci uzatabilirdi. Tam bu noktada her hareketi incelikle tasarlanmış bir plan karşımıza çıkıyor.
Başkomutanlık Meydan Muharebesi.
OLMAYAN TÜMENLER
Planın temeli, 22 Kasım 1921'de İsmet Paşa tarafından birinci ve ikinci ordu komutanlıklarına gönderilen şifreye dayanıyordu. Buna göre Batı Cephesi Komutanlığı, muhtelif bölgelerden bir kış taarruzu planlamaktaydı. Taarruz kollarından biri de Eskişehir yönüne taarruz edecek Deli Halit Bey liderliğindeki Kocaeli Grubu'dur. Kocaeli Grubu, taarruz için doğuda yeni kurulan ve yürüyüş halinde olan 19. ve 20. tümenlerle takviye edilecekti.
İsmet Paşa tarafından her iki ordu komutanlığına gönderilen bu şifre, Yunanlar tarafından ele geçirildi. Yunan Küçük Asya Ordusu Komutanı General Papoulas'ın Başbakan Gounaris'e 4 Ocak 1922'de gönderdiği raporda, cephedeki Türk kuvvetlerinin üç ordudan oluştuğu, en kuzeydeki Üçüncü Ordu'nun dört piyade tümeni ve bir süvari tugayından meydana geldiği yazılıydı. Müteakip zamanlarda gönderdiği diğer raporlarda kuzeyde Üçüncü Ordu olmasa da Kocaeli Grubu bünyesinde birden fazla tümenin varlığını teyit eder. Aslına bakıldığından bu bilgilerin Yunanların eline geçmesi bilinçli bir tercihti. Zira ne böyle bir harekât planlanmaktaydı ne de Anadolu'da kurulan ve Kocaeli Grubu'na katılacak 19. ve 20. Tümen'in varlığı söz konusuydu.
Atatürk'ün "Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz'dir, ileri" emri.
Yunanların bu istihbaratın gerçekliğine inanmasında 19. ve 20. Tümen yokken 21. Tümen'in kurulması ve bu tümenin gizlenmemesinin etkisi muhtemeldi. Bunun yanında Mustafa Kemal Paşa'nın haziran ayı ortasında ansızın yaptığı Adapazarı-İzmit gezisi dikkatleri buraya çekmişti. Her aşaması incelikle tanzim edilmiş bu plan, Yunanların cephenin kuzey kesiminde yer alan Kocaeli Grubu'nu en az üç tümenlik bir kuvvetten müteşekkil olduğunu düşünüp ona göre savunma düzeni almasına neden oldu. Yunan savunma stratejisi, olmayan bir Türk kuvvetine karşı yeniden düzenlendi. Böylelikle sayısı 6 bin 981 kişi olan Kocaeli Grubu, sayısı 20 bini geçen Yunan tümenini oyalayarak taarruza kalkan Türk birliklerinin işini kolaylaştırdı.
RUHLARI BİLE DUYMADI
Birliklerimiz gizlice, Yunanların haberi olmadan Afyonkarahisar bölgesine konuşlandılar. Gelişmeleri Yunan istihbaratının ruhu bile duymamıştı. Yunanlar, birliklerini yaklaşık 650 kilometrelik bir cephe hattına dağıtarak kuvvet yığma prensibini ihlal etmişler, taarruz üzerine birliklerini Afyon'a yönlendirmede yetersiz kalmışlardı. Buna karşılık Türk ordusu, birliklerini 65 kilometrelik bir cephede konuşlandırmıştı.
Türk komuta heyeti, savaşı Yunan mevzilerine çok yakın yerlerde idare ederken, Yunan komuta heyeti cepheden daha uzaktaydı. Bu taktik hatalar ve Yunan ordusunun psikolojik durumu savaşı kaybetmelerinde önemli rol oynamıştır. 26 Ağustos 1922'de başlayan Büyük Taarruz, 9 Eylül'de Yunan ordusunun Ege'ye dökülmesiyle neticelendi.
