Osmanlı İmparatorluğu'nda bayramlar yerleşmiş kuralları olan törenlerle kutlanırdı. Resmi bayramlaşmalar, bayramdan önce Ramazan'ın 26'sında başlardı. İlk bayramlaşma sadrazamın konağında yapılır, daha sonra dört gün boyunca resmi bayramlaşma devam ederdi. Bu dört gün boyunca hangi devlet adamının kimi ziyaret edeceği protokol kurallarıyla tespit edilmişti.
III. Selim'in sarayda bayramlaşması.
BAYRAM TEBRİKLERİ
Tanzimat'tan sonra çeşitli günlerde olduğu gibi bayramlarda da bir mektup veya telgraf ile bayram tebriği başlamıştı. Memurlar, müdürler vs. amirlerinin ve padişahın bayramını mektup veya telgraf ile kutlarlar ve sadakatlerini arz ederlerdi. Bayram tebriği gönderenlerin bir listesi yapılarak padişaha sunulurdu. Daha sonra bunlara tebriklerinden duyulan memnuniyeti belirten cevap yazısı gönderilirdi. Bayram tebriğini yalnız Müslümanlar yapmazdı. Ermeni patriğinden Keldani patriğine, Ortodoks metropolitlerden Karadağ prensine kadar herkes padişaha bayram tebriği için yazı yazardı.
Memurlar bayramlaşmak için kendi çalıştıkları yerin amiri olanların evlerine giderlerdi. Ancak bu durum çok masraflı olduğu için Tanzimat'tan sonra 1845'te bir karar alınarak bu uygulamaya son verilmişti. Bu tarihten sonra memurlar amirleriyle işyerlerinde bayramlaştılar. Bayramın bitmesinden sonra resmi dairelerdeki memurlar işyerlerinde önce kendi aralarında bayramlaşır, ardından da bayram tebriği için önce müdürlerinin, daha sonra da müdürleriyle birlikte bakanlarının yanına giderlerdi. Bu işler bittikten sonra farklı dairelerin memurları birbirlerini ziyaret ederek kendi aralarında bayramlaşırlardı.
Bayram eğlencesi.
SARAYDA BAYRAMLAŞMA
Bayramlarda düzenlenecek törenin hazırlıkları Teşrifat Kalemi'nin, yani dönemin protokol müdürlüğünün işiydi. Padişah için düzenlenecek tebrik töreninin detayları bu daire tarafından hazırlanır ve işlemler buna göre yürürdü. Ramazan Bayramı namazı ve bayramlaşma merasimine katılacaklara davet tezkireleri dağıtılırdı.
Osmanlı sarayındaki bayramlaşmanın nasıl yapılacağı Fatih kanunnamesi ile belirlenmişti. Padişah, bayram sabahı namazını Hırka-i Saadet Dairesi'nde kılar, daha sonra bu yerin önüne taht konulurdu. Padişah tahta oturunca orada bulunan hocalar dualar okurlar, ardından görevliler bunlara hediyelerini verirlerdi. Mehter çalmaya başlayınca bir taraftan da topluluk hep bir ağızdan "Bu gibi günlere yetişmek her zaman müyesser ola" diye bağırırlar ve dua ederlerdi.
Osmanlı padişahı ile herkes bayramlaşamazdı. Bayramlaşma hakkına haiz olan kişiler sabah namazını Ayasofya Camii'nde kıldıktan sonra saraya gidip Divan-ı Hümayun'da toplanırlardı. Topluluğun geldiği haberi padişaha iletilince, hükümdar Arz odasına geçerdi. Daha sonra da görevlilerin dizildiği yoldan tahtın bulunduğu yere gelirdi. Nakibüleşraf, burada padişahı karşılayıp, dua ederdi.
