ERHAN AFYONCU

Haçlılar’ın yıktığı İstanbul’u Fatih yeniden imar etti

Dördüncü Haçlı Seferi, Müslümanlar üzerine değil Bizans'ı hedef alarak İstanbul'a yönelmişti. 1204'te Konstantinopolis'i işgal eden Haçlılar, şehri yağmalayıp, yakıp, yıktılar. Tarihçi Steven Runciman "tarihte İstanbul'daki yağmanın örneği yoktur" der. İstanbul bu yağmanın sonunda bütün ihtişamını ve zenginliğini bir daha yerine gelmeyecek şekilde kaybetti. İstanbul işgalden sonra uzun bir gerileme dönemine girdi. İşgal süresince adeta köye dönmüş, şehir bağlar ve tarlalarla dolmuştu. Fetihten önce İstanbul, "büyük bir kısmı boş, yoksullukla perişan olmuş harabe bir şehir" olarak tasvir edilir.

(Haçlılar'ın İstanbul'u yağmalamaları)
İSTANBUL'UN İMARI
İkinci Mehmed kuşatma sırasında müstakbel başkentinin, eline iyice harabe bir şehir olarak düşmesini istemediğinden, son hücumu yapmaya karar verdiğinde Bizans imparatoruna, şehri yağmadan korumak için teslim etmesi gerektiğini teklif ve buna karşılık kendisine Mora despotluğunu vadetti. Ancak Bizanslılar şehri teslim etmeye niyetlenseler de müdafaaya iştirak eden Latinler karşı çıktılar.
Fetih öncesi, şehirde yaşayanların bir kısmı İstanbul'u terketmiş, bir kısmı fetih sırasında kaçmış, geri kalanlar da esir alınmıştı. Fatih, fetihten sonra ilk iş olarak, şehri sadece eski hâline getirmek için değil, daha iyi duruma getirmek için imar ve iskân faaliyetlerine başladı. İstanbul'u tekrar siyasî ve iktisadî bir imparatorluk merkezi yapmak için büyük bir enerjiyle çalıştı. Araştırmalarıyla İstanbul'un imar ve iskânını aydınlatan rahmetli Halil İnalcık hocamızın deyimiyle bütün hükümdarlığı süresince Fatih'in yegâne zihnî meşguliyeti, İstanbul'u, imparatorluğunun hakikî merkezi yapmak olmuştu.
Fetihten sonra artık Fatih Sultan Mehmed olarak anılan büyük sultan, esir alınan çok sayıda Rum'un, fidyelerini ödemeleri şartıyla serbest bırakılmalarını emretti. Esirlerin fidye parasını kazanmalarına imkân sağlamak için, inşaatlarda çalışmalarına izin verdi. Şehirden kaçanların geri dönmeleri hâlinde, evlerinin tamir edileceğini bildirdi.
İstanbul'dan ayrılmadan önce surların restorasyonunu ve Yedikule'de müstahkem kale yapılmasını emretti. Aynı zamanda şehrin merkezinde, şimdiki İstanbul Üniversitesi'nin bulunduğu yerde bir saray inşa edilmesini buyurdu.

(Fatih Sultan Mehmed)
İSTANBUL'UN İSKÂNI
Fatih, şehrin yeniden imar ve iskânı için derhal Anadolu'dan ve Rumeli'den insan getirtti. Boş evler yeni yerleşenlere verildi. Silivri ve Galata halkı İstanbul'a nakledilerek burada yerleştirildi.
İstanbul'un fatihi, seferleri müddetince, fethettiği şehirlerin zenginlerinden, sanatçılarından ve tüccarlarından bir kısmını sürgün olarak İstanbul'a getirdi. Savaş esirleri arasındaki çiftçiler sultanın kulları olarak, İstanbul'a gıda maddeleri temin etmek için şehir etrafında kurulan kasaba ve köylere yerleştirildi. Seferleri sırasında Eski ve Yeni Foça, Argos, Amasra, Trabzon, Mora, Midilli, Eğriboz, Taşoz, Semadirek, Kefe ve Mengüp'ten Hristiyanlar, Konya, Larende, Aksaray ve Ereğli'den ise çok sayıda Müslüman ve Hristiyan nakledildi.
Her grup, İstanbul'a gelişlerinde başka bir mahalleye yerleştirildi ve çoğu zaman bu mahalleye eski memleketleri olan şehrin ismi verildi.
Fatih'in, malî teşvikleri ve Osmanlı'nın dini müsamahası sayesinde Almanya ve İtalya'dan çok sayıda Yahudi göç etti. Ermeni Patrikliği İstanbul'a taşındı.

