UEFA Avrupa Ligi'nde çeyrek finale adını yazdırmak isteyen Beşiktaş, Olympiakos deplasmanından avantajlı bir skorla dönmeyi başardı. Maç Yunanlılar'a göre kahraman bize göre asi olan Karaiskakis'in isminin verildiği statta oynandı. Karaiskakis, sık sık taraf değiştirmesiyle meşhurdu
Osmanlılar, 15. yüzyılın sonlarında bugünkü Yunanistan'ın bulunduğu bölgeyi tamamen fethettiler. Osmanlı topraklarında yaşayan Rumlar, 350- 400 yıl Osmanlı İmparatorluğu içerisinde rahat bir hayat sürdüler ve zenginleştiler.
YUNANLILAR KIŞKIRTILIYOR
18. yüzyılın sonlarında meydana gelen Fransız İhtilali'nin yaydığı milliyetçilik ve bağımsızlık fikirleri Osmanlı topraklarında yaşayan milletleri de etkiledi. Sırplar isyan edip, muhtariyetlerini kazandılar. Rigas, Laskaris, Koreas gibi yazarların eserleriyle Yunan halkına bağımsızlık fikirleri aşılandı. Yanya Valisi Tepedelenli Ali Paşa da Rumlar'ın bağımsızlık fikirlerine sahip olmasında önemli rol oynadı. Ali Paşa, kiliseler yaptırmış, Rumca eğitimi teşvik etmiş ve diplomatik yazışmalarında Rumca'yı kullanmıştı.
Ayrıca birçok Rum'u da asker olarak hizmetinde istihdam etmişti. Yunanistan'ın dağlık bölgelerindeki "kleft" adı verilen eşkiyalara karşı oluşturulmuş "armotolos" adı verilen milis güçleri içerisinde görev yapan Karaiskakis, Diakos, Tsansa, Bakolas, Androtsus gibi kişiler Yunan isyanında çete reisleri olarak görev yaptılar. Tepedelenli, 1820'de isyan edince, Rumlar'ı da isyana teşvik etmişti. Ayaklanmayı düşünen Rumlar da bu isyandan yararlanmışlardı.
İSYAN ÇIKIYOR
Bir Rum tüccarı olan Manuel, Hoca Bey'de yanına iki kişi daha alarak Philike Heteiria'yı (Dostluk Cemiyeti) kurarak bağımsızlık yolunda ilk adımı atmıştı. Cemiyetin başkanlığına Aleksandır İpsilanti getirildi. Sırplar'la ve Avrupalı bazı devletlerle temasa geçen İpsilanti ayaklanma için faaliyetlerini tamamladıktan sonra, 6 Mart 1821'de Eflak ve Boğdan'da isyanı başlattı. Bu iki voyvodalık, Rusya'nın sınırlarında bulunduğundan, oradan yardım alabilmek ve Sırp, Bulgar, Rumen topluluklarını harekete geçirmek için isyanın merkezi olarak seçilmişti. Osmanlı İmparatorluğu'nun da isyancılara karşı sert tedbirler alması ve dışarıdan yardım gelmediği için isyan kısa sürede bastırıldı.
Ayaklanmaya karışan Rum Patriği, kethüdasıyla birlikte Patrikhane'nin Petro Kapısı'nda asıldı.
Eflak-Boğdan isyanı ve Tepedelenli Ali Paşa ile ilgilenen Osmanlılar'ın, Mora'yı ihmal etmeleri sonucu buradaki ayaklanma giderek genişledi.
İkinci. Mahmud, oğluna Girit Valiliği vermek şartıyla Mısır Valisi Kavalalı Mehmed Ali Paşadan askeri yardım alarak buradaki isyanı bastırmak yoluna gitti.
Avrupalı devletler, milliyetçi cereyanlara karşı olmalarına rağmen, Avrupa kamuoyu Rumlar'ı desteklemekteydi.
Ayaklananları cezalandırmak için alınan tedbirleri Heredot zamanındaki gibi özgürlüğü için savaşan Helen halkına yapılmış zulümler olarak görüyorlardı.
Avrupa'nın hemen hemen her ülkesinde kurulan Helen Dostluk Komiteleri Rumlar'a maddi ve manevi destek sağladılar. Avrupa'da yaşayan Rumlar ile İngiltere, Fransa, İtalya, Amerika gibi ülkelerden başka milletlere mensup gönüllüler savaşmak için Mora'ya geldiler.
Eflak-Boğdan ayaklanması sırasında Osmanlılar'ın lehine olan Avrupalı devletlerin tutumu, isyanın Mora'ya sıçraması ile birlikte olumsuz yönde değişti. 1827'nin başlarında İngiltere, Fransa ve Rusya ayrı ayrı Osmanlı İmparatorluğu'na baskı yapmaya başladılar.
Petersburg'da toplanarak Rumlar'ın lehine kararlar aldı.
Tepedelenli Ali Paşa.
