Birinci Abdülhamid, Lale Devri hükümdarı
Üçüncü Ahmed'in oğluydu. 1725'te doğdu. Beş yıl sonra babasının tahttan indirilmesiyle Topkapı Sarayı'ndaki hapis günleri başladı. Tahta çıkması için uzun bir süre beklemesi gerekti. Tahta 1774'te 49 yaşında çıkabildi.
Sultan Abdülhamid üzerine önemli bir biyografi kaleme alan
Fikret Sarıcaoğlu, "Osmanlı muhalefet geleneğinde yeni bir dönem: İlk siyasî bildiriler" isimli araştırmasında
Birinci Abdülhamid dönemine ait 232 yıl önceki ilginç bir bildiriyi anlatır.
Osmanlı denizcileri.
İKTİDAR MÜCADELESİ
Gayretli bir padişah olan
Birinci Abdülhamid iyi bir eğitim almadığı
için devletin kötü gidişatı karşısında
bir şey yapamamıştı. Sultan
iyi niyetli, ancak uzun yıllar sarayda
hapis yaşamasından dolayı otoriter
bir padişah değildi. Askerî başarısızlıklar
da buna eklenince
Birinci Abdülhamid'in hükümdarlık döneminde
birçok siyasi güç, iktidara
hâkim olmak için birbirleriyle mücadele
etti. Yönetime hâkim olmak isteyen
güçler yangın çıkarmaktan padişahı
tehdit eden bildiri dağıtmaya kadar
her yola başvurdular. Kırım'ın kaybı,
kundaklamalar sonucu art arda gelen
yangınlar ve ekonomik sıkıntıların artması
İstanbul'da kaosa yol açmıştı.
Yaşanan hoşnutsuzluk ilginç protestolara sebep olmuştu. İngiliz elçisi
Ainslie, hoşnutsuzluğun vezirlerin tehdidine, sarayın kapılarına notlar asılmasına ve o dönemde kâğıt, şukka veya varakpâre denilen bildirilerin camilerde dağıtılmasına kadar uzandığını, daha açık olarak yeniçerilerin bir bildiriyle isteklerini dile getirdiklerini söyler. Sultan, 1785'te Sadrazam
Halil Hamid Paşa'nın bir komplosuyla tahttan indirilme tehlikesi de geçirmişti.
I. Abdülhamid.
SEBİLE BIRAKILDI
Birinci Abdülhamid dönemi Osmanlı tarihinde padişaha yönelik bir bildiri bırakılma olayına sahne oldu. Daha önce Eskisaray duvarlarına ve bazı konaklara bırakılan bildirilerde yeniçeri ağasından ve başkalarından şikâyetler dile getirilirken, Avusturya ve Rusya ile savaşın sürdürüldüğü dönemde ortaya çıkan bu bildiri doğrudan padişahı hedef almıştı. Sultanın
"Bir bildiri bırakıldığını işittim. Size yazmadım, belki doğru değildir diye, doğru imiş" şeklinde haber alıp okuduğu bildiri 1789'un başlarında Galata'daki Kapdan Paşa Sebili'ne bırakılmıştı. Sebilci bulduğu bildiriyi ulemadan
Mazrûbî Ahmed Efendi'ye gösterince saklaması tavsiye edilmişti. Sebilci, daha sonra tebdil gezen kaymakam, yani sadrazam vekiline bildiriyi verdi. Kaymakama göre savaşın sürdüğü bir dönemde bu bildirinin ortaya çıkarılmasının amacı, düşmanlarımız tarafından yalan haberlerle ortalığı karıştırmaktı.
"Sultan Abdülhamid, bizim takatimiz kalmadı. Aklın başına gelmiyor. Gördün ki Yusuf Paşa işi göremedi. Niçin bu ana dek sözüne aldanıp memleketleri kâfire verdin" sözleriyle başlayan ve konuşma
diliyle kaleme alınmış olan bildiride
doğruları söylemedikleri için sadrazam,
şeyhülislâm ve kaymakam paşa
Müslüman olmamakla suçlanmakta
ve devamla
"Hemen durumu düzeltip barış yapasın. Sancağı, askeri içeri getiresin. Vallâhi sonra pişman olursun. Yusuf Paşa işi göremez, zararı sana dokunur. Yetişür eller aldanların yetişür. Maskaralık eyledin. Mâbeyncilerle devlet işi görülmez" denilmekteydi. Barış için uğraşması
"Sonra işi sana dayarız" tehdidiyle
hatırlatılan padişah
"nice zamandır gaflette" olmakla suçlanıyordu. Bildiri
"Aklın başına gelmezse artık biz işimizi görelim" cümlesiyle son buluyordu.
Bildiriyi padişaha göstermeyenin
"karısı boş, kendi kâfir" olacaktı.
Birinci Abdülhamid'in bildiriye dair ilk değerlendirmesi,
"Sahte bir kâğıttır. Hemen saklanması gerekir" şeklinde oldu. Padişahın
"Mabeyncilerle devlet işi görülmez" suçlamasına cevabı
"Mabeynciler lâfzı nasıl lafızdır. Onlar hademedir. Hangi işe karışırlar"dı. Bildiri yeniçerilerin tarzına uymuyordu. Sultan, bildirinin ya
"kefere", yani düşmanlar tarafından yahut da dönemin güçlü şahsiyeti kapdan paşa tarafından olduğunu, bildiride diğer devlet ricali zikredilirken
Cezayirli'nin adının zikredilmemesinden dolayısı tahmin etmekteydi. Padişaha göre
Cezayirli bildiriyi koydurmamış olsa bile kapdan paşanın adamlarının bir tertibi olabilirdi.
