Birinci Dünya Savaşı'nda büyük bir mağlubiyete uğrayan Osmanlı İmparatorluğu, 30 Ekim 1918'de Mondros Ateşkes Antlaşması ile teslim oldu ve topraklarımız işgal altına girdi. Bütün olumsuzluklara rağmen tarih boyunca esareti kabul etmeyen Türk milleti Anadolu'da ardı ardına kongreler yaparak Milli Mücadele'nin alt yapısını hazırlamaya başladı. Mustafa Kemal Paşa'nın 19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıkmasıyla Milli Mücadele liderini de bulmuştu.
SON MEBUSAN MECLİSİ
Sultan Vahdeddin, Mondros Ateşkes Antlaşması'ndan sonra 21 Aralık 1918'de Meclis'i feshetti. Yapılan seçimlerle oluşan yeni Mebusan Meclisi 12 Ocak 1920'de ilk toplantısını yaptı. Mustafa Kemal Paşa da Erzurum mebusu olarak üyeydi, ancak fiilen katılmamıştı.
Türkiye'nin işgali üzerine direniş başlarken, millî istekler için de bir program hazırlanmaya başlanmıştı. Son Mebusan Meclisi'ne seçilen Kuvâyı Milliye taraftarı mebuslar, İstanbul'a geldikleri zaman Hüseyin Kâzım Kadri Bey'in bir metin hazırladığını gördüler. Bunun üzerine Ahd-i Millî isimli bir komisyon kuruldu ve millî istekler için bir metin hazırlanmaya başlandı. Mustafa Kemal Paşa da sekiz maddeden oluşan bir metni Rauf Bey'e (Orbay) gönderdi. Komisyonda Wilson prensipleri esas alınarak ateşkes yapıldığı zaman mütareke hattının içinde ve dışında kalan topraklar kaydıyla Osmanlı İmparatorluğu'nun topraklarının bölünmezliği vurgulandı. Osmanlı topraklarında yaşayan milletler kendi geleceklerini kendi oylarıyla belirleyeceklerdi. Mütareke sırasında işgal edilen yerlere de sahip çıkılmaya çalışılıyordu. Sınır konusunda milliyet esas alınmıştı.
ÇEKİLECEĞİMİZ SON NOKTA
Mebusan Meclisi, 28 Ocak 1920'de yaptığı toplantıda "Ahd-i Millî Beyannâmesi" adı verilen metni kabul etti. Meclis'te yapılan özel bir toplantıda kabul edilen metni 121 mebus imzalamıştı. Metin yayımlanmadan önce dışişleri memurları tarafından incelenmesi ve tercüme edilmesine karar verildi.
17 Şubat 1920'de yapılan toplantıda mesele gündeme geldi. Edirne Mebusu Şeref Bey, konuşmasında bunun bir "misâk-ı millî" olduğunu söyleyerek metni okudu. Misâk-ı Millî oybirliğiyle kabul edilip, Fransızca tercümesi yabancı hükümet ve meclislere gönderildi.
Son Osmanlı Mebusan Meclisi "Misâk-ı Milli", Türk Milleti'nin çekilebileceği son noktayı gösteriyor ve 30 Ekim 1918 tarihli Mondros Ateşkes Antlaşması sonrasında yapılan tüm işgalleri reddediyordu.
İtilaf devletleri, bu durum üzerine 16 Mart 1920'de İstanbul'u resmen işgal ettiler. Meclis işgal kuvvetlerince kuşatıldı ve bazı milletvekilleri tutuklandı. Mebusan Meclisi, bu gelişmeler üzerine "mebusluk vazifesinin yapılması için uygun bir ortam oluşuncaya kadar" çalışmalarına ara verdi. Sultan Vahdeddin de 11 Nisan 1920'de Son Osmanlı Mebusan Meclisi'ni tatil etti.
YILBAŞI HEDİYESİ
Bu gelişmeler üzerine Meclis Ankara'da toplanıp, Millî Mücadele'yi verdi. Milli Mücadele sonunda Misâk-ı Millî sınırları içerisindeki bütün topraklar kurtarılamamıştı. Ancak bu bir hedef olarak kaldı. Türkiye'nin önemli Osmanlı tarihçilerinden Prof. Dr. Mustafa Öztürk'ün "TBMM'nin 1924 Yılı Hatırası: Misâk-ı Milli Haritası" isimli önemli bir makalesi vardır. Bu makalede 1924'te Meclis'in milletvekillerine dağıttığı Misâk-ı Millî haritası anlatılır.
