Bize dokunmaz…
Bir tür nimet olarak kabul ettiğimiz teknolojik gelişmelerden bazılarının giderek başımıza dert olduğunu söylemek durumundayız. Hayatımızı kolaylaştıran yeni buluşlar, bazı hallerde ciddi problemlere sebebiyet verebiliyor ve o zaman da faydasının mı yoksa zararının mı fazla olduğunu tartışmak kaçınılmaz oluyor.
Bir yandan sevindiğimiz ama bir yandan da bundan sonra olabilecekleri düşünerek tedirgin olduğumuz gelişmelerin en yoğun olduğu alanlardan birisi medya. Matbuat'tan Basın'a, oradan Medya'ya ve şimdi de Yeni Medya'ya geçişte, avantajlar yanında ciddi sıkıntılar da söz konusu.
Orta yaş üzerindekilerin hatırlayacağı üzere, önce gazeteler ve daha çok haber yani 'ajans' dinlediğimiz radyo vardı. Derken karşımıza değişimin ilk ve önemli adımlarından olan televizyon çıktı. Tek kanallı ve siyah beyaz televizyonun renklenmesi ve kanalların çoğalması gibi değişiklikleri hazmetmeye çalışırken, uydu yayınlarının analogdan dijitale geçişi ile birlikte başlayan TV kanal bombardımanı, hazım yani uyum problemine sebebiyet verdi.
Yaşadığımız mahalle ya da köylerde eş dost, akraba ve komşu ziyaretleri ile akıp giden hayatımız, televizyonla birlikte kaçınılmaz olarak dönüşmeye başladı. Tek başına veya beraberce dizi, film ya da haber programı izlemenin sıcak muhabbetlerin yerini alması, gelişmelerin bundan sonraki seyrinin pek hayra alamet olmadığına işaret ediyordu.
İnternetin iyice gelişmesi, sıcak ilişkilerdeki kopuşun zirveye doğru gittiğinin habercisiydi. TV ile başlayan, insanların uzak yakın çevrelerinden belli ölçüde kopuşu, internetle daha bir yoğunluk kazandı.
Çok kanallı TV'ler ve her eve giren internet, ailelerin kendi içlerine kapanmaları ve eş, dost, akraba ve komşu ziyaretlerinin iyice seyrekleşmesini getirdi. Belki de en ağır darbe sosyal medyanın yaygınlaşması ile geldi. Şimdi sosyal medyanın çevreden iyice kopardığı fertlerin, aile içinde bile kendi dünyalarına kapanmaları ile karşı karşıyayız.
Evlerinde ellerindeki telefonda sosyal medyaya dalan anne baba, odalarında kendi alemlerinde yaşayan çocuklar, sıradanlaştı. Arada bir göz atılan TV'ler ise fondaki sesten ibaret.
Ufak bir bedelle aldığımız gazeteler yerine, radyo ve TV'leri dinleme ve izlemenin ücretsiz olması, tali bir mesele. Ücretsiz olduğunu zannettiğimiz sosyal medya platformları meselesi ise son derece karmaşık.
Günümüz, iletişim uzmanlarının sıklıkla tekrarladıkları, "bir ürüne para ödemiyorsanız ürün sizsiniz demektir" sözünün aslında ne demek olduğunu, biraz geç olsa da hep birlikte kavramaya başladığımız bir zaman dilimindeyiz.
Gelişmelere 'bize dokunmaz' anlayışı ile hazırlıksız yakalandığımız için ciddi faturalar ödediğimiz açık. Dertleşmemizi şöyle bitirelim: Gelişmelerin bize de dokunduğunu anladığımıza göre, bundan sonrası için kafa yormaya başlamak gerek…
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Bana arkadaşını söyle… (20.11.2024)
- Mızrak çuvala sığmıyor!.. (17.11.2024)
- Keşke satın alsalardı!.. (16.11.2024)
- Tencere dibin kara… (13.11.2024)
- Yürüyüşünü görelim… (10.11.2024)
- En azından ayıp!.. (09.11.2024)
- Anlamak çok mu zor?.. (06.11.2024)
- Köprüden önceki son çıkış… (03.11.2024)
- Yok öyle!.. (02.11.2024)
- Ne oldu şimdi?.. (30.10.2024)