Suriye ve Irak'ta yaşanan kargaşadan sonra gündeme sık sık Sykes-Picot Antlaşması geldi. Önce Daeş, Suriye ile Irak arasındaki sınır kapılarını ele geçirerek Sykes-Picot Antlaşması ile belirlenen sınırları kaldırdıklarını ilan etti. Daha sonra geçtiğimiz ocak ayında Irak Kürt Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesud Barzani, Ortadoğu'yu şekillendiren Sykes-Picot anlaşmasının artık geçerliliğini yitirdiğini, yeni antlaşmaların yapılması gerektiğini ifade etti. En son ise Başbakanımız Ahmet Davutoğlu, "Şimdi ya Kut'ül-Amâre kazanacak, ya Sykes-Picot kazanacak" dedi.
Birinci Dünya Savaşı'nın başında İngiltere- Rusya ve Fransa arasında 1915'te yapılan görüşmeler sonucunda imzalanan Londra Antlaşması'yla Boğazlar ve İstanbul'un Ruslar'a bırakılmasına karşılık, İngiltere ve Fransa da Osmanlı İmparatorluğu'nun diğer bölgelerinden istedikleri yerleri alacaklardı. Ancak bu iki emperyalist devletin çıkarlarının çakıştığı toprakları paylaşmaları kolay değildi. İngiltere, Arap krallığı kurup başına geçireceği vaadi ile Şerif Hüseyin'i Osmanlı'ya karşı isyan ettirmek için görüşmelere başlamıştı. Fransa, Araplar'la İngiltere'nin görüşmesinden ancak 1915 Kasım'ında haberdar oldu. Ortadoğu'nun aralarında paylaşılması için diplomasi yürüten İngiltere ve Fransa 25 Kasım 1915'te görüşmelere başladı. İki devlet arasında bir neticeye varılmadan İngiltere, 1916 başlarında Şerif Hüseyin-Mc Mahon Antlaşması ile Şerif Hüseyin'in isteklerinin çoğunu kabul etti. Ancak bu sırada İngiltere ile Fransa arasındaki görüşmeler devam ediyordu. 16 Mayıs 1916'da iki devlet arasında Osmanlı topraklarını paylaşan bir antlaşma yapıldı. Görüşmeleri Fransa adına François Georges Picot, İngiltere adına ise Mark Sykes yürüttüğü için bu antlaşmaya Sykes- Picot Antlaşması denildi. Antlaşmanın bir diğer ismi ise Küçük Asya Antlaşması'dır. Şerif Hüseyin İngiltere'ye güvenip, 1916 ortalarında isyan etti. Büyük bir Arap Krallığı'nın başına geçeceğinin hayali ile çöllerde Türk askerinin kanını döktü. Ancak İngiltere ona vereceğini taahhüt ettiği toprakları çoktan Fransa ile paylaşmıştı.
SURİYE FRANSA'YA, IRAK İNGİLTERE'YE
Türkiye'de gizli antlaşmalarla ilgili fazla araştırma yok. Bu durumun istisnalarından biri Prof. Dr. Azmi Özcan'ın "Osmanlı Mülkünü Paylaşım Planları
Üzerine Düşünceler (Gizli Antlaşmalar 1914-1921)" isimli makalesi. Yakın zamanda bu konuda dışarıda çıkmış önemli bir kitap ise James Barr'ın "Line in the Sand: Britain, France and the struggle that shaped the Middle East" isimli eseri. İngiltere ile Fransa, Osmanlı topraklarını şu şekilde paylaşmışlardı: Fransa, Suriye'nin tamamını, Lübnan'ı, Adana ve Mersin bölgesini alacaktı. Bağdat, Basra arasında kalan Irak toprakları ile Akdeniz'e açılan Hayfa Limanı da İngiltere'nin olacaktı. Bunun dışında her iki ülke ayrıca kendilerine birer nüfuz alanı seçiyor ve Kerkük-Akkâ hattının kuzeyi Fransızlar'a, güneyi İngilizler'e ayrılıyordu. Filistin uluslararası bir statüde olurken, diğer Arap toprakları bağımsız olacaktı.
