ERHAN AFYONCU

Müslümanız diye Avrupa bize düşman

İkinci Abdülhamid 31 Ağustos 1876 ile 26 Nisan 1909 arasında 33 yıl tahtta kaldı. Saltanatı boyunca devleti ayakta tutmak için mücadele etti. Hükümdarlığı imparatorluğun içten ve dıştan saldırılara uğradığı çok zor bir dönemdi. Sultan Abdülhamid dış politikada ustaca bir siyaset güderek Osmanlı Devleti'ni ayakta tutmaya çalışmıştı. Bunun için Avrupalı büyük güçlere karşı, sonradan büyük devletler arasına katılan Almanya'yı kullanmaya çalışmış, bu arada, çok sayıda Müslüman sömürgeye sahip olan Fransa, İngiltere ve Rusya gibi devletlere karşı da İslâmcılık siyasetini bir tehdit unsuru olarak öne çıkarmıştır. İkinci Abdülhamid, büyük devletler arasındaki rekabeti sürekli körükleyen, tarafsız, bağımsız, çoğu zaman barışçı, bazen tavizkâr fakat yeri geldiğinde de tehditkâr bir dış politika anlayışı izlemişti.

DOKTORUNUN GÜNLÜĞÜ
Sultan Abdülhamid tahttan indirildikten sonra ölümüne kadar yanında doktorluğunu yapan Atıf Hüseyin Bey, önemli bir günlük tutmuştur. İkinci Abdülhamid tahttan indirildikten sonra ölümüne kadar geçen 9 yıl boyunca doktoruyla görüştüğü zamanlarda sohbet etmiş ve çeşitli meseleler hakkındaki görüşlerini anlatmıştır. Doktoru da sultanla görüşmelerini günlüğüne kaydetmiştir. Bu günlük ilk olarak sadeleştirilerek Ziya Şakir tarafından "Sultan Hamid'in Son Günleri" ismiyle daha sonra da Metin Hülagü tarafından "Sultan II. Abdülhamid'in Sürgün Günleri (1909-1918): Hususi Doktoru Atıf Hüseyin Bey'in Hatıratı" adıyla yayınlanmıştır. Bu eserden İkinci Abdülhamid'in değişik konulardaki düşüncelerini naklediyoruz.
MÜSLÜMANIZ DİYE DÜŞMANLAR
"İslamlara mutaassıptır derler ama! Avrupa'da da dahi pek çok mutaassıplar vardır. İslam Dini hiçbir zaman ilerlemeye mani değildir. Terakkiye mani derler ama yalandır. İslam dini kadar serbest din yoktur. Batıl inanışlar Avrupalılar'da pek çoktur. Bizden kat kat çoktur. Hem de oldukça tahsil görmüşlerinde vardır."
"Zaten bizim kabahatimiz Müslüman olmaktır. Bundan Avrupa bize düşmandır. Bunu çocuk bile bilir. Fakat yazılmaz."
"Hep mesele Müslümanlık. Bize karşı bütün devletler bundan düşmandır."

GAZETELER ÖLÇÜLÜ YAZSIN
"Lakin bugünkü başmakale de hiç iyi değil. Moskoflar şöyle Moskoflar böyle diye ağzına geleni yazmış. Bunda fayda yerine mazarrat hasıl olur. Bana öyle geliyor ki bu sözleri er geç Rusya sefiri bir gün Babıali'yi protesto edecektir. Moskof muharebesine ilk Meşrutiyet zamanında bir gazete meselesi sebep oldu. Karagöz gazetesi Devlet-i Aliyye'yi aslana, Rusya'yı ayıya teşbih etmiş idi. O zaman sefir gazeteyi eline alınca Babıali'ye gelmiş. Sadrazamı protesto etmiş. Muharebe zuhuruna sebep vermiş idi."
"Ruslar pek kindardırlar. Hele Moskof tabirine çok kızarlar. 93 Muharebesi'nin yine böyle bir gazete meselesinden çıktığını pek iyi hatır ederim. O vakit Karagöz Gazetesi vardı. Osmanlı hükümetini aslan resmiyle, Rusya'yı ayı resmiyle teşbih edip aslanı ayı üzerine bindirmiş bir resim neşretmiş idi. Sefir gazeteyi alıp Babıali'ye gitmiş. Gazeteyi sadrazamın masasına bırakarak ve şiddetle protesto ederek vapura binip memleketine gitti. Muharebe bu yüzden zuhura geldi. Bunlar iyi şeyler değildir."
"Bizde gazeteler işi berbat ediyor. Daha bizim dretnotlar meydanda yok iken biz şöyle yapacağız böyle edeceğiz gibi Rumların hissiyatını galeyana getirecek makaleler yazdılar."
"Bizim gazeteler pek ileri varıyorlar. İngilizlere, Fransızlara, Ruslara atıp tutuyorlar. Hain alçak, namussuz gibi tabirler kullanıyorlar. Bu gibi sözler yakışmaz. Hem muzır hem de edebe mugayir. Kin ve garazı teşvikten ne çıkar. Yarın yüzyüze bakılacak. Harbin bir sonu elbet vardır. Onun için galiz tabirler yerine biz İngiliz, Fransızlar'dan yardım beklerdik. Onlar bize Kırım'da yardım ettiler. Bunu yapmaları menfaatleri icabıdır. Sanırız gibi yazılmak başkadır; hain, korkak, namussuz İngilizler gibi yazmak yine başkadır. Edep, terbiye dairesinde yazılırsa elbet fayda vardır. 3 Mart 1915."

