Melih Bey'e çayını veren İhsan:
- Bolu Kartalkaya'da 78 insanımızın hayatına mal olan otel yangını ilgili neler diyeceksiniz, Melih Bey?..
- Söylenecek çok şey var ama o kadar çok konuşuldu ki aslında bir özete ihtiyaç var bence. Bolu il sınırları içerisinde ve anlaşıldığı kadarıyla yangınla ilgili donanımı yetersiz bir otelden bahsediyoruz. Yangının ardından Bolu Belediye Başkanı'nın otelin yetki sınırları dışında olduğunu söylemesi, anlamsız. Yetkinin Kültür ve Turizm Bakanlığı'nda olduğu iddiası, topu taca atabilme denemesi. Bakanlığın yetkisi otele çalışma ruhsatı vermekle ilgilidir ve bu tür kuruluşlara vereceği ruhsat için gerekli belgelerden en önemlisi de kuruluşun yangına dayanıklılığı ile ilgili olup, bunu da ancak Bolu Belediyesi İtfaiye Müdürlüğü verebilir… Selim:
![mevzuata-bilime-ve-fenne-aykiri-1737830780575.jpeg](https://iatkv.tmgrup.com.tr/2b4a3e/0/0/0/0/0/0?u=https%3a%2f%2fitkv.tmgrup.com.tr%2f2025%2f01%2f25%2fmevzuata-bilime-ve-fenne-aykiri-1737830780575.jpeg&mw=400)
- CHP genel başkanı da belediyenin bu konuda yetkisi olmadığı iddiasında…
- Bu, onların bildik davranışlarından. Nasıl olsa inanacak bir kitle olduğu için rahatlıkla yalan söyleyebiliyorlar. Mevzuat çok açık oysa. Bolu il sınırları içinde o otelin yangın risklerine karşı hazırlıklı olup olmadığı ile ilgili raporu verecek tek kuruluş belediyeye bağlı itfaiye. Otelin açık olduğu tarihten beri de mutlaka her sene bu raporu veriyorlardır. Başka türlü otel çalışamaz çünkü… Mehmet:
- Otelde yangın tedbirleri ile ilgili eksikliklerin haddi hesabı yok. Bazılarını Bolu Cumhuriyet Savcılığı'na verilen Bilirkişi heyet ön raporundan aktarayım. Yangından Korunma Yönetmeliğine göre olması gereken ilave çıkış ve kaçış merdiveni, yağmurlama sistemi, itfaiye su alma ağzı, yangın algılama ve uyarı sistemleri tesis edilmesi, asansörlerin yangın algılama sistemi ile bağlantısının yapılması gibi hususlar yok. Yangın algılama ve uyarı sistemleri yeterli sayıda tesis edilmemiş ve odalardaki optik duman dedektörleri çalışmıyormuş. Koridor, hol, yemekhane, otel çalışanlarının yatak odaları gibi yerlerde de yangın dedektörleri yokmuş. Mutfakta olması gereken optik duman ve sıcaklık dedektörü de mevcut değil… Melih Bey, soluklanıp devam etti:
- Otomatik devreye girerek yapıdaki tüm mahallere yangın ikazını iletmesi gereken yangın algılama sistemi çalışmadığı için müşteriler ve personel yangına habersiz yakalanmış. Yapıda sadece yangın merdiveninin olduğu mahalde mevcut olan ve en az 120 dakika kesintisiz aydınlatma sağlaması gereken acil aydınlatma sisteminin bataryalar bitik olduğu için yangın sırasında çalışmadığı da tespitler arasında… Mustafa:
- Bolu Kartalkaya'daki otelin insanların konaklamasına uygun bir yer olmadığını anlamaya bu kadarı bile yeterli… Melih Bey:
- Çok daha fazla detay var. Ancak bilirkişi heyet ön raporu, inceleme yapılan her hususla ilgili olarak 'mevzuata, bilim, fen ve sanat kurallarına uygun şekilde tesis edilmediği' cümlesi ile neticeleniyor. Otelde yangın riskine karşı alınması gereken tedbirlerin mevcut mevzuat yanında bilim, fen ve sanat kurallarına uygun şekilde tesis edilmediğinin sabit olduğunun vurgulandığı ön rapor, yaşanan facianın temel sebebinin ne olduğunu ortaya koyuyor… Remzi:
- Şimdi ne olacak peki?..
