450 yıl önceki muhteşem şehadet
EYÜP SULTAN'DA DUA
İlk olarak İkinci Vezir Pertev Paşa, serdar tayin edilerek Erdel'e gönderildi. Ardından da asıl ordunun harekâtı için hazırlıklar başladı. Kanunî, sefere çıkmadan önce Eyüp Sultan'ı ve atalarının türbelerini ziyaret etti. Gittiği türbelerde fakirlere büyük miktarlarda sadaka dağıttı.
29 Nisan 1566'da büyük bir merasimle padişah ve devlet ileri gelenleri İstanbul'dan yola çıktı. Sultanın yakın maiyetini teşkil eden peykler, solaklar, müteferrikalar bu merasim esnasında göz alıcı kıyafetler giymişti. İstanbullular da bu töreni seyre çıkmışlardı. Kanunî'nin son seferine çıkışı çok haşmetliydi. Rengârenk kıyafetler içerisinde, bayrakları ve silahları ile çeşitli askeri kıtaların geçiş töreni seyreden herkesi kendisine hayran bırakmıştı. Padişah beyaz elbiseleriyle at üzerinde muhteşem maiyeti eşliğinde İstanbul'dan ayrılmıştı. Devrin tarihçileri padişahın beyaz sakallı ve beyaz elbiseli hâlinin nurdan bir minareye benzediğini söylerler.
HASTA HASTA SEFERDE
Törenle şehirden ayrılan Osmanlı birlikleri İstanbul'un dışında kurulmuş olan Otağ-ı Hümâyun'un bulunduğu yerde konakladılar. Padişah sefere çıkmıştı ama at üzerinde gidecek gücü yoktu. Tekrar yola çıkıldığında rahatsızlığı artınca Veziriazam Sokollu Mehmed Paşa'nın yardımı ile arabaya geçti. Padişahın rahatsız olmaması için arabanın geçeceği yollar düzeltiliyordu. Sigetvar'a kadar araba ile giden Kanunî Sultan Süleyman, şehir merkezlerine gelindiğinde padişahlığın şanını ayağa düşürmemek için bütün rahatsızlığına rağmen ata binmişti.
Belgrad'da durum değerlendirmesi yapıldı. Serhatlardan gelen bilgiler Sigetvar'ın Osmanlı topraklarına büyük zarar verdiği yönündeydi. Sigetvar ele geçirilmesi çok zor bir kale zinciriydi. Çevresi sularla çevrili birbiriyle bağlantılı dört kaleden oluşuyordu. Sigetvar, her taraftan Almas Nehri ile bazı göller ve bataklıklarla çevriliydi. Kaleler birbirlerine tahta köprülerle bağlantılıydılar. Zaten "adalar şehri" manasına gelen Sigetvar ismi de kalenin bu konumundan dolayı verilmişti.
SİGETVAR KUŞATMASI
Sigetvar'a gelindiğinde askere moral vermek için ata binen Kanunî, atından inip çadırına yürüyerek gitti. 7 Ağustos 1566'da Sigetvar muhasarası başladı. Kale komutanı Nicolas Zriny teslim olmadı ve büyük bir dirayetle direndi. Padişahın rahatsızlığı ise günden güne artıyordu. Hastalığından dolayı dışarıya çıkamayan padişah kuşatmayı çadırından takip ediyordu. Padişahın otağı kuşatmaya hakim bir yer olan Sigetvar'ın kuzeyindeki Smilehov tepesine kurulmuştu.
İhtiyar padişahın hastalığı iyice artmıştı, ancak kale bir türlü alınamıyordu. Kanunî kuşatmanın uzaması üzerine "Bu kale benim yüreğimi yakmıştır. Dilerim Hakk'dan ateşlere yana" demişti. Kalenin bazı kısımları fethedilmesine rağmen ana kale direnmeye devam ediyordu. Sokollu Mehmed Paşa, kalenin bir an önce fethedilmesi için büyük çaba gösteriyordu.
Kuşatmanın son günlerinde padişahın hastalığı iyice arttı. Ordu içerisinde şayialar dalga dalga yayılmaktaydı. Kalelerin çevresindeki bataklık alan odun ve toprak ile doldurularak surların önündeki engeller kaldırılmıştı. Kaleye doğru 'lağım' adı verilen tüneller kazılarak ve surlara "humbara" denilen bombalar yerleştirilerek surlar tahrip edilmeye çalışılıyordu.
