Avrupa steplerine Hunlar'la başlayan Türk boylarının göçü Avarlar, Peçenekler, Hazarlar, Kumanlar (Kıpçaklar) ile devam etti. Özellikle Avarlar ve sonrasında Hazarlar, Dinyeper (Özi) Nehri ve havzasına hâkim olarak, Slavlar'ı büyük ölçüde kendi kontrollerine aldılar. Kiev şehri Hazar Kağanlığı döneminde bir uç kalesi olarak ortaya çıktı. Kiev, ormanlık bir arazide kurulmasına rağmen Dinyeper Nehri ile iç içe olması sebebiyle hızlı büyüdü. Bu dönemde Ukrayna yedi ayrı Slav kabilesine ev sahipliği yapıyordu. Ukrayna tarihi hakkında
Yücel Öztürk, Akdes Nimet Kurat, Bushkovitch, Plokhy ve
Bushkovitch'in eserlerinde teferruatlı bilgi vardır.
KAĞAN UNVANI TAŞIRLARDI
Julius Brutzkus, "Eski Kiev'in Türk-Hazar Menşei" isimli makalesinde Kiev'in Hazarca bir
kelime olduğunu ve
"alçak yerleşme alanı/kıyı ev" manasına geldiğini söyler. Eski Türkçe'de
"yüksek yer" manasına gelen
"Sambat" Kalesi de
Hazarlar tarafından şehri korumak için inşa edilmişti.
Nitekim eski kaynaklarda Kiev sakinleri,
Kiev'i ele geçiren
Askold'a
"Kii, Shchek ve Khoriv adlarında üç erkek kardeş vardı. Bu şehri onlar kurdular ve öldüler, şimdi burada bizle kalıyor ve onların arkadaşları Hazarlar'a vergi veriyoruz" derler.
İlk Rus hükümdarları
Ukrayna tarihi uzmanı
Yücel Öztürk, Kiyef Prensliği'nin
"Kiy, Koy, Kay" varyantlı bir Türk kabilesince oluşturulduğu, ilk knezlerin
"kağan" unvanı taşıdığı, merkezleri Kiyef'in de bunların adına dayandığının ileri sürüldüğünü söyler. Ukrayna'daki birçok yer adı Hazarlar'la bağlantılıdır.
Hazarlar'ın paralı askerleri olan Varegler, 890'da Kiev'i ele geçirdiler. Kendi liderlerine
"Kağan" ve
"İlek" unvanı veren Varegler, Hazar idari ve askeri teşkilatını kullandılar. Varegler, 10. yüzyılda Doğu Slavları üzerinde kısa bir süre hâkimiyet sağladılarsa da nüfusça sayıca kalabalık olan Slavlar, Varegler'i ülkelerinden çıkardılar. Ancak Varegler'i çıkardıktan sonra bu kez kendileri arasında anlaşmazlığa düşen Slavlar, Varegler'i bölgeye yeniden çağırdılar.
"Rus" isimli bir Vareg kabilesinin reisi olan
Rurik önce Ladaoga Gölü kıyısına yerleşti, daha sonra da Volkhov Nehri kıyısında Novgorod Knezliği'ni kurdu. Aynı zamanda kendi ismini taşıyan hanedanın da kurucusu olan
Rurik, 879'da ölürken tahtını küçük yaştaki oğlu
İgor yerine kardeşi
Oleg'e bıraktı.
Oleg, devletini güneye doğru genişletmek istediğinden Dinyeper Nehri'nin havzasına yöneldi. Dönemin pagan inancı içerisinde bir peygamber olarak düşünülen
Oleg'in, her hamlesinin bir kehanete dayandığını düşünen Slavlar, onunla beraber hareket ettiler. Kiev Knezliği'nin prensleri olan Askold ve Dir'i bir darbe ile yıkan
Oleg, 882'de yeni Kiev Knezi oldu.
Kiev Altın Kapı
İSTANBUL'U KUŞATTILAR
Oleg'in Kiev Knezliği'ne gelmesi Rusya tarihi için bir dönüm noktasıydı. Bu tarihten sonra Doğu Slavları'nın merkezi Kiev oldu. Verimli ve transit bir geçiş noktası olan Kiev'in başkentliğinde, asırlardır teşkilatlanamayan Slavlar gerçek anlamda devletleşmeyi başardılar.
Oleg'in en büyük askeri başarısı, 907'deki İstanbul seferidir. Kiev ordusu, gemilerle gelerek İstanbul'un çevresindeki köyleri yağmalayıp, Bizans'la bir antlaşma yaptı.
912'de amcası
Oleg'in yerine tahta geçen
İgor da 941'de ve 944'te olmak üzere iki kez İstanbul'u kuşattı. 945'te Bizans İmparatoru
VII. Konstantin ile bir antlaşma yapılıp, Kievliler'in Karadeniz'deki seyrüsefer hakkı garanti altına alındı.
945'te
Oleg'in yerine Kiev Knezliği tahtına oturan
Sviatoslav İgorevich, bugün hem Ruslar'ın hem Ukraynalılar'ın ataları olarak kabul ettikleri bir isimdir. Doğu Avrupa steplerinde Rus hükümranlığını kurmuştur. Onun yükselişi, dönemin Türk dünyası için olumsuz sonuçlar vermiştir. Alanlar mağlup edilmiş, Hazar Devleti zayıflatılmış ve Türk boylarının kurduğu devletlerden olan Birinci Bulgar Devleti yıkılış sürecine girmiştir. Cesur lakaplı
Sviatoslav, Rusya'nın Avrupa'daki temel sınırını oluşturdu.
