Ayasofya ile ilgili heyecanlı bekleyiş sürüyor. Bugün açıklanabilme ihtimali olan Danıştay kararının ne olduğu ve esas olarak Cumhurbaşkanlığı'nın konuyla ilgili uygulaması, başlıca merak konularından…
Yunanistan başta olmak üzere bazı ülkelerin içişlerimize karışma denemeleri eksik olmazken, sadece Türkiye'dekiler değil bütün Müslümanlar Ayasofya'nın cami hüviyetine kavuşmasını sabır ve ümitle bekliyorlar. Tabii ki dua etmeyi unutmadan…
İçimizde olsalar da 'bizden' olmayan birileri ise hepsi de saçmalıklarla dolu argümanlarını sıralayarak Ayasofya'nın müze olarak devam etmesini sağlayabilme derdinde. Fırsattan istifade, Ayasofya'nın kiliseye dönüştürülmesi ya da hem cami hem de kilise olarak kullanılması şeklinde teklifler sunanlar da oluyor tabii.
Çeşitli şekillerde Ayasofya'nın cami haline getirilmesini engellemeye çalışanların kendiliklerinden mi bu işe kalkıştıkları yoksa bazı mihrakların emirlerini mi yerine getirmeye çalıştıkları, konunun en önemli yanı.
İnanç ve ideolojileri ne olursa olsun, bu ülkede siyaset yapanların milletimizin kahir ekseriyetinin istediği bir şeye karşı çıkmalarını başka türlü izah edebilmek hakikaten zor çünkü…
Ayasofya'nın önce ibadete kapatılması sonra müze haline getirilmesi ile ilgili olarak 30'lu yıllarda olup bitenler, artık tarihin konusu.
1946'dan beri bu mabedin asli hüviyetine dönüştürülmesi için ciddi gayretler sarf edilmesine rağmen bunların her defasında engellenmesi, dışarıdan esen rüzgarlara ek olarak içimizden birilerinin de Ayasofya'nın cami olmasını istemediklerini gösteriyor.
Savrulmanın böylesi…
Ayasofya konusunda batılılardan daha şedit olan bu zihniyet sahipleri, cami haline dönüşmemesi için ellerinden geleni yapmayı sürdürüyorlar.
Bunlardan birisi olan CHP milletvekili Prof. İbrahim Kaboğlu, Ayasofya'nın varlığını müze olarak sürdürmesi, hatta Sultanahmet'in de müze haline getirilmesi gerektiğini savunmuştu mesela. Bahanesi de buraların insanlığın ortak mirasları arasında olmasıydı..
Kaboğlu, insanlığın ortak mirası mabetler dünyanın her yerinde asli görevlerini yaparken, neden Ayasofya'nın müze olarak kalmasını savunduğuna bir izah getiremedi getirmedi. Söyleyebileceği bir şey yoktu çünkü…
İnsanlığın ortak mirası diye Sultanahmet'in de müze olmasını istemesi, kimilerine ilgili profesörün çalışılarak kazanılmış bir cahilliğe sahip olduğunu düşündürdü.
Bu arada 'şükür ki Kaboğlu insanlığın ortak mirasları arasında olan Süleymaniye ve Selimiye'yi için içine katmadı' diyerek inceden dalgasını geçenler de oldu kaçınılmaz olarak…
En ilgi çekici çıkışlardan birisi de HDP'li milletvekili Hüda Kaya'dan geldi. Katıldığı bir TV programında, 'kılıç hakkı' ve benzeri derin(!) konulara dalan HDP'li milletvekili, nihai olarak da 'Ayasofya, hangi inanç erbabınca yapıldıysa onlara ait olması gerekir' şeklindeki iddiası ile Ayasofya'nın kiliseye döndürülmesi gerektiğini savundu.
H. Kaya'nın cami iken kiliseye çevrilen Avrupa'daki birçok mabedin tekrar cami haline getirilmesini savunup savunamayacağı, merak konusu.
Ancak, geçmişte başörtü yasağı mücadelesi ile öne çıkan birisinin Ayasofya'nın kiliseye çevrilmesini isteyecek hale gelmesi, savrulmanın boyutu açısından ürkütücü.
Değerlerimiz ile barışık olmayıp milletimizin arzu ettiğini engellemeye çalışanlar, dışarıya aldırmayıp, Ayasofya kararının Türkiye'nin işi olduğunu söyleyebilseler mesele kalmayacak.
Onlar ne derse desin, Türkiye Ayasofya'nın cami olması ile ilgili kararı da kendisi verecek inşallah…
Haydi hayırlısı…