Osmanlılar, Kristof Kolomb'un Amerika'yı 1492'deki keşfinden kısa bir süre sonra durumdan haberdar olmuştu. Piri Reis, Amerika ile ilgili bir esirden dinlediği bilgileri 1513 tarihli meşhur dünya haritasının üzerine kaydetmişti.
KOLOMB VE AMERİKA
Piri Reis, Amerika'nın keşfini şöyle anlatır: "Merhum amcam Gazi Kemal'in İspanyalı bir kulu vardı. Bu köle üç defa Kolomb ile o diyarlara vardım deyip, hikâyelerini şöyle anlatmıştı: Cebelitarık'tan batıya doğru dört bin mil gittikten sonra karşımızda bir ada gördük. Amma gittikçe deniz sakinleşmiş ve Kuzey Yıldız'ı görünmez olmuştu demişti. Karşılarında gördükleri adaya demir atarlar. Adanın halkı gelip, onları ok yağmuruna tutar. Erkeği, dişisi ok atar. Hepsi çıplakmış. Karaya çıkamayınca, gemilerini adanın öbür tarafına geçirirler. Kolomb bir ada görüp, ona varırlar. Görürler ki, adada büyük yılanlar var. Oraya çıkmayıp, başka adaya varırlar. Demir atıp, on yedi gün orada dururlar. Bu adanın halkı görürler ki, kendilerine bu gemiden zarar yok, varırlar, balık avlayıp filikalarıyla bunlara getirirler. Bunlar da hoş görüp onlara sırça boncuk verirler. Meğer Kolomb sırça boncuğun o bölgede muteber olduğunu bulduğu kitapta okumuş imiş. Onlar boncuğu görüp daha fazla balık getirirler. Bunlar da daima onlara sırça boncuk verir. Bir gün bir kadının kolunda altın görürler, altını alıp boncuk verirler. Kolomb'un adamları 'Varın altın getirin, size daha fazla boncuk verelim' der. Onlar varıp daha çok altın getirirler. Bir gün birinin elinde inci görürler. İnciyi alıp boncuk verirler. Bunlar görürler ki, boncuk verirler daha çok inci getirirler. Bu adalardan bol miktarda kırmızı boya ağacı ve ada halkından ikisini alıp, o yıl içinde İspanya beyine getirirler. Şimdi o diyarlar tamamen açılıp meşhur olmuştur".
AMERİKA HAKKINDA İLK TÜRKÇE KİTAP
Osmanlı İmparatorluğu'nda Amerika hakkında en geniş bilgiyi veren eser, III. Murad döneminde yazıldı. Yazarı bilinmeyen Tarih-i Hind-i Garbi (Batı Hindistan Tarihi) isimli bu eser Amerika'nın keşfini anlatır. Thomas Goodrich, bu eserin İtalyanca kitaplar kullanılarak yazıldığını tespit etmiştir. Amerika'nın keşfi şöyle anlatılır:
"Kolomb, üç gemi hazırladı. Bir miktar da ticaret malı, ayna, kadeh, iğne ve renkli kumaşlar alıp, 1492'de Kadiz'den yola çıktı. Cebelitarık'ı geçerek batıya doğru gitti. Uygun bir rüzgârla seyredip, İspanya kralının hakimiyeti altında bulunan Kanarya Adaları'na vardı. Birkaç gün o adada kalıp, mühimmat aldı ve uygun bir rüzgâr bulunca tekrar batıya doğru yelken açtı. Güneşin battığı yöne gidiyordu. Bu şekilde otuz üç gün gittiler. Kanarya Adaları'ndan 3 bin 800 mil uzaklaşmışlardı. Nice defa gittiklerine pişman olup, geri dönmeye teşebbüs ettiler. Ansızın ıssız bir ada ile karşılaştılar ki, akarsuları ve ağaçları vardı. Ruhlarına rahatlık geldi. Altı gün daha gittiler ve altı ada daha gördüler ki, ikisi büyüktü. Bunların en büyüğüne İspanyola (Haiti), daha küçük olana Cenive (Gonave) dediler. Ada halkı bunları görünce kaçtı. Kaçanlardan bir kadını yakalayarak Kolomb'a getirdiler. Kolon bu kadına iyi davrandı, türlü türlü ziyafet verdi ve bazı hediyeler vererek serbest bıraktı. İşaretle kavmini çağırmasını ve kendilerinden onlara bir zarar gelmeyeceğini anlattı.
