EKREM KIZILTAŞ

Günümüzde pek bir şey ifade etmiyor olabilir. Ancak, 'karakolda doğru söyler, mahkemede şaşar', yakın zamana kadar anlamlı bir sözdü. Ne ifade ettiğini anlatabilmek için 'yazarken doğruyu söyler, mahkemede şaşar' sözünü kullanabiliriz.

'Fonlu' medyamız, açıkça yazdıklarını hukuk önünde başka türlü yorumlamaya çabalayanlarla dolu. Yazar ya da konuşurken kendilerine göre doğruyu söyleyenlerin iş mahkemeye intikal ettiğinde süt dökmüş kedi gibi davranmaları, standart davranış kalıbı.

Sadece içeriyi ilgilendiren değil, dış politikamızla bağlantılı konularda da dış mihrakların güdümünde olanların, düpedüz ihanet olduğu bilinen marifetlerini bile 'basın ve ifade özgürlüğü' kapsamına sokabilme çabaları, yüzsüzlüğün zirvesi.

Vaktiyle, 'bana bir şey olmaz, olursa ifade özgürlüğü bahanesiyle ortalığı ayağa kaldırırız' düşüncesiyle hareket edip başarılı olanlar herhalde olmuştur. Ancak, son gelişmeler, birilerinin hukuk tanımaz tavırlarını eskisi gibi rahatça sürdüremeyeceklerini gösteriyor.

İBB Başkanı ve şürekasının son marifetlerinden birisi, Beylikdüzü Başkanlığı döneminden kalan bir dosyasına atanan bilirkişi üzerinden fırtına koparmaları.

Başladığı 2016'dan beri sürekli olarak ertelendiği anlaşılan davaya mahkemenin atadığı bilirkişinin afişe edilmesi ne ise. Ancak aldıkları işaret üzerine bu kişiyi arayan sözüm ona gazetecilerin, dava ile alakasız hususlarda sorular sormaları ve görüşmeyi izinsiz kaydettikleri yetmiyormuş gibi bir de yayımlamaları, hukuk tanımazlık göstergesi.

Bir kişi ile yapılan görüşmenin rızası olmadan yayımlanmasının cezayı gerektirdiği, mesleğe yeni başlayanların bile bilmesi gereken temel kurallardan. Gazetecilik yapmalarının engellenmeye çalışıldığı bahanesine sarılanların da bildiği gibi, olay buz gibi 'haberleşmenin gizliliğini ihlaldir ve suçtur.

Görüşmeyi yapan Barış Pehlivan'ın, başkasının kaydettiği konuşmanın yayımlanmasından haberi olmadığını; Kürşad Oğuz'un, Suat Toktaş'a yayımlanmaması gerektiğini söylediğini; Toktaş'ın ise Pehlivan'ın 'Abi biz gazeteciyiz' mesajı sebebiyle, izin var sanarak yayımladığını söylemesi, anlattıklarının özeti.

Anlatılanlar, adı geçenlerin söz konusu yayını gördükleri lüzum üzerine ve suç teşkil edeceğini bilerek yaptıklarını gösteriyor. Basın ve ifade özgürlüğü yaygarası koparma gayretleri ise bu türden dolmaları yutacaklara yönelik.

'Bilirkişi deşifre olduğu için' birilerinin telaşa kapıldığını iddia eden İBB Başkanı'nın, kendisinin ciddi bir telaşa kapıldığını belirtmek gerek.

Son olarak 'kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret', 'tehdit', 'terörle mücadelede görev almış kişileri hedef gösterme' ve 'adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs' suçları ile hakim karşısına çıkan İmamoğlu da, öncekilerde olduğu gibi bu suçlarla da mağduriyet oluşmayacağını mutlaka biliyordur.