Osmanlı Barzanî’nin isyancı amcasını asmıştı
Osmanlı'nın son döneminde Irak'ın kuzeyinde tarikat şeyhlerinin yönettiği aşiretler etkindi. Süleymaniye-Kerkük bölgesinde Talabanî ve Berzenci gibi Kadirî şeyhleri, Erbil civarında ise Barzanîler gibi Nakşi-Halidî şeyhleri ön plandaydılar.
Irak Kürtleri'nin siyasî hareketlerinde büyük rol oynayan Barzânî şeyhlerinin ilki olan Şeyh Taceddin Halidî şeyhlerinden Seyyid Taha'nın halifesiydi. Şeyh Taceddin'den sonra yerine oğlu Abdüsselam, 1872'de ise torunu Muhammed şeyh oldu.
Şeyh Muhammed'in çocukları Şeyh Abdüsselam, kardeşi Molla Mustafa Barzanî ile oğlu Mesud Barzanî Kuzey Irak'ta siyasî açıdan önemli bir rol oynadılar. Barzanîler hakkında Ahmet Uçar ve Davut Hut'un araştırmaları gibi birkaç araştırma istisna Türkiye'de çok az inceleme yapılmıştır.
Abdüsselam Barzani ve adamları.
DEVLETE İSYAN
"Barzani" sıfatı, "Barzan köyünden olan", "Barzanlı" manasına gelir. Barzan aşiretinin merkezi, Musul Sancağı'nın kuzeyinde, Hakkâri'nin ise güneyinde bulunan Zibar Kazası'ndaki Barzan köyü idi.
1878'de bölgedeki diğer aşiretlerle çatışmaya giren Muhammed Barzanî, yakalanarak Musul'da hapsedildi. Aşiret mensupları ve müritleri Musul'a gelerek, şeyhlerinin serbest bırakılmasını, eğer bu olmazsa geri dönmeyeceklerini" söylediler. Barzanî şeyhleri kendilerini mehdi ilan ederek, müritleri nezdinde tesirlerini artırmaya çalışmışlardır. Barzanî bir süre sonra hapisten kaçtı.
Barzanîler bölgedeki diğer şeyh aileleriyle mücadeleye giriştikleri için bölgenin asayişini birçok defa bozmuşlardır. 1903'te Muhammed Barzanî'nin 500 kişilik bir mürid grubunu bölgenin eşkiyalarından Fakih Abdurrahman ile Heriki aşireti reisinin emrine vererek civardaki Seyid Taha Tekkesi'ne aid bazı köyleri talan ve yağma ettirmiş, mezalimden kurtulabilenler perişan bir hâlde Midyat taraflarındaki köylere sığınmışlardı.
Barzanîler'in reisi Şeyh Muhammed, 1903'te öldüğünde beş oğlu vardı: Abdüsselâm, Şeyh Ahmed, Muhammed Sıddık, Muhammed Babu ve Mustafa Barzan. Abdüsselam babasından sonra ailenin başına geçti. Abdüsselam, şeyhlik yerine siyasi lider gibi davranmaya başlayıp, bölgede gasp ve katl hadiselerine girince Osmanlı yönetiminin dikkatlerini üzerine çekti. 1904'te takibat başlatıldı.
1909'da II. Abdülhamid'in tahttan indirilmesinden sonra Meşrutiyet fikirleri imparatorluğun birçok bölgesinde bağımsızlık ve özerklik hayalleri öne çıkmıştı. Abdüsselam da bunlardan biriydi. Bölgedeki aşiret ve dini grupların liderlerini yanına çekmeye çalıştı. Ancak çoğunu ikna edemedi. Yanına çektiği aşiretlerle 1909'da isyan etti. İlk isyanı Muhammed Fazıl Paşa tarafından sert bir şekilde bastırıldı. Barzan köyü ele geçirildi. Abdüsselam kılık değiştirip Hakkâri dağlarına kaçarak, kurtuldu.
Muhammed Fazıl Paşa ve Süleyman Nazif.
İNGİLİZLER VE RUSLAR DEVREDE
Osmanlı yönetimi bölgedeki taşra idaresinde düzenleme yapıp, başarısız idarecileri azledip, Abdüsselam'ı yakalamak için tedbirler aldı. İsyan bölgeyi alt-üst ederken elebaşların bir kısmı ele geçirilip idam edildi.
1909 Ekim'inde İngiltere Musul Konsolosu'nun isyanın bastırılması için gönderilen kuvvetleri takiben Akra'ya gelip Hemvend aşireti içinde dolaşıp, Meşrutiyet aleyhine isyan eden Abdüsselam ile haberleştiği haberi İstanbul'a gelince, Osmanlı yönetimi elçilikten konsolosun değişmesini talep etti.
