Kimin adamı olunduğu, önemli…

Osman Kavala'nın Türkiye'de yaptığı söylenenlerin benzerini ABD'de yapmaya kalkışabilecek birilerinin başına neler gelirdi acaba?..

Aynı soruyu, Enis Berberoğlu, Can Dündar ve Selahattin Demirtaş'ın yaptıklarıyla ilgili olarak da sorabiliriz.

İşbaşındaki hükümeti iş yapamaz hale getirmek için ABD şehirlerinde gösteriler tezgahlayıp can ve mal kayıplarına sebebiyet verilse ve devlet sırları yayınlanmak üzere birilerine servis edilse, mesela…

ABD'lilere, böylesi durumlarda ilgililerin başına gelebilecekleri sorsak, 'bizde öyle şeyler olmaz' diyecekleri, kesin.

MİT Tırları meselesi gündemde iken, benzer bir olayın ABD'de yaşanması durumunda neler olabileceğini sorduğumuz üst düzey bir ABD'li, 'bizde MİT Tırları benzeri olaylar olmaz' demişti.

Verilen cevabı, ABD'de devlet sırları ile ilgili konularda haddini aşanların başına olmayacak şeylerin gelebileceği şeklinde yorumladığımızda, muhatabımız susmuştu.

Aynı durumda Avrupa ülkelerinde neler olabileceğini BBC'de katıldığı bir programda Can Dündar'a öğretmişlerdi.

ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Osman Kavala'nın serbest bırakılması çağrısında bulunsa da, ABD yönetimi Türkiye'yi yönetenlerin yargı hassasiyetini biliyor. Daha önce yaşananlarla bu konuda ciddi tecrübe sahibi olmuşlardı.

Başını CHP'lilerin çektiği bir güruh Rahip Brunson olayı ile ilgili mübalağalı yorumlar yapsalar da, Türkiye'nin o konuda tutarlı davrandığını biliyoruz. ABD'den Brunson için gönderilen özel uçağın defalarca boş dönmesi bundandı.

ABD'liler, Türkiye'de yargı süreci devam eden birisinin serbest bırakılması talebi ile onun kendileri açısından önemini vurguluyorlar belki. Ama Osman Kavala'nın kendi adamları olduğunu da açık ediyorlar…

Muhtemelen ne yaptığının farkında olduğu için, minareyi çalmadan önce kılıfını iyi hazırlamış gözüken Osman Kavala açısından fark etmeyebilir. Ama Türkiye'nin istikbali ile ilgili kötü niyetleri bilinen bir ülke tarafından sahip çıkılmak, hoş değil…

Kim olduğunuz kadar, kimin adamı olduğunuz da önemli…