Tören sırasında kimin nerede duracağı en ufak detayına kadar belliydi. Tören sırasında mehter durmadan çalardı. Padişah tahta oturduktan sonra devlet adamları rütbelerine göre sağ taraftan gelerek padişahın eteğini öperlerdi. Veziriazam, kazasker gibi görevliler etek öperken padişah ayağa kalkardı. Bu üst düzey ricalden sonra sıra defterdar, nişancı reisülküttap, defter emini gibi bürokratlarındı. Ancak bunlar öncekiler gibi etek değil eşik öperlerdi. Şeyhülislam ise padişahın önünde eğilir ve elini öperdi. El etek öpme işlemini bitiren görevliler kendileri için belirlenmiş yere geçerek tören müddetince ayakta dururlardı. Kapıkulu ocaklarının üst düzey subayları da bu bayramlaşmada bulunurdu.
Bayram alayı.
BAYRAM NAMAZI
Törenin bitiminden sonra padişah Hasoda'ya geçerek bayram namazı için üstünü değiştirirdi. Bayram namazı büyük camilerden birisinde genellikle saraya yakın Ayasofya veya Sultanahmet'te kılınırdı. Bayramdan önce padişaha namazı nerede kılacağı sorulur, buna göre hazırlık yapılırdı.
Padişah haremden çıkıp, özel olarak süslenmiş atına biner ve Babüsselam Kapısı önünde kendisini bekleyen devlet adamlarıyla birlikte camiye doğru yola çıkardı. Devlet ileri gelenleri rütbelerine göre atlı veya yaya olarak padişahı takip ederlerdi. Camiye gidilip, namaz kılındıktan sonra da aynı düzen içerisinde saraya geri dönülürdü. Bayram namazı için yapılan bu gidiş ve dönüşe bayram alayı denilirdi. Bayram alayının geçeceği yollar, önceden asesbaşı ve subaşı tarafından düzeltilirdi.
Bayramın ikinci günü padişah Topkapı Sarayı'ndaki Gülhane Köşkü'nde bulunurdu. Gülhane Köşkü'ne sadrazam vekili, şeyhülislam ve kaptanpaşa gibi görevliler maiyetleri ile birlikte gelirler ve bayram tebriği için bir tören düzenlenirdi. Bayramın üçüncü günü ise padişahlar adet üzere Eski Saray'da cirit oyunu seyrederlerdi.
Bayramlaşmalar yeni saraylar yaptırıldıkça değişik saraylarda gerçekleştirildi. Dolmabahçe'nin yanı sıra Çırağan Sarayı da törenlerin yapıldığı yerlerdendi. Dolmabahçe yapılırken buraya muhteşem bir bayramlaşma salonu yaptırılmıştı. Padişahlar devlet görevlileri ile bu salonda bayramlaşırdı. Bayramlaşma sırasında üst katlarda mızıka çalar, Harem kadınları da kafes arkasından töreni takip ederlerdi. Harem mensuplarıyla bayramlaşma ise sarayın üst katındaki Mavi Salon'da yapılırdı.
***
Hilal görününce bayram başlardı
Osmanlı İmparatorluğu'nda Ramazan ayında iken bayramın başlaması için Şevvâl ayının girdiğinin işareti olarak hilalin görülmesi beklenirdi. Eğer Ramazan'ın 29'unda hilal görülmezse Ramazan'ın 30'unda top atılarak ertesi günün bayram olduğu ilan edilirdi. Hilal görülmediği takdirde bu şekilde bayram gününün tespitine "tekmil-i selasin" denilirdi. Kurban Bayramı'nda da ayın durumuna göre Zilhicce ayının birinci gününün tespiti ile arife ve bayram günü belli olurdu. Ramazan'ın başlangıcını, bitişini, Kadir Gecesi'nin ve Kurban Bayramı'nın ne zaman olduğunu belirlemek İstanbul Kadısı'nın göreviydi. Kadı bu günleri tespit ettikten sonra saraya bildirir, deha sonra da halka ilan edilirdi. Saraya bu günleri bildiren İstanbul kadısı yüklü bir miktarda bahşiş alırdı.
Arife günü ikindiden itibaren Ramazan Bayramı'nın üçüncü günü, Kurban Bayramı'nın ise dördüncü günü akşamına kadar her gün top atılırdı. Bu toplar genellikle Tersane'den ve Donanma'dan ateşlenirdi. Bazen limanda bulunan başka milletlere ait gemilerde top atarlardı. Ramazan ve Kurban Bayramı öncesi arife gecesi bütün cami ve mescitlerin kandilleri yakılırdı.