YAZILANLARA çizilenlere bakıyorum.
"Erdoğan dış politikada çok zikzak yaptı" şablonu son moda...
Olan bitene uzaktan bakınca "Adamlar haklı" diyeceğiniz geliyor. "Peki işin arka planı nedir?", "Küresel bilek güreşinin yansımaları nelerdir?" "Türkiye ne yapmaya çalışıyor?" gibi sorulara cevap arayan pek yok gibi...
Açalım... Ve anlamaya çalışalım...
Yıl 2011...
O zaman BAŞBAKAN olan Vladimir Putin, ülkede çıkarılan doğal gazı Baltık Denizi altından Almanya'ya doğrudan taşıyacak yeni boru hattını 'teknik anlamda' hizmete açtı. Nord Stream'le, Rusya'nın Ukrayna topraklarındaki boru hattına bağımlılığın azalacağını söyledi.
UKRAYNA üzerinden kaşınan mesele daha o zamanlarda kendini gösteriyordu...
Ukrayna'daki doğal gaz boru hattı, Moskova ile Kiev arasındaki çeşitli anlaşmazlıklar sırasında kapatılmış ve bunun sonucunda Avrupa ülkelerinde enerji sıkıntısı yaşanmıştı. Tartışmalı BORU HATTI KUZEY AKIM-1 1220 kilometre uzunluğunda olacaktı. Bunun kararı 2005'te verildi. İmzayı atanlar Almanya Başbakanı Gerhard Schröder ile Vladimir Putin'di. AB üyesi bazı ülkeler ise BAĞIMLILIK MEYDANA GETİRİR gerekçesiyle projeye karşıydı.
Putin açılışta "Boru hattından pompalanacak gazın hacmi, 11 nükleer santralde üretilen enerjiye eşit düzeyde" dedi.
Nord Stream boru hattıyla İngiltere, Fransa ve Hollanda gibi ülkelere de doğal gaz ulaştırılması kolaylaşıyordu...
ALMANYA DERİN DEVLETİNİ temsil eden hemen hemen herkes bu karara ONAY verdi. Almanya GELECEKTE RUSYA'yı yanında görüyordu. Her alanda ORTAKLIKLARI büyütüyordu. Frank-Walter Steinmeier de Gerhard Schröder de Angela Merkel de Olaf Scholz da aynı fikirdeydi. Ancak yanıldılar.
Hem kendilerini hem AVRUPA'yı bitirme noktasına getirdiler. Şimdi ise ZİK-ZAK yaparak çözüm aramaktalar...
AVRUPA İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra KÖMÜR üzerinden büyüyor, ancak bir süre sonra daha temiz ve daha kullanışlı olan GAZ'a dönüyordu. Bu topyekun verilen bir karardı. Ve bugün yanlış olduğu ortadaydı...
Neden? Çünkü ABD baştan beri bu yakınlaşmaya karşıydı!
Sinyalleri de güçlüydü!
Galiba yıl 2015'ti. Çok yazdım o dönemde... ABD bir anda ALMAN OTOMOBİL DEVİ Volkswagen'i hedefe koydu. Şirket, ABD'de egzoz emisyonlarını kasıtlı olarak düşük göstermekle suçlandı.
Dünya çapında satılan 11 milyon araçta 'sakıncalı' yazılım bulundu. ABD Çevre Korumla Müdürlüğü (EPA) tansiyonu yükseltti.
Volkswagen 15 milyar dolar cezayı kabul etti. Bu ABD'nin ALMANYA üzerinden AB'yi sıkıştırmaya başlayacağının ilk önemli işaretiydi. Zaten Kuzey AKIM-1 ve Kuzey Akım-2 için BAŞKANLAR düzeyinde "İZİN VERMEYİZ" deniliyordu.
ABD, AVRUPA üzerindeki baskıyı her fırsatta hissettirse de ÇİN, AVRUPA'da büyüyordu. Sessiz büyük adımlarla... Çok konuşulmadan hem de...
