İçeride tamamen bitirdiği PKK terörünü bölgesinde de sonlandırma kararında olan Türkiye, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin başlattığı terörsüz Türkiye sürecinde önemli bir merhale kat etmiş durumda. İmralı'daki terör örgütü kurucusunun 'silahları gömüp, terör örgütünü feshedin' çağrısında bulunma noktasına getirilmesi, yolun sonunun gözüktüğüne delalet ediyor.
Devletin herhangi bir müzakere ve pazarlık yapmadığı süreçte bundan sonra neler olacağı sorusunun cevabı, aslında çok basit. Başlangıçtaki 'ya silahlarını gömerler ya da silahlarıyla beraber gömülürler!' mesajı sonuna kadar geçerli. Bunun yapılabileceğinde kimsenin herhangi bir şüphesinin olmayışı da meselenin püf noktası. Yaptık, yapıyoruz ve yaparız…
Terör örgütünün Türkiye dışındaki kollarından bazılarının itirazı andıran çıkışları söz konusu. Ancak, onlar da bu kararlılıkta herhangi bir esneme olmayacağının farkında. Olması gerekeni ülkemizi uğraştırmadan kendileri yapar ve silahları gömerlerse mesele yok. Aksi durumda neler olacağını yakın geçmişte yaşananlar gösteriyor zaten.
Lağvedilecek terör örgütü ile bağlantısı kalmayacak olan DEM'in artık gerçekten Türkiye'nin partisi olması, konunun siyasi taraflarından. Sıklıkla bağlılıklarını bildirdikleri kişinin bile artık anlamını yitirdiğini söylediği tezlerle siyaset yapamayacaklarına göre, yeni bir siyaset dili oluşturmaları da temel şart.
Kadrolarında terörle bağlantılı isimlere kesinlikle yer veremeyecek olan DEM Parti mensuplarının ayrı devlet, federasyon ya da özerklik gibi hususları artık akıllarının ucundan bile geçiremeyeceklerini söylemek bile gereksiz.
İmralı'nın mektubu okunurken araya sıkıştırılan birkaç cümleden bahisle sürecin beklendiği gibi yürümeyeceğini iddia edenlerin, vaktiyle PKK'ya 'silah bırakmayın' çağrısı yapanlar olması, dikkat çekici. Bu çevrelerin, ülkemiz üzerinde hesapları olan dış mihraklarca yıllardır kullanılan terör aparatının kullanışsız hale gelmesine üzüldükleri, çok açık.
Kararlı ve sabırlı bir şekilde yürütülen süreci çeşitli şekillerde itibarsızlaştırmaya çalışanların bu arzularına ulaşabilmeleri imkansız. Çünkü ciddi bir kararlılık var ve gelişmeler de bunun delili.
Ülkemizin kendi ayakları üzerinde durma, kendi kararlarını alma ve masadaki haklılığının gereklerini sahada rahatlıkla tatbik edebilme hususunda ciddi mesafeler aldığı, dost düşman herkesin bilgisi dahilinde.
Her nedense devletimizin değil, ülkemiz ve bölge üzerinde hesapları olan birtakım mihrakların çıkarlarını savunmak durumunda kalanların, mevcut durumu iyi okuyup ona göre tavır belirlemeleri, kendileri açısından da faydalı olacaktır.
Detaylara girmemek için gelinen aşamayı, 'yok öyle, burası Türkiye' şeklinde özetlemekle yetinebiliriz…
Evet: Yok öyle, burası Türkiye!..