Osmanlı döneminde hayvan haklarına büyük önem verilir, eziyet edenler ağır şekilde cezalandırılırlardı. Hayvan haklarına o kadar önem verilmişti ki onlara hafta tatili bile verilmişti
Hayvanlara eziyet haberlerini içimiz kararak okuyoruz. Hayvan haklarının ağır müeyyidelerle ve ince detaylarla uygulanması lazım. Osmanlı döneminde hayvanlar, "dilsüz canavar" olarak kabul edilip, hakları devlet eliyle korunurdu. Vahdettin Engin hocamızın bir araştırmasında bu konuda ilginç bilgiler mevcut.
AĞIR YÜK TAŞITMAYIN
Osmanlı toplumunda hayvanlara iyi davranılması konusunda hassasiyet gösterilirdi. Bu konuda seyyahların eserlerinde ve Osmanlı belgelerinde birçok bilgi mevcuttur. Daha 16'ncı yüzyılda, yük beygirlerine taşıyabileceklerinden fazla yük yüklenmemesi konusunda III. Murad ferman yayınlamıştı. Söz konusu fermanda padişah öncelikle, sahiplerinin hayvanları iyi beslemeleri gerektiğini vurgulamış, daha sonra da, bu hayvanlara tahammül edebilecekleri ağırlıktan fazlasının yüklenmesini yasaklamıştı.
Batılı bir ressama göre Osmanlı atları.
DİNLENME HAKKI
Bu anlayış yüzyıllar boyunca devam etti. Nitekim üç asır sonra, 1856'da, ilginç bir emir yayınlandı. 2 Ekim 1856 tarihli bir belgede, yük taşıyan hayvanlara iyi davranılması için öteden beri uygulanmakta olan kurallar hayvan sahiplerine yeniden hatırlatıldı. Belgede öncelikle, çok eskiden beri âdet olduğu üzere beygir hamallarının cuma günleri tatil yaptıkları vurgulanmıştı. Bu suretle beygirler haftada bir gün dinlenmişlerdi. Fakat kural bununla sınırlı değildi. Sahiplerinin tatil günleri beygirleri binek amaçlı kullanabileceği düşüncesiyle, yine eskiden beri yürürlükte olan bir önlem daha geliştirilmişti. Buna göre de, tatil günlerinde sahiplerinin beygirlere binmemeleri için semerlerin üzerine demir çubuklar çaktırılması kuralı getirilmişti.
1856'da bu kuralın uygulanması konusunda bazı sıkıntılar yaşandığı anlaşılıyor. Yük beygirleri ile ekmek, sebze, kömür vs. nakliyatı yapan esnafın, hayvanların dinlendiği cuma günleri de beygirlerini binek amaçlı kullandıkları tespit edilince, yetkililer hemen harekete geçti. Konu ile ilgili müessese olarak Şehremaneti esnaf birlikleri başkanlarına uyarıda bulundu. "Yük hayvanları haftanın altı günü çalışacak, bir gün ise dinlenecek" emri verildi. Dinlenme gününde hayvanlara kesinlikle binilmemesi gerekmekteydi. Aksi yönde hareket edilmemesi için görevli memurlar, esnafı sürekli kontrol altında bulunduracaklardı.