(15. yüzyılda İstanbul.?)
AVRUPA'NIN EN BÜYÜK ŞEHRİ
Köprüler ve yollar tamir edildi. Kaldırımlar yapıldı. Su kanalları ve su kemerleri tamir edilerek şehrin yeterli suya kavuşturulması sağlandı. Eski Saray 1464'te tamamlandı. Daha sonra Topkapı Sarayı ismiyle anılan Yeni Saray'ın inşasına başlandı. Büyük Bedesten olarak adlandırılan Kapalı Çarşı'nın inşasıyla İstanbul, hâlâ önemini koruyan önemli bir ticaret merkezine kavuştu.
Fatih,1459'da İstanbul yakınında Hz. Muhammed'in sahabesi olan Ebu Eyyüb el-Ensârî'nin şehid düştüğü yerde bir cami ile bir türbe, bir medrese ve bir imaret yaptırdı ve Bursa'dan getirilen göçmenler buraya yerleştirildi. Eyüp, Mekke, Medine ve Kudüs'ten sonra İslâm dünyasının en önemli bölgesi oldu.
İstanbul'un Türk kimliği Fatih döneminde oluştu. Fatih'in izinden giden diğer vezirler ve ileri gelen devlet adamları, şehrin her bölgesinde vakıflar yoluyla çeşitli müesseseler meydana getirdiler. İstanbul, kamu hizmeti ve dinî gayelerle hareket eden devlet adamları, nüfuzlu ve zengin şahıslar eliyle kurulan vakıf müesseselerinin meydana getirdiği külliyelerle büyüyüp gelişti. Bu dönemde sur içinde 163, Kasımpaşa'da 5, Galata'da 5, Boğaziçi'nde 6 ve Üsküdar'da 5 cami yapıldı. Medrese sayısı ise 21'dir. Ayrıca 32 hamam, 4 saray, 7 aşhane, 10 han ve kervansaray ile 28 çarşı inşa edildi.
İstanbul, Fatih hayatta iken inşa edilen saraylar, hanlar, kervansaraylar, çarşılar, pazarlar, hamamlar ve medreselerle mamur bir Türk şehri hâline geldi. Nüfusu artan, imar faaliyetleri ve ticareti canlanan İstanbul eski parlaklığına kavuştu ve 16. yüzyılda Avrupa'nın en büyük şehri oldu.

(16. yüzyılda İstanbul.)
FATİH'İN İSTANBUL'U
Fatih döneminden bize kalan birçok semt ve mahalle adı vardır. Vefa, Akşemseddin, Kovacı Dede, Kocamustafapaşa, Defterdar Sinan, Akbıyık, Tokludede, Ya Vedûd, Hızırbey, Saraçhane, İshakpaşa, Kasımpaşa, Mahmutpaşa, Molla Fenari, Molla Gürani, Molla Hüsrev, Mercanağa, Nişancı, Tahtakale... Birçok semtimiz Fatih dönemi devlet adamlarının ismini taşır. Gedikpaşa, Fatih'in veziriazamı Gedik Ahmed Paşa'nın yaptırdığı hamamdan; Hocapaşa, Fatih'in hocası Hoca Sinanüddin Yusuf Paşa'nın konağından; İshakpaşa, Fatih'in veziriazamlarından İshak Paşa'nın Ahırkapı civarında yaptırdığı camiden; Mahmutpaşa, Fatih'in veziriazamlarından Mahmud Paşa'nın Kapalıçarşı civarında yaptırdığı camiden; Muratpaşa, Fatih'in vezirlerinden Murad Paşa'nın Aksaray civarında yaptırdığı camiden; Nişanca, Fatih'in son veziriazamı Nişancı Karamanî Mehmed Paşa'nın Kumkapı civarında yaptırdığı camiden; Rûmî Mehmed Paşa, Fatih'in veziriazamlarından Rum Mehmed Paşa'nın Üsküdar'da yaptırdığı imaret, medrese ve hamamdan esinlenerek isim verilen semtlerdir. İstanbul'daki birçok yer Fatih zamanından izler taşır. İstanbul'a onun zamanında getirtilerek yerleştirilen Türkler, kendi geldikleri bölgelerin isimlerini iskân edilen bölgelere vermişlerdi: Aksaray, Çarşamba gibi.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.