ERHAN AFYONCU

Kanunî selde boğulmaktan zor kurtulmuştu

Osmanlı'da 453 yıl önce İstanbul'da meydana gelen sel, kenti harabeye çevirdi. Dönemin padişahı Kanunî Sultan Süleyman avlanmaya çıktığı Yeşilköy'de sele kapıldı. Sel suları Kanunî'nin saklandığı İskender Çelebi Sarayı'nı da bastı. Kanunî çatı altındaki bir bölmeye çıkarılarak boğulmaktan kurtarıldı
Ülkemizin birçok yeri sel felaketleriyle boğuşuyor. İstanbul ve Anadolu'nun birçok yerinde tarih boyunca sel felaketleri eksik olmadı. İstanbul, tarihindeki en büyük sel felaketlerinden biriyle 1563'te karşılaştı. 1563 selinde Kanunî Sultan Süleyman boğulmaktan son anda kurtulmuşsa da İstanbul harabeye dönmüştü. Uğur Demir bir yazısında bu seli anlatır.
BEKLENMEYEN SEL
1563'te Kanunî 43 yıldır tahttaydı ve 69 yaşına gelmişti. Dönemine göre oldukça uzun bir ömür süren sultan yaşlanmış ve oğullarıyla olan mücadelelerinden dolayı yıpranmıştı.
Kanunî Sultan Süleyman, ömrünün sonbaharındayken dertlerinden uzaklaşmak için 1563 Eylül'ünde o zamanlar ormanlık bir alan olan Yeşilköy'de avlanmaya çıkmıştı. Ava çıktığında hava açıkken, 20 Eylül'e doğru gökyüzünü kara bulutlar kapladı. Gök gürültüsünden yer gök inledi. Kanunî, havaya aldırmadan ava devam etti, ancak yağan yağmur değil sanki afetti.
Kanunî ve yanındaki adamları can havliyle kendilerini yakınlarda bulunan İskender Çelebi Sarayı'na attı. Bu durum kaderin acı bir cilvesiydi.
Osmanlı tarihinin en büyük defterdarlarından (Maliye Bakanı) İskender Çelebi 1535'te Veziriazam Makbul/Maktul İbrahim Paşa'nın ayak oyunlarıyla Kanunî Sultan Süleyman tarafından öldürtülmüştü.
İskender Çelebi Sarayı'na sığınan Kanunî ve adamları yağmurdan korunmuştu ama yağmur sele dönüştüğü için civardaki dereler taşmaya ve önüne geleni sürüklemeye başlamıştı. İskender Çelebi Sarayı'nın yanındaki Halkalı Deresi taşarak saraya doğru aktı. Önce bahçe, ardından saray aniden suyla doldu. Saraydakiler sel sularına kapıldılar. Kanunî, iç oğlanlarından güçlü ve uzun boylu bir askerin sırtına çıkarıldı ve çatı altındaki yüksekçe bir bölmeye götürülerek boğulmaktan kurtarıldı. Şiddetli yağmur sabahın erken saatlerine kadar devam etti. Kanunî sığındığı bölmede sabaha kadar bekledi. Sabah olduğunda ise hava hiçbir şey olmamışçasına güneş açmıştı.
Sel İstanbul'u adeta harp meydanına çevirmişti.
Özellikle dere yatakları ile Boğaz'a yakın yerlerde büyük tahribata yol açmıştı. Sokaklarda ve derelerin yakınlarında yağmura yakalananlardan onlarca insan boğularak can vermişti. Su kanallarının içi tamamen kumla tıkandığı için kullanılamaz hâle gelmişti. Yetmişe yakın ev de yıldırım düşmesi yüzünden yanmıştı.

SU KEMERLERİ YIKILDI

İstanbul'un su ihtiyacını karşılayan Moğlova Kemeri sel sularının tazyikine dayanamayarak büyük bir gürültü ile parçalanmıştı. Kâğıthane bölgesi derenin getirdiği ağaçlar ve çamur nedeniyle tamamen sular altında kalmış, asırlık çınarlar bile çöp ve çamur yığınları altında kaybolmuştu.
Selden en büyük zararı Haliç kıyıları, Galata sırtları ve Boğaz'a yakın yerler görmüştü.
Sarayburnu'nun insanın gözünü alarak akan mavi suyun rengi değişmişti. Silivri, Küçük ve Büyükçekmece ile Harami Deresi'ndeki köprüler tamamen yıkıldığından insanlar gemi ve kayıklarla taşınıyordu Su kemerleri ya tahrip olduğu veya tamamen yıkıldığı için şehirde en fazla su sıkıntısı çekiliyordu.
Evlerin bahçelerinde bulunan kuyulardan su yerine çamur çıkıyordu. Felaketin ardından su olmaması yüzünden salgın bir hastalığın meydana çıkması bir an meselesiydi.
Şehir içindeki su kaynaklarının çoğu da kullanılamaz hale gelmişti. Bunun üzerine şehirde büyük bir su sıkıntısı baş gösterdi. Temiz su karaborsaya düştü ve halk ancak kendisine yetebilecek kadar suyu, iki-üç katı para ödeyerek alabildi.
Bu durum üzerine Kanunî Sultan Süleyman, devlet adamlarını da yanına alarak 21 Eylül 1563'te yıkılan su kemerlerini gezdi. Mimar Sinan'a gerektiği kadar para harcayarak ve istediği kadar adam alarak su kemerlerinin tamirini emretti. Kanunî'nin isteği ve takibi sonucunda su kemerleri kısa sürede yeniden yapılarak İstanbul'un su meselesi geçici olarak halledildi.