HERKES ALEYHİMİZDE
Doktorunun hangi tarafın siyasetine temayül daha iyidir sorusu üzerine "Ona şimdi cevap veremem. Çünkü siyaset bulut gibidir. Halin gidişine göre hareket edilir."
"Vaziyet pek korkunç. Bütün devletler aleyhimizde. Gazetelerden bunu anlıyorum. Almanya'dan gelen askeri heyete bir takım manalar veriyorlar. Bunlara sebep hep bizim ifratkârane hareketimiz. Birden bire herşeyi yapmak istiyoruz. Lakin bir şey yapamıyoruz. Bizde aransa tecrübeli, dirayetli birçok adam bulunur. 22 Aralık 1913."
"Gazetelerde Harb-i Umumi'yi pek iyi görmüyorum. Allah İslam milletine acısın 11 Ocak 1914."
"Bütün düvel-i muazzama aleyhimizde. Hele Ruslar, İngilizler. Ben hepsinden ziyade İngilizler'den korkarım. Ah İngilizler. Bir kere bir şeye kanca attılar mı mutlaka vazgeçmezler. İcra ettirirler.7 Şubat 1913."
"Durum çok karışık. Neticesi bizim başımıza bir felaket getirmese. Ondan çok korkuyorum. Biz tarafsız kalabilirsek. Kalabilecek miyiz? Görünüşe nazaran kalamayacağız. Fakat bence tarafsız kalsak hislerimize kapılmasak iyi olur. Ben size her vakit İngiltere'den korkarım demez miydim? İşte bakınız ne yaptı. Sultan Osman'ı, Reşadiye'yi zapt etti. Ben bunu Navarin hadisesinde İngiltere'nin bizim aleyhimizde Rus ve Fransızlar'la birleşmesine benzetiyorum. 11 Ağustos 1914."
"Hafazanallah İstanbul'un sükutu Paris'in Bordeaux'a nakline benzemez. Bizimkiler düşünmeden, ne olur? Konya'ya çekiliriz, müdafaa ederiz diyorlar ama yanlış. İstanbul elden çıkınca artık bu devlette hayır kalmaz. 5 Mart 1915."
"Ben durumu pek fena görüyorum. Ben sabahlara kadar uğraşırdım. Muharebe olmamasına gayret ederdim. Dünya karıştı. Biz İngiliz ve Fransız ile hiç harp etmedik. Şimdi onlarla da muharibiz. Artık bizim hakkımızda mevcut olan kin ve garazları iki misli oldu. Harpten sonra kim bilir ne kadar meseleler çıkararak bizi hiç rahat bırakmayacaklar. 1 Temmuz 915."

YUNANLILAR SIRTINI AVRUPA'YA DAYAR
"Karadağ, Sırp, Bulgar, Yunan. Herbiri büyük hükümete arkasını dayamışlar. Bulgarlar Rusya'ya, Yunanlılar Fransa ve Hatta İngiltere'ye. Fransızlar Yunanperesttir. Onların her vakit hamisi Fransa'dır. Yunan deyip geçmeyelim. İngiltere'de ve Hind'de dünyanın her yerinde ticaretle meşgul birçok zengin Yunanlı vardır. Bizim Rumlar da onların ırkındandır."
"Rumlarla durum iyi gitmiyor. Bir şey çıkartacaklar. Ben olsam ne yapardım? Patrik ile iyi geçinirdim. Patriği ele alırdım. Patrikhane demek Yunanistan demektir. Yunanistan'a da bütün Rumlar'a da patrikhane hükmeder. Bilmem bizim hükümet neden bunu böyle düşünmüyor? Rumların Patrik'ten başka bazı ileri gelen nüfuzlu adamları var. Onları da okşamalı. Hasılı Patrikhane'yi okşamakla işler sükûnet bulur itikadındayım. Ben Rumları hep okşardım. Benim içtihadım haricinde bir kere Babıali'nin Patrikhane ile arası açılır. O vakit Yunanistan ile muharebe zuhur etti. Ne vakit Patrikhane ile aramız bozulursa arkadan Yunanistan ile mutlaka harp olur. Bu da pek tabiidir."
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.