Kemal Kılıçdaroğlu'nun TTB ziyaretinde sarf ettiği coronavirüsle mücadele konusu ve hele de kahvehanelerle ilgili sözlerini okurken, Salih Tuna'nın 'Kafasını Kaybeden Adam / Genel Merkez' kitabından bir bölüm okuduğumu zannetmiştim...
Tuna'nın Turkuvaz Kitap'dan çıkan mizahi romanını okuyanlardan aynı hisse kapılan başkaları da olmuştur.
Ama tabii kitaptan alınma değildi sözler… Ana muhalefet lideri, vatandaşların kahvelere gitmesi babında 'her oyunda sıfır, yeni kâğıt açılmasını' öneriyordu, ciddiyetle.
"Ama bu düşünülmüyor. Akıllarına bile gelmiyor" diyerek, güya yöneticileri eleştirmesinin, teklifinden aşağı kalır yanı yoktu.
Aynı konuşmada, TTB yöneticilerinin yani hekimlerin yanında üstelik, coronavirüsle mücadele konusunda saçtığı inciler, ayrı bir bahis.
İlk olmayıp, son da olmayacak sözleri tevil gayretine kapılanlar ve hatta galiba elleri mecbur bu sözlerin stratejik bir hesabın uzantısı olduğunu(!) söyleyenler de oldu…
Salih Tuna, Genel Merkez serisinin ikinci kitabını yazarsa bu konuyu kullanır mı, bilinmez. Ancak, bu açıklamanın uzun zaman hafızalardan silinmeyeceği, kesin.
Esas konu ise Türkiye'nin ana muhalefet partisinin genel başkanı ve etrafındaki kadronun siyaset yapma biçimindeki tuhaflığa, CHP mensuplarının nasıl baktıkları…
Tuhaflık demek gerekiyor, çünkü muhalefet yaptıklarını söyleyen o cepheden hakikaten tuhaf şeyler sadır oluyor… Asıl tuhaflık ise seçmen kitlesinin yüzde yirmi beşe yakınının bunları şaşırtıcı bir tevekkülle izlemesi…
Demokrasilerde muhalefet konusunda teorik bilgiler vermeye gerek kalmadığı, bunun yerine muhalefetin CHP'nin yaptığı gibi olmadığını söylemenin yeterli olabileceği bir vasat var ortada.
MESELA!..
Sadece Türkiye'de değil, dünyanın her neresinde olursa olsun muhalefet partilerinin yapması gerekeni herhalde şöyle tarif edebiliriz:
Ülkenin mevcut durumunu iyi okumak, iktidar tarafından yapılanları ve yapılmakta olanları değerlendirmek ve varsa eksiklere işaret ettikten sonra bütün bunlardan çok daha iyisini yapabileceğine insanları inandırmak…
Bu açıdan bakıldığında, başta Genel Başkan Kılıçdaroğlu olmak üzere CHP'lilerin muhalefet yaptıklarını söylemek mümkün değil…
Muhalefet yapıyormuş gibi yaptıkları söylenebilir belki…
İnşallah öyle bir şey olmaz. Ama CHP iktidar olsa, sürekli olarak 'orada ne işimiz olduğunu' sorduğu Suriye'deki gelişmeler konusunda ne gibi adımlar atar, mesela?.. Bu ülkenin kuzeyinde Türkiye'nin nefesini kesebilmek için oluşturulan terör koridoruna mani olmayı düşünür mü CHP?..
Menfaatleri için çabalayanların her türlü uluslararası kuralı görmezden geldikleri, malum. Böyle bir vasatta, Türkiye'nin ve KKTC'nin Akdeniz'deki enerji haklarını savunma konusunda CHP'nin tavrı ne olur?..
Diplomatik yollara kesinlikle yanaşmayıp, ülkemizin ve Kuzey Kıbrıs'ın haklarını gasp etmeye çalışan Fransa, Yunanistan ve GKRY ile gereği gibi mücadele eder mi CHP?..
Ermenistan ve Fransa ağzı ile Türkiye'yi suçlayan CHP Milletvekili Ünal Çeviköz'ün sözleri ortada iken, Azerbaycan'ın Ermenistan'la mücadelesine destek konusunda nasıl bir tavır takınır CHP?..
Bunlar ve benzerleri ile ilgili, CHP'nin Türkiye'nin menfaatlerini savunacağını düşünenlerin hayal gördükleri, söylenebilir… Emarelere bakılırsa, bu konuda herhangi bir ümit de yok…
Durum bu iken, çoğunluğun hala CHP zihniyetince oluşturulan algıları tartışması, ciddi bir mesele…
Neden etrafımızdaki CHP mensuplarına bu konuları sorup cevap aramalarını teşvik etmediğimiz, işin bizimle ilgili tarafı…