1910'da Barzanîler, isyanı bırakıp teslim oldular. Devlet Barzan bölgesindeki fakir halka hazineden yardımlar yaparak isyanın izlerini silmeye çalıştı. 1913 Ağustos'unda Barzan Şeyhi Abdüsselam'a nişan verildi. Nişan verilmesi belgelerde, "Barzan Şeyhi Abdüsselâm Efendi'nin vatana olan bağlılık ve sadakatinin kuvvetlendirilmesi ve hükümetin emirlerine itaat ve tesliminin artırılması için hâline münasip nişanla taltifi lüzumu Musul vilayeti yöneticilerinin talep etmesi üzerine, Savunma Bakanlığı tarafından uygun bulunmuş ve Abdüsselam dördüncü dördüncü rütbeden Osmanî nişanıyla taltif edilmiştir" şeklinde zikredilir.
MUSUL'DA İDAM EDİLDİ
Devletin yanına çekmek için nişan dahi vermesi etkili olmadı ve Abdüsselam yılın sonunda tekrar isyan etti. İngiliz ve Ruslar'la işbirliği yapmıştı. Osmanlı kuvvetlerinin üzerine gelmesi üzerine İran'a kaçtı. Irak'ın yanında İran'daki Kürt aşiretleriyle de işbirliği yapıp, bölgeyi ele geçirmeye çalışıyordu.
1913'te Musul Valiliği'ne Süleyman Nazif getirilmişti. Süleyman Nazif bölgede otoriteyi sağlamak için kararlıydı. Abdüsselam'ın çevresindeki aşiretler dağıtılıp, şeyh 200 civarında müridiyle başbaşa kaldı. Süleyman Nazif 1914 Mart'ında İstanbul'a gönderdiği yazıda şeyhin yakalanmasının an meselesi olduğunu, bu yüzden affedileceği yönünde ümit ve bu ümitle birlikte mukavemet verilmemesi gerektiğini ifade etmişti.
Osmanlı yönetimi Abdüsselam'ı yakalamak için başına ödül koydu. Ödülü almak isteyen Şikak aşireti Abdüsselam'ı Van Valisi'ne teslim etti. Abdüsselam buradan Musul'a götürülüp, divanı harbe çıkarıldı. Mahkemede suçlu bulundu. Abdüsselam bağışlanırsa 1000 katır yükü yardım yapacağını söyledi, ancak kabul edilmedi. Şeyh Abdüsselam ve isyanın önde gelenleri Aralık 1914'te idam edildi.
YANLIŞ YORUM MU, ÇARPIK TEMENNİ Mİ?
Birkaç gün önce "Kerkük üzerinden Kürt düşmanlığı yapmak" başlığı ile Barzani'nin referandumuna güzelleme şeklinde bir köşe yazısı okudum. Yazının sonlarına doğru şöyle vahim bir kıyaslama yapılıyordu: "Türkiye, Kerküklü Türkmen kardeşlerimizi daha birkaç ay önce Başika Kampı üzerinden Türkiye'ye ağır hakaretler etmiş Irak merkezi yönetiminin egemenlik alanında iken mi daha iyi korur, 15 Temmuz gecesi dört bir yana haber salarak Kürtleri darbeye karşı çıkmaya teşvik etmiş IKBY'nin egemenlik alanında iken mi? Ayrıca şu var: Kerküklü Türkmen kardeşlerimiz, Sünni Arap diktatör Saddam tarafından yönetilirken iyiydi; Kerküklü Türkmen kardeşlerimiz, daha yakınlara kadar Sünnilere cehennemi yaşatan Şii Arap diktatör Maliki tarafından yönetilirken iyiydi; ama Sünni Kürt "aşiret reisi" tarafından yönetilirken mi durum felaket oluyor? Türkmenlerin Araplar tarafından yönetilmesinde sorun yok, Kürtler tarafından yönetilmesi mi sorun?".
Sorun aslında bu yazıda ve yazının ardındaki "Kerküklü soydaşlarımız için en iyi çözümün Kürtler tarafından yönetilmeleri olduğu" şeklindeki çarpık düşüncede. Bu ifadeler acaba yazarın gerçekten kendisinin fikri mi, yoksa ortada birilerinin bastırılmış siyasi düşünceleri mi var?
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- ABD’nin ikiden fazla seçilen tek başkanı Roosevelt (17.11.2024)
- Atatürk’ün son sözü ‘aleykümesselam’ olmuştu (10.11.2024)
- 100 yıl önce Türkiye’nin ilk futbol şampiyonu: Harbiye (03.11.2024)
- ABD seçimlerinin sonucu iç savaşa yol açmıştı (27.10.2024)
- Osmanlı kimliği 150 yıl önce denenmiş fakat tutmamıştı (20.10.2024)
- Lübnan’ın düzenini Avrupalılar bozdu (13.10.2024)
- Gündemden düşmeyen antlaşma: Sykes-Picot (06.10.2024)
- Osmanlı’da canilere 2 türlü ceza verilirdi kısas ve diyet (22.09.2024)
- İstanbul’u sarsan esrarengiz kadın cinayeti (15.09.2024)
- Sultan Abdülaziz’in Mısır seyahati protokolü değiştirdi (08.09.2024)