DEVAMLI TARAF DEĞİŞTİRDİ
Rum isyanındaki çete reislerinden biri de yıllarca Tepedelenli Ali Paşa'nın yanında hizmet eden Karaiskakis idi. 1780'de doğan Georgios Karaiskakis, eşkiyaları ile ünlü Agrafa Dağları'nda doğup büyümüştü. 1808 ile 1820 arasında Tepedelenli Ali Paşa'ya hizmet etti. Ancak paşanın isyanı sırasında taraf değiştirerek Osmanlı kuvvetlerinin yanında Tepedelenli'ye karşı savaştı. Yıllarca ekmeğini yediği paşasına ihanet etmişti. Bu isyandan birkaç yıl sonra Rum asilerle beraber hareket etti.
Ancak Rum isyanının her bastırılma durumunda Osmanlı tarafına geçti.
1826'da Missolunghi şehri Mısırlı İbrahim Paşa ve Serasker Mehmed Reşid Paşa tarafından ele geçirildi. Reşid Paşa yaz sonlarına doğru Karaiskakis ve Yunan muhibbi Albay Fabvier'e karşı Atina surları önünde ikinci bir zafer daha kazandı. Böylece Rumlar tarafından tahkim edilmiş bulunan Akropolis'i muhasara altına aldı. Karaiskakis, Livadya dağlarına kaçarak, kurtulabildi. Karaiskakis çete savaşlarına devam ederek, nakliyat katarlarını basıp, taşınan malları ele geçirdi.
Karaiskakis, 23 Nisan 1827'de Atina'da Akropolis kuşatmasını yarmak için çarpışırken yaralandı ve öldü. Kimbilir belki ölmese yine taraf değiştirecekti.
Serasker Reşid Paşa, daha sonra Avrupalı subaylar tarafından idare edilmelerine ve Helen hayranlarının Yunanistan davası uğruna kendilerini feda etmelerine rağmen Rumlar'ı büyük bir yenilgiye uğrattı.
Mısır Valisi Kavalalı Mehmed Ali Paşa'nın gönderdiği yardım kuvvetleri de Mora'ya gelince durum tamamen kontrol altına alındı.
Beşiktaş Pire şehrindeki Karaiskakis Stadı'ndaki karşılaşmada Olympiakos ile 1-1 berabere kaldı.
YUNANİSTAN'A ALMAN KRAL
İngiltere, Fransa ve Rusya, Petersburg kararlarını Osmanlı İmparatorluğu'na uygulatamayınca Londra'da toplanıp, Rumlar'ı kurtarmak için kararlar aldılar.
Osmanlı İmparatorluğu, verilen notaları reddedince harekete geçen müttefik donanması, 20 Ekim 1827'de Navarin'de demirli olan Osmanlı-Mısır donanmasını yaktı.
Bu olaydan sonra yapılan görüşmelerde, Osmanlı yönetimi Rumlar'a muhtariyeti tanımayı yine reddetti. Rusya, Osmanlı İmparatorluğu'na, daha önce imzalanan antlaşmalara uymadığını gerekçe göstererek, 26 Nisan 1827'de savaş ilân etti.
9 Ağustos 1827'de, Fransızlar Mora'ya çıktı. Üç devlet ayrıca Babıâli'ye bir nota vererek, Osmanlılar'ın Mora'ya asker göndermesi durumunda, bunu savaş sebebi sayacaklarını bildirdiler. Osmanlı İmparatorluğu, Mora'da durumu lehlerine döndürmüşken, bu hadise ile bölgedeki hakimiyetlerini hukuken olmasa da fiilen kaybetmişti. Ancak bu duruma rağmen taviz vermeden inatla önceki politikasına devam etti.
Ayrıca 22 Mart 1829'da Londra'da imzaladıkları yeni protokolle kurulacak Yunan devletinin statüsünü ve sınırlarını belirlediler. Daha sonra Londra'da üç devlet arasında yapılan görüşmelerde, 22 Mart protokolünde çizilmiş sınırlar küçültülerek, bağımsız Yunanistan'ın kurulmasına karar verildi. Londra'da 3 Şubat 1830'da imzalanan bu protokol kararlarını Osmanlı İmparatorluğu, 24 Nisan 1830'da tanıdı. Böylece Osmanlı toprakları üzerinde ilk bağımsız Hıristiyan devleti kurulmuş ve bu devlet de Osmanlılar tarafından tanınmıştı.
Yunanistan, bağımsız olmuştu, ancak kuruluşun üzerinden üç yıl geçmesine rağmen ülkeyi yönetecek bir kral bulunamamıştı. Yunanistan'ın bağımsızlığını sağlayan Rusya, İngiltere ve Fransa Yunanistan'ı yönetecek kralı da tespit ettiler ve dışarıdan ithal ettikleri bir kralı, Bavyera Prensi'ni Birinci Otto adı ile Yunanistan tahtına oturttular. 2004'te Yunanistan'ı Avrupa Şampiyonu yapan da Otto isimli bir Alman teknik direktördü.