PIRE- BRUGESVALENCIACASABLANCADUNKIRK- VADO LIGURE-BILBAOROTTERDAMAMBARLI- LA HAVRE MARSAXLOKKMARSİLYA- NANTESANTWERP- PORT SAIDTANGER MED LİMANLARINI YA ALIYOR YA DA ORTAK OLUYORDU.
Yani Çin, Mısır'dan Yunanistan'a Fas'tan Hollanda'ya kadar olan eksende limanların efendisiydi.
Haliyle AVRUPA da buna izin veriyordu. Durum böyle olunca AVRUPA ile ÇİN ortaklığı giderek büyüyor ve ABD'yi kenara itiyordu.
Büyük ortaklık karşısında İNGİLTERE de ZİK-ZAK yapıyor ve AB'ye onlarca yıl sonra veda ediyordu!
AVRUPA ile arada görünen bir sorun olmasa da ÇİN ile yakınlaşma sonucu TOST olacağını gören Kremlin de ZİK-ZAK'a başvuruyor ve gaz üzerinden UKRAYNA üzerinden Kırım üzerinden oyunun yönünü değiştiriyordu.
Dengeler ve dış basınç her oyunun yeniden oynanmasının önünü açıyordu. Bunu hala anlamayan da çoktu. Sizlerden uzak kaldığım dönemde en ilginç sözler, MURAT ÜLKER BEY'den geliyordu... Murat Bey yılar sonra önemli bir itirafta bulunuyordu...
"Cola Turca şu nedenle olmadı... Rakiplerimiz bizi kıskandı. Türkiye televizyonlarında aynı saatte bütün kanallarda şu reklamı yayımlayacağız diyerek başladık. Çok iyi bir lansman yaptık, malı çok iyi dağıttık ve malın kalitesi de iyiydi.
Lansman yılı 2003 idi. Çok iyi başladık, Coca-Cola'dan sonra en büyük ikinci pazar payına sahip olduk. İmalat tecrübemizden esinlenerek bitkiden, şekerden başlayarak kola çıkaran bir fabrika yapmıştık. Dikey entegrasyon sağladığımız için bize rekabet avantajı getirdi. Ardından konuşmalar başladı... Sanayi Bakanı, babamın arkadaşı olur ismi lazım değil. Beni Ankara'ya başbakanlığa çağırdı. Bana, 'Murat cebimde bir mektup var, seni ABD Büyükelçisi şikayet ediyor. Bu nedenle sana küçük bir ceza vereceğiz' dedi." Yani bir ürün bile önemli bir yere pazara sahip olacağını hissettiriyorsa daha güçlü olan gelip baskıyı kuruyordu.
Projeyi bitiriyordu! DIŞ GÜÇ diye yıllardır anlatmaya çalıştığım buydu... Bunu bir de TÜRKİYE açısından düşünün... Bir içecek için bile DEVREYE giren BÜYÜK GÜÇLER Türkiye'nin dengeleri değiştirecek hamlelerinde neler yaparlar, yapmak isterler?
Yolunu kesmek için nasıl adımlar atarlar? AVRUPA'nın BATI'nın biz bilmesek de üzerinde fazla durmasak da büyük TÜRK KORKUSU vardır. Bu nedenle hep içeriden vurmuşlardır. Dün de bugün de... Durum böyleyken hem kendi içlerindeki mücadeleleri hem DOĞU ile mücadeleleri hem de Türkiye'nin çıkarları için attığı adımlar DEĞİŞİKLİKLERİ beraberinde getirir.
Getirmektedir. Bu ALMANYA için de RUSYA için de FRANSA ya da ÇİN için de aynıdır... Rusya ile Suriye'de SAVAŞIN eşiğine gelmişken şimdi DÜNYAYA AYAR veren İKİLİ olduk...
AVRUPA'nın çok büyük bir sarsıntıya girdiği dönemde Türkiye'nin hala Avrupa Birliği diye ısrar etmesi biraz akla uzak değil mi?
ZİK-ZAK diyerek bundan şikayet mi edeceğiz şimdi... Ya ZİK-ZAK büyük oynamanın adıysa... Bir de buradan bakın bakalım...