Kadın kavmine dönüp olanları anlatınca, bir kısım ada halkı Kolomb'la görüşmeye geldi. Yanlarında altın, gümüş, meyve ve çeşitli hayvanlar getirmişlerdi. İki taraf arasında alışveriş oldu. Ada halkı değersiz eşyaya çok ilgi gösterdi. Cam eşya, iğne ve küpeler ilgilerini çekmişti. Bu eşyaların her birini bir sürü altın vererek aldılar. Birkaç gün bu şekilde gelip gidip, alışveriş yaptılar. Daha sonra durumdan haberdar olan ve ada halkının başkanları adamlarıyla geldi ve Kolomb'la buluştu. Adadan birçok hediyeler getirip, İspanyollar'a alıştı. Her iki taraf da birbirinin dilinden anlamıyorlardı. Amma işaretle her türlü işi yapıp, birbirlerinin dediği yere giderlerdi.
Kolomb bir kale yaptıktan sonra adanın mallarından ve ada halkından da 10 kişiyi yanına alıp, tekrar İspanya'ya doğru yola çıktı. Barcelona'da kral ile konuşup, hediyelerini verdi. Hikâyelerden mutlu olan Kral o bölgeye Yeni Hindistan adını verip, yönetimini Kolomb'a verdi."
YENİ HİNDİSTAN İKİ KITADIR
Tarih-i
Hind-i Garbi, o dönemde Hindistan diye bilinen Amerika'yı şöyle anlatır:
"Yeni Hindistan iki kıtadır. Kıtanın kuzeyi Yeni İspanya ismiyle bilinir, kıtanın güneyi ise Peru ismiyle meşhurdur. Sokrat ve Eflatun'dan naklederler ki, Cebelitarık'ın karşısında 9 mil uzaklıkta bir ada vardı. Dünyanın üçte biri büyüklüğündeki bu adada 10 padişah hüküm sürmekteydi. Küba, Jamaika ve Haiti adaları birbirlerine bitişikti. Burada altın ve gümüş çoktu, ama rağbet azdı. Duvarları altın ve gümüş tabakalarla kaplanmış, tavanı altın ve gümüş levhalarla süslenmiş büyük bir tapınak vardı.
Zaman geçti. Bir gün deniz yükseldi ve adayı kapladı. Yollar su ile doldu ve ada halkı birbirinden ayrı düştü. Her topluluk kendisine yaşayacak yeni yüksek bir yer buldu. Zamanın ne getireceği bilinmiyordu. Sonunda her şeyin sahibi olan Allah'ın izniyle kader İspanyollar'ı buraya getirdi. İspanyollar da bölgeyi hakimiyet altına aldılar. Daha sonra Peru'ya geçerek yollarının sonuna ulaştılar.
Peru şöyle bulundu: Okyanus kıyılarında bir liman vardır ki adı Panama'dır. Bu bölgenin idarecilerinden Pizarro ve Almagro mallarını birleştirip, gemiler hazırladılar. Asker toplayıp, memleket fethetmek üzere yola çıktılar. Pizarro 1525'te büyük bir gemi ve 114 asker ile Panama'dan çıkıp, doğuya doğru hareket etti. 200 mil gitti. Sonunda bir yere ulaştı. Adını sorduğunda Peru diye cevap verdiler. Bu yüzden İspanyollar bu bölgedeki memleketlerin hepsine Peru dediler. Tamamı 4800 mildir ve Ekvator'dan iki derece uzaktır. Halkı korkaktır ve burunları çok uzundur. Erkekleri göbeklerine kadar bir elbise giyerler, diğer yerleri açıktır. Kadınları çıplak gezerler, ama bir örtü ile altlarını örterler. Kadınlar bütün işleri yaparlar. Ziraat işleri ve değirmende un yapmak da onların işidir. Kadınlar bütün saçlarını, erkekleri ise sadece kafalarının üst taraflarını tıraş ederler. Burunlarına ve kulaklarına altın halkalar, zümrütten yapılmış küpeler, ellerine ve kollarına ise gümüş ve altın yüzük ve bilezikler takarlar.
Bu memleket çok sıcaktır ve havası da kötüdür. Bir çeşit ağaç vardır ki, suyu ile ölü boyandığında ceset çürümez, kokmaz, yüzü canlıymış gibi durur. Bu memlekette nehir yoktur. Ancak yağmur eksik olmaz. Halk suyunu kuyulardan temin eder. Uzun kamışlar vardır. Evlerini onlarla yaparlar. Denizde balık çoktur, sandallarla avlarlar. Bu memlekette altın ve gümüş de vardır, ama saf değildir.
Tam üç sene dolaşıp, bir şey bulamadıkları gibi para ve malları da azaldı. Takatleri kalmadı. Yorgun düştüler. Pizarro daha sonra yardım almak için İspanya'ya gitti. Gezdiği yerleri anlattı. İspanya kralı da bu memleketlerin fethi için Peru beyliğini Pizarro'ya verdi".