***
YUNANİSTAN'IN İSTANBUL'U İŞGAL PLANI
Eskişehir-Kütahya Muharebeleri'ndeki (10-24 Temmuz 1921) zafer sarhoşluğu Yunanlara İstanbul'u kolaylıkla işgal edebileceklerini düşündürdü. İstanbul'daki Rumların Yunan işgalini destekleyeceklerini, İngilizlerin ise bu duruma ses çıkarmayacaklarını varsaydılar. Yunan basını hem nabız yoklamak hem de kamuoyu oluşturmak için İngilizlerin işgali destekleyeceklerine dair haberler çıkardı.
İngilizler, İstanbul'un Yunanlar tarafından muhtemel bir işgalinin Fransız ve İtalyanların tepkisini çekeceği düşüncesindeydi. Zira İngiliz Dışişleri Bakanı Lord Curzon'un, "Yunanlar İstanbul'u işgal etmek isterse buna kim mâni olabilir" çıkışına, Fransız Dışişleri Bakanı Briand, "Bizim Kilikya'da 80 binden fazla askerimiz var. Bu askerler icabında Türklerle müştereken hareket ederek buna mâni olurlar" cevabını verdi.
Yunanistan, Anadolu'da savaş devam ederken herhangi bir ihtilafa sebep olmamak adına İstanbul'u işgal planını daha uygun bir zamanda yeniden gündeme getirmek üzere rafa kaldırdı. 23 Ağustos 1921'de Eskişehir-Seyitgazi hattından ileri yürüyüşe geçen Yunan kuvvetleri, Sakarya'da karşılaştığı Türk kuvvetleri tarafından hezimete uğratıldı.
Hayali Büyük Yunanistan haritası.
Sakarya mağlubiyeti ile kendisine duyulan güvenin azaldığını gören Yunanistan, Ankara Hükümeti'ne Sevr'i imzalatabilmek için İstanbul'u işgal planını uygulamaya kalkıştı. Nuray Özdemir, Büyük Taarruz öncesi Yunanistan'ın İstanbul'u işgal teşebbüsünü bir çalışmasında detaylıca anlatır
Yunanlar, İstanbul'u işgal planını uygulamak üzere 1922 Mayısı'ndan itibaren hazırlıklara başladı. Trakya'daki gücünü tahkim etmek için asker sayısını artırdı. Rumeli Komiserliği'nden Harbiye Nezareti'ne gönderilen raporda Trakya'da Yunan hareketliliğinin arttığı bildirildi. Silivri'ye 270 kişilik bir kuvvet gönderilerek 15 gün içinde İstanbul üzerine yürüyecekleri bildirildi. Raporlarda ifade edilen muhtemel bir Yunan işgali, İstanbul basınında da yer almaya başladı. Yunanların Tekirdağ'a asker yığdığı, Çatalca'da müstahkem mevkiler hazırladıkları ifade edildi
Sakarya mağlubiyetinden sonra Yunan hükümeti tarafından Küçük Asya Ordusu Başkomutanı olarak tayin edilen General Hacıanestis, İstanbul'a yapılacak bir harekât için Trakya'daki mevcut asker sayısının yetersiz olduğunu söyleyerek buradaki asker sayısını artırdı. Batı Anadolu'dan sevk ettiği birliklerle Trakya Ordusu adını verdikleri 4. Kolordu'nun sayısı 1922 Temmuz sonunda 45 bine ulaştı. Yunan hükümeti 29 Temmuz 1922'de İstanbul'u işgal edeceklerine dair İtilaf Devletleri'ne bir nota verdi. 21 Temmuz'dan itibaren 4. Kolordu ileri harekâtına başlayarak bazı tümenleri Silivri'ye kadar ulaştı. Yunan 4. Kolordusu'nun istihbaratına göre, 45 bin kişilik Yunan kuvvetinin karşısında Türk, Fransız, İngiliz ve İtalyan kuvvetlerinden oluşan yaklaşık 17 bine yakın bir kuvvet vardı. Dolayısıyla İstanbul'u elde etmek pek de zor olmayacaktı. Ancak Yunan hükümeti, muhtemel bir işgalde İstanbul'daki Türk nüfusunu ve gizli teşkilatları hesaba katmamıştı.