ÇARLIK YIKILINCA KİRLİ ÇAMAŞIRLAR ORTAYA ÇIKTI
1917'de Bolşevik İhtilali ile Rusya'da Çarlık yıkılınca birçok şey değişti. İhtilalden sonra Komünist Ruslar, Çarlık Rusyası'nın gizli diplomatik belgelerini yayımlayıp, Emperyalist Batı'nın sırlarını dünyaya ifşa ederek Türkiye'yi ve Arap topraklarını derinden sarstı. İhtilal sonrası kurulan Sovyet hükümeti Çarlık devrinde İngiltere ve Fransa ile yaptığı gizli diplomatik anlaşmaları yayımlayacağını ilan etti. Bu durum Avrupa'da büyük heyecan yarattı. Komünistler gizli antlaşmaları Sarı Kitap adıyla neşretmeye başladılar. Lev Troçki nezaretinde Izvestia gazetesinde yayımlanan belgelerin 11-24 Kasım 1917 tarihleri arasındakileri Türkiye'yle ilgiliydi. Ruslar'ın yayımladığı gizli antlaşmalarla ilgili bilgi 26 Kasım 1917'de The Manchester Guardian'da yayımlandı. Ruslar'ın yayımladığı gizli belgeler Stockholm'de Fransızca'ya çevrilerek Türkiye'ye gönderildi. Osmanlı Dışişleri böylece düşmanlarının hakkındaki niyetlerini öğrenmişti. Bolşeviklerin, Çarlık diplomasisinin gizli vesikalarını yayımlamasıyla bağımsız Arap Krallığı hayal eden Araplar'ın başlarından kaynar su dökülmüştü. Araplar'a birçok ümit veren İngiltere'nin kirli
çamaşırları ortaya çıkmıştı. Filistinli tarihçi George Antonius, antlaşmayı, "Sykes-Picot şok edici bir belge. Aç gözlülük ürünü olması en kötü yanı değildir. Müttefik aç gözlülüğü şüpheye ve sonra da aptallığa gitti. Şaşırtıcı bir ikili oyun parçası olarak durmakta" şeklinde değerlendirmiştir. Sovyetler Birliği Cumhuriyeti Dışişleri Halk Komiserliği bu vesikaları daha sonra E. Adamof'un girişi ile kitap olarak neşretti. Belgeler 1924'te Fransızca olarak da yayımlandı.
RUSLAR'A İSTANBUL VE BOĞAZLAR YETMEDİ
İngiltere ve Fransa kendi aralarında anlaştıktan sonra durumu Ruslar'a haber verdiler. 1916 Mart'ında Ruslarla görüşmeler başladı. Bu görüşmelerde Rus Dışişleri Bakanı Sazanov ön plandaydı. Rusya, kendisine bırakılan İstanbul ve Boğazlar'a mukabil İngiltere ve Fransa'nın alacağı toprakların fazla olduğunu ileri sürerek Kuzey Doğu Anadolu'dan da toprak istedi. Rusya'nın istediği topraklar, Erzurum, Trabzon, Van, Bitlis, Muş ve Siirt gibi illerimizdi. Rusya buna karşılık Fransa'nın Kayseri'den Elazığ'a kadar olan bölgeyi almasını kabul etti. İngiltere de bu duruma Rusya'ya bırakılan yerlerde kendisine ait çıkarlarının korunması şartıyla itiraz etmedi. Böylece Sykes- Picot Anlaşması'nın Rusya'nın dahil edilmiş hali ortaya çıktı. Antlaşmaya bu yüzden Sazanov- Sykes-Picot Anlaşması da denir.
SÖMÜRGECİ AÇGÖZLÜLÜĞÜ UYGULAMAYI ZORLAŞTIRDI
1917'de
Rusya'da Komünist İhtilal olunca, Rusya devre dışı kaldı. Antlaşmanın uygulanması İngiltere ve Fransa arasında başlangıçta kolay olmadı. İngiltere işgal ettiği Suriye'den çıkmak istemedi. Fransa ise antlaşma uyarınca Suriye ve Lübnan'ın kendisinin olduğunu iddia etti. Sonunda İngiltere, Suriye ve Lübnan'da Fransız mandasını kabul etti. Ancak antlaşmanın hilafına Irak'ın kuzeyi İngiltere nüfuz bölgesi olarak kaldı.
VE İNGİLİZLER SYKES'I GÜNAH KEÇİSİ YAPTI...
İngiltere'de Sykes-Picot ile çok kötü bir antlaşma yapıldığına dair zaman içinde bir konsensüs oluştu ve bunun suçu ise Mark Sykes'da görüldü. Dönemin bakanlarından George Curzon "Sykes şüpheden kurtulmanın yolu olarak her zaman diğer tarafın iddialarını tanımayı ve sorulduğu zaman bizim iddialarımızı reddetmeyi görür görünüşe göre" demişti. Mark Sykes'ın ismi Batı'nın Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra izlediği felâket siyasetiyle özdeşleşti. İngiltere Dışişleri'nin gözünde nefret edilen Sykes-Picot Antlaşması'nın hazırlayıcılarından biri olarak günah keçisi ilân edildi.