Bu haritaya göre 1924 itibarıyla Türkiye'nin 77 vilayeti vardır. Bazı vilayetlerimizin isimleri günümüzden farklıdır. Bazı vilayetlerimiz ise bugünkü idarî taksimatımızda yoktur. Haritada Rakka ve Deyr-i Zor sınırlarımız dışındayken idarî taksimatta Rakka Urfa'ya bağlı, Deyr-i Zor ise müstakil vilayet olarak gösterilmiştir.
Meclisin dağıttığı harita ve üzerindeki idarî taksimat bilgilerine göre 1924'te Batum, Halep (Antakya, İskenderun, İdlib, Belen, Reyhaniye, Barişa, Cisr-i Şuğur, Bâb-ı Cebbul, Menbic, Cebel-i Sem'an), Rakka, Deyr-i Zor (Resulayn, Aşare, Mesice, Ögmer, Ane), Süleymaniye (Gülanber, Baziyan, Şehirbazar), Musul (İmadiye, Zaho, Dohuk, Akara, Sincar) ve Kerkük (Revandiz, Köysançak, Rayine, Selahiye, Erbil) gibi bugün Türkiye sınırları dışında olan vilayetler Türkiye toprağıdır.
***
Misâk-ı Millî?
Misâk-ı Millî, "Milli And" manasına gelir. Ahd-i Millî ve Peymân-ı Millî olarak da söylenir. Misâk-ı Millî altı maddeydi. Misâk-ı Millî hakkında Cevdet Küçük hocamızın TDV İslam Ansiklopedisi'ne yazdığı "Misâk-ı Millî" maddesinden ve Mustafa Budak'ın "İdealden Gerçeğe: Misâk-ı Millî'den Lozan'a Dış Politika" isimli kitabından geniş bilgi öğrenilebilir.
Birinci maddeye göre Mondros Ateşkesi'nin imzalandığı sırada işgal altına girmiş Araplar'ın yaşadığı topraklarda halkın vereceği oyla gelecekleri belirlenecekti. İkinci maddede daha önce anavatana katılan Kars, Ardahan, Batum için gerekirse tekrar genel oya başvurulması kabul ediliyordu. Üçüncü maddede Balkan Savaşı'nda kaybettiğimiz Batı Trakya'nın durumunun halk oyuyla tespiti isteniyordu.
Dördüncü maddede Hilafet merkezi İstanbul ve Marmara Denizi'nin güvenliği ele alınarak, Boğazlar'ın durumu ele alınmıştı. Beşinci maddede azınlıkların haklarına, çevredeki devletlerde Müslümanlar'ın da aynı haklardan faydalanması şartıyla riayet edileceği vurgulanmıştı. Son maddede ise tam bağımsızlığa ve serbestliğe sahip olmamızın hayat ve bekamızın esas temeli olduğu vurgulanıp, kapitülasyonlara karşı olduğumuz vurgulanıyordu. Borçlarımızın ödenme şartları da bu esaslara aykırı olmayacaktı.
***
Türk olan her yeri kurtaracağız?
Atatürk, Misâk-ı Millî'nin sınırlarıyla ilgili şunu söylemişti: "Misâk-ı Millî'mizde muayyen ve müspet bir hat yoktur. Kuvvet ve kudretimizle tespit edeceğimiz hat, hatt-ı hudut olacaktır.
Atatürk, Lozan öncesinde 13 Ekim 1922'de yabancı basına verdiği demecinde "Avrupa'da İstanbul ve Meriç'e kadar Trakya, Asya'da Anadolu, Musul arazisi ve Irak'ın yarısı, Makedonya'yı ve Suriye'yi terk ettik. Fakat artık arkada kalan ve sırf Türk olan her yeri ve her şeyi isteriz. Bunları kurtarmaya azmettik ve kurtaracağız" demişti.
İstanbul'u işgal eden İngiliz denizcileri Galata Köprüsü'nde.