Ülkemizin petrol üretiminin 17 Ağustos'ta günlük 107 bin 621 varili bulduğu ve 95 bin 656 varili TPAO tarafından gerçekleştirilen bu üretimin 47 bin 58 varillik kısmının Gabar Dağı'ndaki kuyulardan elde edildiği, sevindirici bir haber.
TPAO'nun Gabar Dağı'nda açtığı kuyuların günlük 700 varil olan verimleri bugün 2 bin 2 bin 500 varile yükselirken, bir yandan da sayıları artıyor. Bu, ihtiyacının büyük bir kısmını ithalle karşılayan ülkemizin giderek kendi petrolünü karşılama oranının artması ve cari açığımızın da azalması demek.
Asıl sevindirici olan hususlardan birisi de Gabar yakınlarındaki Akçay Köyü sakinlerinden birisinin, 'eskiden bölge barut kokuyordu, bugün ise petrol kokuyor' şeklindeki sözleri. Her ne kadar hoş bir koku sayılmasa da petrol kokusunun giderek artması, ülkemizin geleceği açısından müjdelerle dolu.
Sadece petrol de değil. 2024'ü petrolde ve doğal gazda üretimi arttırma yılı ilan ettiklerini belirten Bakan Alparslan Bayraktar'ın, '15 Ağustos'ta 7 milyon 609 bin 427 metreküp ile doğal gazda da üretim rekoru kırdık' şeklindeki sözleri, gidişatın oldukça iyi olduğuna işaret.
Petrolün büyük bir bölümünü çıkaran ve doğal gaz üretiminde de aslan payına sahip olan TPAO'nun 15 Ağustos'taki günlük doğal gaz üretimi 7 milyon 335 bin 47 metreküp. Bunun 6 milyon 146 bin 886 metreküplük kısmının Karadeniz'deki Sakarya Gaz Sahası'nda gerçekleştirilmiş olması, ayrı bir önemde.
Gerek doğal gaz ve gerekse petrol arama-çıkarma konusundaki katkıları her daim şükranla anılacak Berat Albayrak'ın Enerji Bakanlığı döneminde hızlanan süreçlerden rüzgar ve güneş enerjisi alanlarında da ciddi mesafeler alınmış olması, ülkemizin geleceği ile ilgili ümit verici hususlar.
Daha kısa bir süre öncesine kadar varlığı konusunda az bilgi sahibi olduğumuz rüzgar, güneş ve benzeri yeşil enerji türleri üretiminin gittikçe artması, sadece çevre değil ekonomi açısından da ümit verici.
Enerji sahasındakiler başta olmak üzere günümüzde bardağın dolu olduğuna dair yorumları haklı çıkaracak göstergeler oldukça yaygın. Ancak, her türlü gelişmeyi yok sayma ya da itibarsızlaştırma eğilimindeki birilerinin yalanlarla hep sahnede oldukları da bir vakıa.
Sadece Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı bünyesinde faaliyetlerini sürdüren Dezenformasyon Merkezi'nin bültenlerine bakıldığında, akılları zorlayacak bir şekilde yalanlar üreten birilerinin varlığını anlamak mümkün.
Çoğu sosyal medya üzerinden yayılmaya çalışılan yalanların, herhalde etkilerini artırmak isteyen bazı yaygın medya organları tarafından da kullanılmaları, ayrı bir problem. Hangi hususta olursa olsun, açıklanan gerçeklere zerre kadar aldırmayanlarca üretilen yalanların, siyasi mahfillerde müşteri bulabilmesi ise konunun belki de en vahim taraflarından… Siz siz olun, bardağın tam doluluğa yakın olduğunu aman unutmayın!..