III. MURAD'IN İSTANBUL KADISINA FERMANI
III. Murad hayvan haklarıyla ilgili 17 Şubat 1587'de şöyle bir ferman yayınladı:
"İstanbul kadısına fermanımdır ki; Hâlen İstanbul muhtesibi olan Mehmed Çavuş mektup gönderip İstanbul'da at hamalları zayıf, bağırlı, sakat, nalsız ve semerleri harap beygirlerine ve katırlarına taşıyabileceklerinden fazla yük vurup ve bir hamal üçdört yüklü beygiri birbirine bağlamayıp salıverip yolda atlı ve yaya Müslümanlar'a dokunup sıkıntı verdikleri gibi, tahammüllerinden fazla yük yükleyip hayvanların ölümlerine sebep olduklarından bahsedilen hamallar taifesi davarlarını besleyip, sakat ve zayıf davarlara taşıyabileceklerinden fazla yük vurmayıp, hayvanlarını birbirine yularlarından bağlamaları hamallara ve kethüdalarına tembih olunmak üzere emrimi istemeleri üzerine buyurdum ki, emrin size ulaştığında hamal taifesini kethüdalarıyla bir araya getirip hepsine şöyle tembih edesin: Bundan sonra hayvanlarını beslesinler, sakat ve zayıf hayvanlara taşıyabileceklerinden fazla yük yüklemesinler ve şayet yolda yüklü giderlerse ve birkaç taneyse bunları birbirlerine bağlasınlar ve hayvanların ardından gitmesinler; eskiden olduğu üzere İstanbul'da her iskelenin hamallarına yük alıp gittikleri mahallerin mesafesine göre hamallık akçesi tayin olunmuşken, şimdi onunla yetinmeyip iki üç mertebe ziyade akçe alırlarmış. Şimdi bu hususa dahi özen gösterip tembih edesin ki, önceden tayin edilen hamallıktan fazla bir akçe almayıp kadimden olduğu üzere semtli semtine göre aldırasın. Şöyle ki tembih edildikten sonra bu emrime muhalif hareketleri olursa, bunu her kim yaparsa ve bu da sabit olursa bu kişiyi ismiyle birlikte yazıp bildiresin ki diğerlerine ibret olması için haklarından geline. Ama bu bahaneyle Müslümanları taciz için yük almayı ihmal ederlerse bu gibileri sert bir şekilde azarlayarak, bundan sonra bunları çalıştırtmayasın. Ve bu bahane ile hamallar kethüdası veya başkaları hamallar mübaşirlerinden akçe toplamaktan ve masum hamalların işlerini yapmalarına engel olunmamasına dikkat edesin. Bu emrim gereğince hareket eden hamallara herhangi bir kimse karışmasın. Bu emrimin bir sureti mahkeme kütüğüne aynen kaydedilsin ve buna göre hareket edilsin diye ferman yazılmıştır."
TÜRKLER'DE HAYVAN SEVGİSİ
IV. Murad
döneminin sonlarında İstanbul'a gelen Fransız Du Loir, Türkler'in hayvanlara yönelik ilgi ve merhametini şöyle ifade eder:
"Buraya kadar Türklerin sadaka vermesi övgünün en hasına değerdir, fakat sadakayla ilgili temel prensip gerçek imana dayanmadığından sadaka komik, haddi aşan bir batıllığa düşmektedir. Her şeyin bir ruhu olduğunu kabul eden bu güzel faziletin hayvanlara karşı merhamet hisleri son derece doğaldır. Ve şimdi yazacaklarıma eğer gülerseniz ve övüp durduklarımla alay ederseniz sizi mazur görürüm. Türkiye'nin şehirlerinde kediler için evler inşa edildiğini, bu soylu kedi ailelerine hizmet etmek, onların yiyeceklerini vermek ve bakımlarını yapmak için hizmetkârlar ve maaşlı görevliler çalıştırıldığını kim gülmeden okuyabilir? Ağır yüklerinden dolayı atları teskin etmelerinden ve de adil emirlerle onların taşımayacakları yükleri kurallara bağlamalarından dolayı Türkleri kınamıyorum. Ve tabii bir zamanlar Antikçağ'ın büyük filozoflarından biri, balıkçıdan fidyesini vererek bir file balık alıp onları yeniden suya bırakmıştı. Onun bu hareketi karşısında, Türkler'in kafeslere kapatılmış kuşların öldürülmemesi için onları satın alıp hürriyetlerine kavuşturmalarına -Türkler özellikle İstanbul'da çok sevilen kumrulara bunu yaparlar- diyecek bir şey bulamazdım, şayet Türkler aynı ödülü demirlere vurulmuş acımasız zalimliklerinde inleyen zavallı kölelere de yapmış olsalardı. Fakat her hâlükârda halka açık meydanlarda kediler için ciğer ve diğer lezzetli etleri satan dükkânları görmeyi ve üst düzey adamların öğle yemeği saatlerinde bu etleri satın alarak kedilere vermelerini gerçekten gülünç buluyorum."
Yük beygiri.
Atların çektiği tahterevalli.