TÜRKİYE gerçekten ilginç bir ülke... Gülelim mi, ağlayalım mı bilemiyorum.
Yaşananlara MODEL, PROJE, KURGU üzerinden değil de kendimizi akıllı sandığımız için şablonlar üzerinden bakmayı tercih ediyoruz! Fetullah Gülen öldü...
Sosyal medyada olmasam da kimin ne dediğini biliyorum.
Gülmemek mümkün değil.
Beni ilgilendiren bir tarafı yok. Hiç yok. Sadece sorular biriktiği için bu konuya uzun süre sonra değinmek zorunda kalıyorum... Türkiye'nin yaşadığı kırılmaları anlamak yerine, arka planı görmek yerine, görev alanları bilmek yerine, NETWORK'ü iptal etmek yerine, projeyi DECODE etmek yerine işi günün sonunda FETÖ'ye çevirdik!
Mesele de böylece magazinleşmiş oldu...
O saatten sonra gerçekler değil ALGILAR konuşurdu! Olan da buydu.
Şu an çok önemli koltuklarda moda deyimle "FETÖ'cü" dolu. Devletin "FETÖ İLE MÜCADELE
KARARLILIĞI'NI" duyunca iyi niyetli bir açıklama olduğunu düşünüyorum. Atılan adımlar yok sayılamasa da... Biri çıksa el atsa GÜLEN'in ölümünden sonraki en sert tepkileri toplasa... Ulaştığı verilerin sahibi olan adreslerin dününü bugününü araştırsa aradaki AĞ'ı görecekti. Medya, iş dünyası, bürokrasi, emniyet, spor dünyası nereye el atarsanız atın kamyon kamyon FETÖ'cü bulursunuz.
Zorlanmazsınız.
Elbette isimlere girecek değilim ancak PENSİLVANYA'ya gitmek için "torpil arayanlar" şimdi saydırıyordu!
Anlamadığım buydu. Paper Moon'da, uçaklarda koltuk kapışanlar şimdi değişik organizasyonlarla FETÖ'ye sallayıp voleyi vuruyordu! "FETÖ" muazzam bir kamuflaş haline gelmişti.
Bu zırhı kullananlar yola devam ediyordu. Bakan da gören de yoktu...
Ben ülkenin çalkantılı dönemlerinde genellikle kurgulanmak istenen PROJEYE odaklanıyor, onu anlatmaya çabalıyordum. Yoksa isimlerle kişilerle hiçbir meselem yoktu. Olamaz da...
Başbakan olarak Cumhurbaşkanı olarak ERDOĞAN'ı kulvara sokmak isteyenler bu görülmeyen, görülmediklerini düşündükleri AĞ'ı aktif hale getirerek operasyon yapıyordu.
GEZİ EYLEMLERİ böyle başladı...
Amaç ERDOĞAN'a yer değiştirtmekti.
17/25 Aralık da öyle... Ve şimdi yeni bir frekans yüklenmekteydi. Dün de kıyısından köşesinden bunu anlatmaya çabaladım. EN büyük yanılgı insanın kendini çok güçlü ve sarsılmaz görmesidir. Hiç öyle değildir. Örgütlü 100 kişi, dağınık 100 bin kişiyi alt ederdi!
Devam...
MHP lideri Devlet Bey, hiç kimsenin ummadığı bir anda ÖCALAN'ı aldı manşetlere taşıdı...
"Gel Meclis'te konuş" dedi. Magazin yine imdadımıza yetişti. İP ATILDI, SALLANDI, DOLAŞIMA sokuldu.
Kimse "NEDEN ŞİMDİ? NE OLUYORDU? gibi soruları sormuyor cevap aramıyordu.
Devlet Bey büyük tecrübeydi. Kilit isimdi. NET... Devlet Bey'in tepkilerini takip ederek POLİTİKAYI anlamak kolaydı. Mesela Can Atalay, Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala... Çok sert çıkışları vardı. Potpuri yapsak köşe yetmez. Bir keresinde Devlet Bey KAVALA konusu üzerinden Özgür Özel'e yükleniyordu... Özel'e Avrupa Parlamentosu'ndaki görüşmesinde Osman Kavala'nın sorulmasını hatırlatan Bahçeli, "Ne yapalım boyun mu eğelim? Yarı sömürge bir ülke olmaya tamam mı diyelim? Avrupa istedi diye adalet ve hukuk şerefini iki paralık mı edelim?" diye soruyordu.
Örnek çoktu. Başka bir zaman da "Gezi Parkı Davası'nda hüküm alan Osman Kavala'nın yeniden yargılanması ya da serbest bırakılması konusunda kamçılanan sipariş bir süreç devamlı suretle ilerletilmektedir" ifadelerini kullanıyordu. Kılıçdaroğlu'nun çıkışına da zaman ayıran BAHÇELİ "Kılıçdaroğlu utanmadan sormuş;
Osman Kavala neden hapiste?
Selahattin Demirtaş neden hapiste?
Osman Kavala Soros'çudur, Selahattin Demirtaş teröristtir. Teröristin yeri de demir parmaklıkların arkasıdır" sözleriyle cevap veriyordu....
Kavala ailesini İZMİR'den bilirdim.
TÜTÜN TARLASINDA ÜZÜM
BAĞLARINDA çocukluğumu geçirdiğim için... Aile, Yunanistan muhaciriydi. Dede Hacı Tahir'di.
Kardeşi Hacı Hüseyin ile gelmişlerdi.
