Kötü ve daha kötü…
Ülkemizin ekonomik olarak ne durumda olduğu ile alakalı rivayetler, muhtelif. Müzmin muhalifler ve özellikle de bir yerlere eklemlenmiş olanlarına göre, 'ne yersen ye' durumundayız ve böyle giderse iflah olma şansımız da yok. Tedavi ile ilgili başlıca önerileri ise daha çok demokrasi, özgürlük ve hukukun üstünlüğü gibi klişe şeyler.
Daha çok demokrasi ve özgürlük derken ne kastettiklerini izah babında söyleyebildikleri, hep teslimiyeti hatırlatıyor. Teslim olalım kurtulalım diyorlar, yani. Hukuk bahsinde Osman Kavala, Selahattin Demirtaş ve benzeri birkaç ismi zikretmekle yetinmeleri, emir aldıkları merkezlerin talepleri ile alakalı belli ki.
Sadece konumumuz itibariyle bile dünya üzerindeki ülkelerden herhangi birisi olmadığımız açıkken, sahasında uzman ekonomistlerin değerlendirme yaparken bize özel bazı durumlara önem vermeyişleri, düşündürücü.
Çeşitli kuruluşların hazırladığı, doğrulukları tartışmalı bazı raporlar ve anketler üzerinden bizi mukayese etmeye kalkıştıkları ülkeler, niyetlerinin iyi olmadığına işaret. Normal sıralamada dünyanın 20. ve SAGP açısından 11. büyük ekonomisi olan Türkiye'yi; hukuk, adalet, özgürlük, ekonomi ve daha birçok konuda Ukrayna, Gürcistan ve hatta sömürü sebebiyle fakirliğin dibini bulmuş Afrika ülkeleri ile mukayese etmek, en azından ayıp.
Bütün bunlar bir yana. Ancak, ekonomimizin faiz ve enflasyon açısından neredeyse mükemmele yaklaştığı 2012 sonrası yaşanan Gezi, 17-25 Aralık, 15 Temmuz, Kovid19 salgını, Rusya Ukrayna Savaşı gibi gelişmelerin olumsuz etkilerini adeta yok saymaları, konunun en önemli yönlerinden.
Daha iyisi tabii ki olabilirdi. Ancak, ülkemizi zayıflatmak niyetiyle yapılan bir dizi girişim düşünüldüğünde, 'çok daha kötüsü de olabilirdi' demek, objektifliğin gereği oysa.
Müzmin muhalifler ve bir yerlerden emir alanlar arasında dünyadaki gelişmeleri izlemeyenler tabii ki vardır. Ancak izleyenler, sisteme teslim olup istenildiği gibi davrananların uçuruma doğru gittiklerini, biliyorlardır herhalde.
Türkiye, teslim olmak yerine sistemle kavga etmeyi seçen ve bu sebeple çeşitli şekillerde yara bere alan bir ülke. Bunun kötü olduğunu düşünenler, mesela Arjantin'in durumuna bakıp daha kötünün, hatta çok daha kötünün ne olduğu konusunda fikir sahibi olabilirler…
Arjantin, teslim olanları nelerin beklediğini anlamak için uygun bir örnek. Arjantinliler, 2018'de 19 Peso'ya aldıkları 1 doları, IMF'ye teslim olmalarının 6. yılında, şimdi 981 Peso'ya ancak alabiliyorlar. Enflasyoun yüzde 300'ü bulduğu ülkede memur, işçi, emekli ve köylülerin durumunu artık siz hayal edin…
Daha iyisi tabii ki olabilirdi, ama daha kötüsünün de olabileceğini hiç unutmamak gerekir. Daha iyisini yapamadı diye, iyi şeyler yapanlara kızıp kötüye meydan açmak, yapılabilecek en büyük hatadır. 'Pireye kızıp yorgan yakılmaz' yani…
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Bana arkadaşını söyle… (20.11.2024)
- Mızrak çuvala sığmıyor!.. (17.11.2024)
- Keşke satın alsalardı!.. (16.11.2024)
- Tencere dibin kara… (13.11.2024)
- Yürüyüşünü görelim… (10.11.2024)
- En azından ayıp!.. (09.11.2024)
- Anlamak çok mu zor?.. (06.11.2024)
- Köprüden önceki son çıkış… (03.11.2024)
- Yok öyle!.. (02.11.2024)
- Ne oldu şimdi?.. (30.10.2024)