Kiev
HIRİSTİYAN OLDULAR
Kiev tarihinde en önemli isimlerden biri de 980'de tahta çıkan
Büyük Vladimir'dir.
Vladimir, İtil-Volga Bulgarları ve Hazarlar'ı mağlup ettikten sonra Karadeniz'in anahtarı konumundaki Kırım'a yöneldi. Bizans'ın buradaki ticaret üssü olan Hersinos'u kuşattı ve aldı. Bunun üzerine paniğe kapılan Bizans İmparatoru
Baileos, kızı
Anna'yı Kırım'a sulh amacıyla gönderdi. Müzakereler sonucunda,
Büyük Vladimir'in Hıristiyan olması şartıyla
Prenses Anna ile evlenmesi ve Bizans'la akrabalık bağı kurması kararlaştırıldı.
Vladimir, Hıristiyan olurken, Kiev halkı toplu olarak vaftiz edildi. Doğu Slavları, bu olaydan sonra kitleler halinde Hıristiyanlığı benimsediler. Ruslar bu süreç içerisinde Kiril alfabesini kabul ettiler, Bizans'ın etkisi ile Hıristiyan olmaları, Ortodoksluğu benimsemelerine ve kültürlerine Grek unsurların yerleşmesine sebep oldu.
Vladimir'in 1019'da tahta geçen oğlu
Yaroslav, Rus tarihinde bilge lakabıyla bilinir.
Yaroslav sadece askeri anlamda değil, siyasi ve kültürel anlamda da Kiev Rusları'na en parlak dönemini yaşatmıştı. Bizans'ı kendisine örnek aldı ve Bizans'ın kanunları, onun yeni oluşturduğu hukuk yapısında temel oluşturdu. Babası
Vladimir'in inşasına başladığı Kiev Ayasofyası'nın inşasını bitirdi ve 1054'te öldüğünde oraya gömüldü.
Kiev'in kurucuları
Kiev Prensliği bu süreç içerisinde giderek kuzeye ve doğuya doğru büyüdü. Kiev knezleri zamanla
"Tüm Ruslar'ın Prensi" unvanını kazanırken, başlangıçta sahip oldukları Novgorod Knezi unvanının yanı sıra Smolensk Knezliği, Rostov Knezliği ve Çernihiv Knezliği de bu devlete bağlandı. Ancak Moğollar'ın karşısında duramadılar. 13. yüzyılın ortalarından itibaren Kiev Knezliği, küçük prensliklere bölündü.
Kiev Knezliği'nin çökmesinden sonra Vladimir-Suzdal, Novgrod ve Galiçya-Volhynia prenslikleri ön plana çıktılar. Galiçya-Volhynia prensliği Ukrayna ve Belarus topraklarına hâkimdi. Ancak bütün Rus toprakları önce Moğol İmparatorluğu'nun hâkimiyetine, sonrasında ise Altınordu Devleti'ne bağlandılar. Kiev, Altınordu döneminde
"Minkirman/ Mankirman" şeklinde anılıyordu. Osmanlılar da bu ismi kullanmışlardır.
Kiev Knezliği döneminde başlangıçta yönetici sınıf için kullanılan Rus tanımlaması halk için de yaygın bir şekilde kullanılmaya başladı. Rus ve Rus toprakları kavramının belirginleşmesi ve Ortodoksluğun yerleşmesi, Kiev Knezliği döneminde oldu.
ZAPOROG KAZAKLARI
1385'te "Krevo Birliği"nin kurulmasıyla Litvanya ile Lehistan birleşti. Ukrayna, Litvanya ile Lehistan Devleti'nin hâkimiyetine girdi. Bölgede Katoliklik yayılmaya başladı. Katolikliğin zorla yayılmaya çalışılması ve Lehistan'ın Kırım Tatarları'nın akınlarına karşı bölgeyi koruyamamaları, bölgede yaşayan Kazaklar'ın "hatman" adı verilen seçilmiş liderlerinin yönetimi altında toplanmalarına sebep oldu.
Ukraynalılık kimliği yükselmeye başladı. Kazak lideri Hmelnitski, Lehistan'ı mağlup edip Kiev'i aldı. 1648'de Osmanlı ile ittifak yaptı. Ancak Kırım Hanlığı'nın karşı çıkması yüzünden ittifak uzun sürmedi. Hmelnitski, bu gelişme üzerine Moskova ile işbirliği yaptı. 1654'teki Pereslav Antlaşması, Ukrayna'yı Moskova hâkimiyetine soktu. Daha sonra Hatman Doroşenko, Osmanlı himayesine girdi. Kelime itibarıyla "serhad, sınır bölgesi" anlamına gelen Ukrayna ismini Osmanlılar da kullanmıştır. Ancak himaye uzun süreli olmadı. Çehrin seferinden istenilen netice alınamayınca 1681'deki Bahçesaray Antlaşması'yla Kiev, Moskova hâkimiyetine girdi. Zaporog Kazakları özerk olarak Moskova'nın hâkimiyetinde yaşadılar. 1764'te II. Katerina hatmanlık unvanının kullanımını yasakladı ve Ukrayna ile Rusya'yı tek çatı altında birleştirdiğini ilân etti. 1775'te Zaporog Kazakları'nın merkezi Seç, tahrip edildi. 1786'da Ukrayna ulusal kilisesi kapatıldı.