5 Eylül günü surlara tırmanan bir Türk fedaisinin yerleştirdiği bomba surlarda büyük bir gediğin açılmasına sebep oldu. Buradan Osmanlı askerleri içeri girince müdafaa imkânının kalmadığını gören kale komutanı Nicolas Zriny iç kaleye çekildi. Bunun üzerine iç kale kuşatıldı ve surları ateşe verildi. Sigetvar fethedilmek üzereyken 6/7 Eylül gecesi "Büyük Türk", "Muhteşem Süleyman" vefat etti. Sigetvar kuşatmasında ise sona gelinmişti. Böyle bir durumda padişahın ölümünün asker arasında duyulması bir aylık çabayı boşa çıkarabilirdi. Veziriazam Sokollu Mehmed Paşa, padişahın ölümünü gizledi. Kanunî'nin cesedi, iç organları çıkarıldıktan sonra, misk ve anber kokuları sürülerek tahtın altına geçici olarak defnedildi. Definden önce cenaze namazı da kılınmıştı. Sabahleyin yapılan son hücumla Sigetvar tamamen fethedildi.
ÜÇ DEFA CENAZE NAMAZI KILINDI
Veziriazam, Sigetvar'ın fethi bahanesiyle Kütahya Sancakbeyi ve tahtın tek varisi olan Şehzâde Selim'e babasının öldüğünü bildiren bir mektup göndererek, şehzadeyi orduya çağırdı. Veziriazam padişahın ölümünü saklamaya devam etti. Daha sonra cenaze İstanbul'a götürülerek, Süleymaniye Camii'nin bahçesinde türbe için hazırlanan yere defnedildi.
II. Selim'in Belgrad'a yaklaştığı haber alınınca Veziriazam Sokollu Mehmed Paşa, askere maaş dağıttıktan sonra orduyu 20 Ekim 1566'da Sigetvar önünden Belgrad'a doğru hareket ettirmişti. Kanunî'nin cesedi gömüldüğü yerden çıkarılıp gizlice hazırlanan ceviz tabuta konuldu. Tabut bir arabaya konulup, otağ-ı hümâyûn kaldırıldıktan sonra ordu törenle yola çıktı. Bir süre yol alındıktan sonra veziriazam güvenli topraklara gelindiğini söyleyerek birkaç yüz asker ve saray ağalarını bırakıp askeri padişahın arabasının yanından uzaklaştırdı. Ardından da emir verdi ve hafızlar Kuran okumaya başladı. Hafızların Kuran okumasından durumu anlayan padişahın yakın çevresindeki görevliler başlarına siyah sarıklar giydiler. Haber dalga dalga yayıldı. Bütün ordu ağlayıp, dövünüyordu. Öyle bir an oldu ki, asker yürümeyi bıraktı. "Hay Sultan Süleyman Han" diye feryada başladı. Bunun üzerine Sokollu Mehmed Paşa, askerlerin yanına gidip. "Kardeşler, yoldaşlar niçin yürümezsiniz. Bunca yıllık İslâm padişahını Kuran ile uğurlayalım. Gaza ile Macaristan'ı İslâm ülkesi yaptı. Hepimizi ihsanlarıyla besledi. Karşılığı bu mudur ki, cesedini başımız üstünde götürmeyelim. Oğlu Sultan Selim Han padişahımız 17 gündür Belgrad'da sizi bekler. Merhum padişahımız bütün bahşiş ve zamlarınızı ona vasiyet etti. Hafızlar durmayın acımızın devası Kuran'dır" diyerek askeri sakinleştirdi.
II. Selim, Belgrad'da siyah kaftanla babasının cenazesini karşılamıştı. Kanunî'nin cenazesinin bulunduğu arabanın önünde II. Selim ve devlet adamları dualar ettiler. Daha sonra Kanunî'nin tabutu musalla taşına kondu. Burada ikinci defa padişahın cenaze namazı kılındı.
Kanunî Sultan Süleyman'ın cenazesi, İstanbul'da Şeyhülislâm Ebussuud Efendi tarafından üçüncü defa cenaze namazı kıldırıldıktan sonra Süleymaniye Camii'ndeki türbesinin inşa edilmesi düşünülen yere götürüldü. Türbe henüz yapılmadığı için mezarın üzerine bir çadır kurulmuştu. Kanunî, Mimar Sinan'ın nezaretinde hazırlanan mezarına gömüldü.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Atatürk’ün çok çocuk politikası acilen uygulanmalı (24.11.2024)
- ABD’nin ikiden fazla seçilen tek başkanı Roosevelt (17.11.2024)
- Atatürk’ün son sözü ‘aleykümesselam’ olmuştu (10.11.2024)
- 100 yıl önce Türkiye’nin ilk futbol şampiyonu: Harbiye (03.11.2024)
- ABD seçimlerinin sonucu iç savaşa yol açmıştı (27.10.2024)
- Osmanlı kimliği 150 yıl önce denenmiş fakat tutmamıştı (20.10.2024)
- Lübnan’ın düzenini Avrupalılar bozdu (13.10.2024)
- Gündemden düşmeyen antlaşma: Sykes-Picot (06.10.2024)
- Osmanlı’da canilere 2 türlü ceza verilirdi kısas ve diyet (22.09.2024)
- İstanbul’u sarsan esrarengiz kadın cinayeti (15.09.2024)