OSMANLI DÖNEMİNDE İSTANBUL SELLERİ

İstanbul tarihi boyunca doğal afetler sebebiyle defalarca yerle bir oldu. İstanbul'un uğradığı felaketler ile ilgili fazla bir araştırma yoktur. Mustafa Cezar'ın "Osmanlı Devrinde İstanbul Yapılarında Tahribat Yapan Yangınlar ve Tabii Afetler" isimli makalesi bu konuda ilk ve en önemli araştırmadır. Osmanlı döneminde İstanbul'da meydana gelen ilk büyük sel felaketi Kanunî Sultan Süleyman'ın hükümdarlığının sonlarına doğru, 24 Ağustos 1553'te meydana geldi. Gece yarısı Kâğıthane'de meydana gelen sel yüzünden yerleşim yerleri, bostanlar harap oldu. Sel o kadar şiddetliydi ki büyük ağaçları söküp İstanbul Boğazı'na sürüklemişti. Dönemin tarihçileri Galata önlerinin direkler, ağaçlar, ot arabalarıyla dolduğunu, ihtiyacı olanın aldığını yazar. 1563'te meydana gelen sel Haliç kıyıları, Galata sırtları, Boğaz'a yakın yerler, Halkalı Silivri, Küçükçekmece ve Büyükçekmece'yi adeta savaş alanına çevirmişti. Kâğıthane'de seller çınar ağaçlarının tepelerine kadar yükselmiş, yüksek bir yerde olmasına rağmen Eyüp Sultan Türbesi'nin içi de sel sularıyla dolmuştu. Yukarıda teferruatlı olarak anlattığımız üzere Kanuni Sultan Süleyman bile bu selde boğulmaktan zor kurtulmuştu. 1750'de meydana gelen sel de İstanbul'a zarar verdi. Ancak 1789'daki sel büyük bir felaketti. "Taylesanizâde Hâfız Abdullah Efendi Tarihi"nde bu sel teferruatlı olarak anlatılır. Üçüncü Selim tahta çıktıktan yaklaşık altı ay sonra, 23 Ekim 1789 perşembe günü ve ertesi cuma günü İstanbul'a çok yoğun yağmur yağdı. Fatih, Eminönü, Kasımpaşa, Galata, Boğaziçi ve Üsküdar'daki sokaklar, pazarlar su ile doldu. Yokuşlarda sel yüzünden yarıklar oluştu, ev ve hamamlar yıkıldı. Üsküdar'da Valide Sultan Camisi'nin avlusu merdivenlerin en üst basamağına kadar sel suları ile doldu. Esnafın malları dükkanları basan sel suları içinde yüzüyordu. Hamamlarda birçok kişi mahsur kalmıştı. Bu yüzden duvarları delip, içeride kalanlar kurtarıldı. Sel suları mezarları tahrip ettiğinden, kemikler etrafa saçıldı. Boğaziçi'nde 45 ev sular altında kaldı. Ortaköy, Kuruçeşme, Arnavutköy ve Beylerbeyi'ndeki dükkânlar ve evler yıkılıp denize sürüklendi. 64 kişi hayatını kaybetti. Tarihçi Cevdet Paşa yağan yağmurun "ikinci tufan" denmeye şayan olduğunu söyler. Tarihçiler yağmurun tadının normal yağmur suyu gibi olmayıp, deniz suyuna benzediğini söylerler. İkinci Mahmud döneminde, 19 Haziran 1811 günü sabah namazından sonra o kadar çok yağmur yağdı ki, Beşiktaş, Kasımpaşa gibi bölgelerde evler, dükkânlar yıkıldı. Kasımpaşa'da 5-6 kişi sel sularında boğulurken, bazı değirmenlerdeki atlar da sel sularından telef oldu.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.