'Yapmamalıyız' diyenler!..
Motor, araba, uçak, gemi yapamayız diyenlerin önemli bir kısmını, aslında bunları yapmamamız gerektiğini düşünenler oluşturuyordu. Halen de böyle...
Yapamayız diyenlerin başlıca bahanesi 'bir tarım toplumu olduğumuz ve sanayileşme ile uğraşmak yerine patates ve şeftali yetiştirmeye odaklanmamız gerektiği' idi.
Oysa bu kesimin hedef olarak gösterdiği Avrupa ülkeleri sanayileşirken tarımda da ciddi mesafeler alıyordu.
Toplumun kaymağını teşkil eden 'yapamayız' taraftarlarının, üretilmesini istemedikleri ürünleri ithal edenler ve bunların yakınlarından oluşması, dikkat de çekmiyordu. Vatandaşımız olan birilerinin ülkemiz aleyhine işler yapabilecekleri, pek akla gelmiyordu çünkü.
Yapamayız diyen ve aslında yapmamamız gerektiğini düşünenler, bu tür adımların atılmasına imkan sağlayabilecek makamları da bir şekilde ele geçirmişlerdi.
Sanayici diye geçinenlerin öncelikli vazifesi, ülkenin sanayileşmesini önlemekti sanki. İthal ettikleri ürünlerin 'Türkiye için yeterli olduğunu' savunuyor ve bunların ülkemizde yapılmasını önleyebilmek için ellerinden geleni artlarına koymuyorlardı.
Türkiye'nin kendi motorunu, arabasını, uçağını, gemisini yapabileceğini ve yapması gerektiğini savunan, bunu da gerektiğinde uygulamalı bir şekilde ortaya koyanlara çektirilenler, ciltler dolusu kitaplara sığmaz.
Kirli zihniyet...
Devlet tarafından kurulan tayyare fabrikası yanında Nuri Demirağ, Vecihi Hürkuş gibi isimlerin havacılık sahasında yapmaya çalıştıklarının engellenmesi, silah ve mühimmat üreten Nuri Killigil'in fabrikasının havaya uçurulması gibi olaylar, ülkemize musallat olan kirli zihniyeti tanımak için yeterli.
Bu ülkenin kendi motorunu yapabileceğini savunup Gümüş Motor'la bunu ispat eden Erbakan Hoca'ya yaşatılanlar ve Devrim otomobilinin başına gelenler de aynı şekilde.
O dönemlerin en dikkat çekici taraflarından birisi, mesul mevkilerde bulunanların bile oluşturulan olumsuz algılara hizmet eden tavırlarıdır.
Ülkenin sanayileşmesinin gerekmediği dolayısıyla tarıma odaklanması gerektiğini savunan sanayi bakanı, ticaretten sadece ithal malların alım satımını anlayan ticaret bakanı olup olamayacağını merak edenler, tarihin sahifelerini çevirirlerse bunun örneklerini mebzul miktarda bulabilirler...
Arzu ettikleri bir türlü gerçekleşemeyen milletimizin, 'başımızdakiler bizim için iyi olanı biliyor ve bunları gerçekleştirmek için de çalışıyorlardır' şeklindeki iyi niyetli düşünceyi hiç kaybetmediği varsayılabilir.
Yapılmasını arzu ettiklerini 'bir gün mutlaka yapılır' sabrıyla bekleyen insanımızın, bir şeyler yapmaya çalışan ama engellenenlere hep destek olması da siyasi tarihin unutulmaz sahifelerini oluşturur.
Ülkemizde suların yatağını bulduğu ve nihayet taşların yerli yerine oturmaya başladığı bir dönemdeyiz.
Devleti artık halkın içinden gelen kadrolar yönetiyor. Vaktiyle neler yaşandığının farkında olan bu kadro, neler yapılması gerektiğini ve bunların nasıl yapılacağını iyi bildiği için de kuru gürültüye pabuç bırakmayıp yapılacakları yapıyor.
Kendi helikopterini, uçağını, İHA'sını, silahlarını yapan, otomobili için de gün sayan ülkemiz, doğalgaz keşfi ile yerimizde saymamız hatta geri gitmemiz gerektiğini düşünenlerin ezberlerini bir kez daha bozdu.
Hepimizi sevindiren gelişmeleri itibarsızlaştırmaya çalışanların, sandık dahil, gereken yerlerde gerektiği cevapları alabilmeleri için gayret etmek, işin bize düşen kısmı...
Birileri yapılmaması gerektiğini savunurlarken, biz yapılmasını istiyorsak temel şart bu!..
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Bana arkadaşını söyle… (20.11.2024)
- Mızrak çuvala sığmıyor!.. (17.11.2024)
- Keşke satın alsalardı!.. (16.11.2024)
- Tencere dibin kara… (13.11.2024)
- Yürüyüşünü görelim… (10.11.2024)
- En azından ayıp!.. (09.11.2024)
- Anlamak çok mu zor?.. (06.11.2024)
- Köprüden önceki son çıkış… (03.11.2024)
- Yok öyle!.. (02.11.2024)
- Ne oldu şimdi?.. (30.10.2024)