Birinci Abdülhamid, sebilden hareketle bildirinin
"Tersanelü", yani deniz kuvvetleri mensupları tarafından konulduğunu düşünüyordu.
Sadrazam
Koca Yusuf Paşa, 1789 baharında harekâtı erken başlatarak
düşmanlarına karşı inisiyatifi
ele geçirdi, ancak Yaş'taki
Avusturya ve Rus birliklerini
zor durumdan
İstanbul'daki yeni
gelişmeler kurtardı.
1788 sonlarında
Özi'den gelen
katliam haberleriyle
sağlığı
bozulan
Birinci Abdülhamid, Kafkaslar'da
Anapa'nın
da düştüğü
ve
Battal Hacı Hüseyin Paşa'nın esir
edildiği söylentisi
üzerine 7 Nisan
1789 sabahında
beyin kanaması geçirerek
hayata gözlerini
yumdu. Yerine geçen
Üçüncü Selim ise aynı
yılın sonlarında
Cezayirli Gazi Hasan Paşa'yı sadrazam yapacaktı.
İŞTE O BİLDİRİ
"Sultan Abdülhamid. Bizim tâkatimiz kalmadı. Aklın başına gelmiyor. Gördün ki Yusuf Paşa işi göremedi. Niçün bu âna dek sözüne aldanup memleketleri kâfire verdin? Ümmet-i Muhammed'i dağlar başında açlık susuzluktan kırdın. Senin vezirin, şeyhülislâmın, kaimmakamın Müslüman değildir. Sana doğru haber vermiyorlar. Sefer feth olmaz. Bundan böyle asker gerek akça erişdiremezsin. Hemen bir gün akdem ortalığı tebdil edüp seferin bir sulhuna mübaşeret edesin. Sancağı askeri içeri getüresin. Vallâhi sanra pişman olursun. Yusuf Paşa işi göremez, zararı sana dokunur. Yetişür aldanların yetişür. Maskaralık eyledin. Mâbeyncilerle devlet işi görülmez. Bir Müslüman paşaya mühr veresin. Sulhun ucuna yapışasın. Vallâhi bu seferin sonu çıkmaz. Sonra işi sana dayaruz. Müceddit veziri, şeyhülislâmı istemiyoz. Ortalığı tebdil edesin. Ümmet-i Muhammed'e yazık oldu. Nice beri gaflettesin. Bu kâğıdın sâhibi ocaklı. Bu kâğıdı sana göstermeyen karısı boş, kendi kâfir görüp işine nizam veresin. Gün, vakt kalmadı. Bundan aklın başına gelmezse artık biz işimizi görelim."
Cezayirli Gazi Hasan Paşa.
OSMANLI EKONOMİSİNE DAİR KONUŞMALAR
KISA bir süre önce kaybettiğimiz
Mehmet Genç hocamızın değişik tarihlerde
Erol Özvar'la yaptığı iktisat tarihi konuşmaları ile bu sohbetlerdeki soru ve cevaplar vefatından önce Ötüken Yayınları arasında neşredildi.
"Osmanlı Ekonomisine Dair Konuşmalar 1" ismiyle yayınlanan
eserin içinde şu konular yer alıyor:
"Osmanlı İmparatorluğu'nun
Dünya ve İslam Tarihi İçindeki
Yeri; Osmanlı İmparatorluğu'nun
Uzun Vadeli Mali Performansı;
Osmanlı Devleti'nin Mali Kapasitesi
ve Savaşlar; Osmanlıların
Ticarete Dair Tutumları;
Osmanlı Devleti'nde Sermaye
Birikimi; Osmanlı Bürokrasisi;
Osmanlı İmparatorluğu'nda Para;
Osmanlılarda Para ve Devlet
Finansmanı;
Osmanlı
Devleti'nde
Sosyal
Güvenlik
ve Sosyal
Yardımlaşma;
Osmanlıların
Avrupalı
Devletlere
Verdiği
Kapitülasyonlar;
Osmanlı
Denizciliği;
İktisat
Tarihinde
Sanayi
Devrimi;
Osmanlılar ve Sanayi Devrimi;
Tanzimat Dönemi ve Sonrasında
Osmanlı Sanayileşmesi;
Osmanlılarda Vakıf Müessesesi;
İslam ve Osmanlı Tatbikatında
Vakıflar; Osmanlı Tarihi
Araştırmalarının Halihazırdaki
Durumu".
Konuşmalarda, soruları
Erol Özvar yöneltmiş, cevapları ise rahmetli
Mehmet Genç vermiş.
Konuşmalar, ömrünün büyük bir kısmını Osmanlı arşivlerinde geçirmiş bir ilim adamının Osmanlıların iktisadi hayata bakışını rahmetli hocamızın gözünden vermektedir. Eserde ele alınan konular, İslam ve Avrupa tarihiyle mukayeseli olarak incelenmiştir. Tamamı dört cilt olacak
"Osmanlı Ekonomisine Dair Konuşmalar" rahmetli
Mehmet Genç hocamızın ömrünü verdiği araştırmalarından elimizde kalacak önemli bir eser olacak.