Tütün işini o başlatmıştı. Hacı Tahir'in kurduğu sistemi Mehmet Kavala devam ettirdi. Osman Kavala sonra gelecekti.
İşin düğüm noktası İSHAK BEY'di.
İshak Alaton... Soros kendisinin yakın dostuydu. Osman Kavala'nın bu işlerle ilgisi yoktu. Soros AÇIK TOPLUM için kendisine gelince "Ben Yahudiyim. Benle olmaz.
Ancak benim yanlarında çıraklık yaptığım bir aile var. O aileden OSMAN olur sanırım..." diyordu.
Osman Kavala'nın AÇIK TOPLUM'la ilişkisi böyle başlıyordu.
Başlatılıyordu. Sonra rahmetli Can Paker ile bir kişi daha yanına gönderiliyordu... Ancak işin en ilginç yanı başkaydı! Osman Kavala'nın eşi dışarıda akademik dünyada çok saygı gören Tarık Buğra'nın kızı AYŞE BUĞRA'ydı. Ayşe Buğra ekibiyle SOSYOLOJİK bir araştırma yapmak için kolları sıvıyordu. Bilim insanı olarak... Uzatmayayım... Çalıştıkları konu o zamanlar "CEMAAT" denilen ve yakın olmak için herkesin takla attığı dönemlere denk geliyordu. Uçarak PENSİLVANYA'ya gidilen KAYIT TUTULMAYAN kapılardan girilen ziyaret edilen günlerdi... Boşnak Cevdet Türkyolu sanırım şu an CIA ile tüm raporların devir teslim toplantısını yapıyordu. Yakında kimlerin oralarda konuk edildiği geniş listeyle açıklanır...
Neyse... Konudan kopmayalım.
Ayşe Buğra ve arkadaşları çalışmalarını sürdürürken, CEMAAT ile ilgili kısımlara NETWORK yazacaklarına "ŞEBEKE" yazıyorlardı! Bu Gülen cemaatinin ilk sobelenmesiydi. Ancak akademisyenler bunu tercüme hatası olarak kullanıyordu. Bir ÖRGÜTTEN söz etmiyorlardı. Niyetleri bu değildi.
Fakat radara yakalanmışlardı.
GÜLEN CEMAAATİ o NOTLA "ŞEBEKE" olarak not edildiğini düşünüyor düğmeye basıyordu. Osman Kavala olayına bir de böyle bakmak gerekiyordu. Devlet Bey "SOROSÇU" diyordu ancak eğer sadece neden buysa kamyon kamyon adamın toplanması gerekiyordu...
Yani siyaseten de PROJEYE, ülkeye dayatılmak istenene bakmıyorduk.
İsimler ve attıkları küçük adımlar üzerinden gidiyorduk. Ülkenin rejimi, DNA'sı, konumu değiştirilecekti.
İlgilenmeyip isimler üzerinden magazine dalıyorduk. Devlet Bey de KAVALA'ya Demirtaş'a terörist diyor CAN ATALAY'ı da ihmal etmiyordu.
ATALAY nedeniyle ANAYASA MAHKEMESİ ile YARGITAY birbirine giriyor ülke sallanıyordu.
Yargı çöküyordu! Eline silah almayana "TERÖRİST" derken, müebbet istenirken, kanlı bir örgütü yönetene "GEL MECLİS'te konuş" çağrısı yapıyorduk... EN hafif tabiriyle izaha muhtaç durum olduğu ortadaydı. Takip edenler bilir! Bölgedeki Amerika'nın da İngiltere'nin de Fransa'nın da ne yapmak istediğini yazıyorum. Yıllardır...
EN güçlü oyuncu olarak AMERİKA ile konuşmak tercih edilecekse dikkat edilmesi gereken hususları sıralıyor talep listesini paylaşıyordum. Devlet Bey'in çağrı yaptığı ÖCALAN Amerika'ya yakındı. DEM de Demirtaş da hem ÖCALAN'dan hem SURİYE'deki yapıdan uzak isimlerdi. CHP lideri gidip DEMİRTAŞ'la görüşüyordu. Devlet Bey'in "terörist" dedikleri gittikçe öne çıkıyordu... İşin ilginç bir yanı daha vardı... Tarih tekerrür ediyordu. CIA, 15 Şubat 1999'da Öcalan'ı Türkiye'ye verdi. 21 Mart 1999'da da Gülen'i Amerika'ya aldı. Biri geldi diğeri gitti.
Şimdi de öyle...
Biri giderken diğeri geliyordu!
Öcalan sadece SURİYE'de YPG üzerinde sınırlı etkisi olacak isimdi.
KANDİL'de kimse onu takmazdı.
AVRUPA -AMERİKA ayırımı rekabeti vardı. Anlaşılmasa da bilerek ıskalansa da durum buydu. Tüm bunlar olurken TUSAŞ'a TERÖR saldırısı yapılıyordu.
GİZLİ SERVİSLER dünkü yazımı onaylıyordu! Şimdi gazeteciler çıkıp saldırının arkasında "AMERİKA var" diyecekler. İzleyin görün. Türkiye'de durum bu... Kimse "TÜRKİYE'ye bir gömlek giydirilmek ve Erdoğan tasfiye edilmek isteniyor" demeyecek. Projeye, kurguya kimse bakmayacak. AVRUPA KÜRT KARTINI KAPTIRMAK
İSTEMİYOR demeyecek, diyemeyecek... Konu derin. Yerimiz malum... İzleyin konuşalım tekrar...