- Öncelikle, vefat edenlere rahmet, aile ve yakınlarına sabırlar dileriz. Şimdi, başta otel sahipleri ve yetkilileri olmak üzere, olayda ihmali olanların tamamının hukuk karşısında hesap vereceklerini söyleyebiliriz. Televizyonlara çıkıp benim sorumluluğum yok ve benzeri laflar ederlerin paçayı sıyırma ihtimali de yok. Mevzuat, yangın tedbirleri ile alakalı olarak belediyeleri gösteriyor çünkü… İhsan:
- Bunun gidenleri geri getirmeyeceğini de unutmayacağız tabii…
- Doğru. Bu hususta, Bolu Kartalkaya'da 78 insanımızın can verdiği yangının, bundan böyle benzeri durumlara hazırlık açısından hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı bir süreci başlatma ihtimalinin büyük olması, belki bir tür teselli olabilir. İlgili mevzuatın ihmale yer bırakmayacak şekilde iyice netleşeceği ve denetimlerin kaytarmaya fırsat tanımayacak şekilde sıklaştırılacağı düşünülebilir. İtfaiyenin yakın olmasının ne kadar önemli olduğu ortaya çıktığı için bu tür yerlerde küçük de olsa itfaiye teşkilatlarının oluşturulması atılacak ilk adımlardan olabilir, mesela… Mehmet:
- Yangına 54 dakika sonra müdahale edebilen itfaiye araçlarının merdivenleri ile 51 kişiyi kurtarması, bunun en açık örneği. Dün akşam Konya'da çöken binaya 10 dakika içinde ekiplerin gelebilmesi de, erken müdahalenin önemini gösteriyor… Selim:
![mevzuata-bilime-ve-fenne-aykiri-1737830804732.jpeg](https://iatkv.tmgrup.com.tr/28bf09/0/0/0/0/0/0?u=https%3a%2f%2fitkv.tmgrup.com.tr%2f2025%2f01%2f25%2fmevzuata-bilime-ve-fenne-aykiri-1737830804732.jpeg&mw=400)
- Konya'daki olayın, Suriyeli bir gencin tehlikeyi haber vererek apartman sakinlerini uyarması sayesinde bir faciaya dönüşmemesi, Cenab-ı Hakk'ın lütfu. Ekiplerin yıkıntıdan üç kişiyi yaralı olarak kurtarmaları da… Melih Bey:
- Doğru. Benim dikkatimi çeken konulardan birisi de gece olay yerine gelen içişleri Bakanımızın, binada oturan 79 kişinin tek tek aranıp, içeride sadece 5 kişinin kaldığını tespit ettikleri şeklindeki açıklaması. Kurtarma ekiplerinin mükemmel çalışmaları yanında bu da devletimizin nasıl çalıştığına güzel bir örnek… İhsan:
Çekirge bir sıçrar…
- Allah (cc) benzeri felaketlerden hepimizi muhafaza eylesin. Hazır burada iken, Ümit Özdağ'ın tutuklanması konusundaki görüşlerini de alalım…
- Ümit Özdağ, 'halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etmek' iddiası ile tutuklandı. İlk bakışta, bir parti genel başkanının böyle bir suçtan tutuklanmasının garip gelen tarafları olduğu söylenebilir. Ancak, Ümit Özdağ söz konusu olduğunda konu biraz karmaşıklaşıyor. Sürekli olarak toplumu germe ve bunun üzerinden kendisine bir alan açma çabaları ile tanınan bu kişinin şimdiye kadar neden içeri alınmadığını sorgulayanların sayısı da epey çok çünkü… Mustafa:
- Laf aramızda, ben de böyle düşünenlerden birisiyim. Görünürde milliyetçi geçinen ama güya Arap karşıtlığı yapıyormuş gibi gözükürken, başka ülkelerden gelen Türk asıllı insanlara bile sürekli hakaret eden birisi…
- Bu, işin bir yönü. Asıl mesele milliyetçi geçindiği halde kamu düzenini bozabileceğini bildiği girişimlerde bulunması, bence. Toplumun belirli bir kesiminin hassasiyetlerini kaşımak suretiyle kendisine oluşturduğu bir alan var ve ortalığı gerebileceğini düşündüğü konularda sürekli olarak yalanlara başvurarak bu alanı genişletmeye çabalıyor. Ortaya attığı iddialar birer birer yalanlanmasına rağmen, özellikle Suriyelilerle ilgili ürettiği yalanların haddi hesabı yok. Türkiye'de 7 milyonu Suriyeli, 13 milyon yabancı olup, en az 2,5 milyon Suriyeliye Türk vatandaşlığı verildiği iddiası, yalanlarının en büyüklerinden… Selim:
- Birazını da ben sayayım. Suriyelilerin Tüp Bebek Masraflarının devletçe karşılandığı, Suriyeli sığınmacıların orman yangını çıkardığı, 1 milyon Suriyeli'nin oy kullanacağı, Kocaeli'de Suriyelilerin köpekleri vurup vatandaşların evine saldırdığı, Suriyeli sokak çetelerinin İzmir'de ağır şiddet uygulamaya başladığı, Suriyeli bir grubun Mersinli bir genci bıçakladığı, Ümit Özdağ yalanlarının bazıları. Konya'da bir petrol istasyonunda 6 Afgan saldırganın, 2 Türk çalışanı hastanelik ettiği yalanı, bir başka örnek… Remzi:
- Geçen yıl Kayseri'de yaşanan üzücü olayların müsebbibi de o idi herhalde?..
- Büyük ihtimalle. Ümit Özdağ'ın bariz vasfı, hep hukuken kendine fazla zarar vermeyecek şekilde hareket etme gayreti. Başına gelebilecekleri bildiği halde yapacaklarından geri durmuyor, ama içeri girmemek için de bin türlü atraksiyon yapıyordu. Menderes'in üzerinde sigara söndürdüğü söylenen bir 27 Mayıs darbecisinin oğlu olan Ümit Özdağ'ın hangi akla hizmet ettiği, kimliği, aidiyeti, başta Mossad olmak üzere bağlantıları yanında kimin için çalıştığı konusunda çeşitli iddialar var. Ancak sanırım bu kadarı da çok fazla dedirten asıl mesele son zamanlarda sürekli olarak bir iç savaştan bahsetmeye başlaması oldu… Mehmet:
- Bu durumda çekirge bir sıçrar, iki sıçrar şeklindeki söz akla geliyor. Söylediklerinden, yapıp ettikleri sebebiyle bıçak kemiğe dayandığı için Ümit Özdağ'ı içeri atma gereği ortaya çıktı demek ki…
- Cumhurbaşkanımızın, devlet mekanizmasının biraz ağır hareket etse de çalmaya başlayınca durmadığına dair bir sözü aklıma geldi, nedense. Evet, bugünlük de herhalde bu kadar. Cenab-ı Hakk, kamu istikrarımızı bozmak için çalışanlara fırsat vermesin ve Bolu'daki gibi facialardan milletimizi muhafaza eylesin…
- Amin…