Yunanların muhtemel bir İstanbul işgaline başından beri karşı olan Fransa Başbakanı Poincare, İstanbul'da bulunan General Pelle'ye Yunanların İstanbul'a girmelerine müsaade edilmemesi, gerekirse silah kullanmaları talimatını verdi. Aynı şekilde İstanbul İngiliz Yüksek Komiseri General Harington da Yunanların bu harekâtını onaylamadı. Böylece İngiliz ve Fransızlar birlikte hareket etme kararı aldı. Çatalca hattında bulunan kuvvetlerini takviye ederek istihkam noktaları kuvvetlendirdiler.
Bazı Yunan kuvvetleri Istranca'ya doğru hareket edip tayin edilen sınır hattını geçince karşı tarafta bulunan Fransızlar ateşle karşılık verdi. Yunan birlikleri geri çekilmek zorunda kalırken söz konusu çatışma Türk kamuoyunda yankı buldu. Ancak İngilizler bunu yalanlayarak Türk jandarması ile Yunan devriyesi arasında yaşanan bir çatışma olduğu haberini yaydı. Yunanlar kararlılığını göstermek adına İstanbul Limanı'ndaki savaş gemilerini manevra bahanesi ile harekete geçirerek Tekirdağ'a iki tümenlik asker çıkardı.
Yunan hükümeti sahadaki engellemeleri diplomatik yollarla aşmak niyetindeydi. Atina'daki İngiliz elçisinden Türklerin barışa zorlanması için İstanbul'un işgalini onaylamaları istendi. Aynı şekilde İtilaf Grubu'na mensup ülkelerin başkentinde bulunan Yunan elçileri de İstanbul'u işgal planı için destek aradı. Ancak aradıklarını bulamadılar. İngilizler, Marmara'ya açılan Yunan savaş gemilerine gözdağı vermek için Malta'da konuşlu 7 büyük gemi ve 9 destroyeri Marmara'ya gönderdi.
İngiltere, Fransa ve İtalya müştereken 31 Temmuz 1922 tarihinde Yunan hükümetine Yunanistan'ın İstanbul'u işgal teşebbüsünü veto eden bir nota verdi. Yunan kuvvetlerinin İstanbul'a yürüdükleri takdirde karşılık verileceği ifade edildi. Çatalca'da zaman zaman Yunan kuvvetleri ile Fransızlar arasında çatışma yaşandı. Bunun üzerine 15 Ağustos 1922'de İtilaf Devletleri ile Trakya'da konuşlu 4. Kolordu Komutanı General Vlahupulas arasında imzalanan protokolle Yunanistan'ın İstanbul'u ele geçirme imkânı kalmadı.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- ABD’nin ikiden fazla seçilen tek başkanı Roosevelt (17.11.2024)
- Atatürk’ün son sözü ‘aleykümesselam’ olmuştu (10.11.2024)
- 100 yıl önce Türkiye’nin ilk futbol şampiyonu: Harbiye (03.11.2024)
- ABD seçimlerinin sonucu iç savaşa yol açmıştı (27.10.2024)
- Osmanlı kimliği 150 yıl önce denenmiş fakat tutmamıştı (20.10.2024)
- Lübnan’ın düzenini Avrupalılar bozdu (13.10.2024)
- Gündemden düşmeyen antlaşma: Sykes-Picot (06.10.2024)
- Osmanlı’da canilere 2 türlü ceza verilirdi kısas ve diyet (22.09.2024)
- İstanbul’u sarsan esrarengiz kadın cinayeti (15.09.2024)
- Sultan Abdülaziz’in Mısır seyahati protokolü değiştirdi (08.09.2024)