Seçmece bunlar!..

Camileri kapatan, depoya çeviren, hatta satmak dahil olmak üzere akla hayale gelmedik işler yapan zihniyet mensuplarının 'Ayasofya cami olarak kullanılmalı' demesi beklenmez. Demiyorlar da zaten.

Ama yine de içlerinden Profesör ünvanlı birinin 'Topkapı Sarayı da müze olarak korunmalı, Ayasofya da müze olarak korunmalı, hatta Sultanahmet de müze olmalı' diyebilecek kadar 'aşacağı' akıllarına gelmezdi herhalde… Günlerdir tevil etmeye çabalasalar da işin içinden bir türlü çıkamıyorlar çünkü…

CHP Milletvekili olmasının yanında Profesör titri de taşıyan İbrahim Kaboğlu'nun bahaneleri cehaletin zirvesi: 'Bunlar artık bizim kendi şeyimiz değil, kendimize özgü değil, insanlığın ortak mirasıdır' diyor…

İnsanlığın ortak miraslarının kendi aslı fonksiyonlarını görmelerine mani bir hal yok bilindiği kadarıyla. Bunlardan olup Almanya'da bulunan Aachen, Köln ve Speyer katedrallerinin ve yine Fransa'daki Notre Dame, Chartres ve Amiens katedrallerinin sadece müze olarak kullanılmasını söylemek kimsenin aklına gelmez herhalde. Buralarda ibadet yapılmasın diyene deli derler herhalde…

Yine Endülüs mimarisinin en büyük eserlerinden birisi olup 1236'da katedrale çevrilen Kurtuba Camii'nin Hıristiyanların ibadetine kapatılarak sadece müze olarak kullanılmasını talep edene İspanyolların ne diyecekleri de sorulabilir bu arada. Burası da insanlığın ortak miraslarından birisi kabul edilen yerler arasında çünkü.

Kaboğlu'nun kiliselerin asli fonksiyonlarını icra etmelerine itirazı olmasa da camileri istisna kabul ediyor olmalı. Bu sebeple Ayasofya ile yetinmeyip Sultanahmet'in de müze olmasını istiyor.

Kaboğlu'nun insanlığın ortak mirası diye Süleymaniye ve Küçük Ayasofya camileri ve hatta Edirne'deki Selimiye'nin sadece müze olmasını istememiş olması iyi. Listeye bunları da ilave edebilirdi çünkü.
'FRANSIZ KALMAK'…
Ayasofya, Topkapı ve Sultanahmet için 'kendimize özgü değil' değil diyor Kaboğlu. Bu durumda Ayasofya'nın minarelerini ne yapacağına kafa yormuştur herhalde. Minareler olmazsa Ayasofya diye bir şey kalmayacağını da bilmiyordur nasıl olsa.

'Şey' kelimesinin es geçip diğer söylediklerine odaklanırsak, İbrahim Kaboğlu Ayasofya'ya olduğu gibi Topkapı Sarayı ve Sultanahmet Camii'ne de hiç uğramamış belli ki…

3 Nisan 1924'ten beri müze olarak hizmet veren ve dahası 'Cumhuriyetin ilk müzesi' olarak bilinen 'Topkapı Sarayı'nın zaten müze olduğunu biliyorsa, Türkçesi'ni gözden geçirmesi gerekir.

Sultanahmet Camii'ne bir uğramış olsaydı, turistlerce belki Ayasofya'dan daha fazla ziyaret edildiğini görebilecek olan Kaboğlu'nun Sultanahmet'in ibadete açık olması ile ilgili bir derdi varsa, mesele başka tabii.

Sultanahmet Camii'nin tarihine bakıldığında, o zihniyetin vaktiyle orayı çok değişik amaçlar için kulanmış olduğu görülür. Kaboğlu, milletimizin hiç de hayırla yad etmediği o günlerin hayaliyle yaşayanlardandır belki de…

İnsanların neye inandığı ve inanacağı, tamamen kendileri ile ilgili bir konudur, dolayısıyla birileri şuna inansın buna inanmasın şeklinde bir derdimiz olamaz, tabii olarak…

Ancak bu ülkede siyaset yapanların hava ve su gibi toplumsal hayatın gereklerinden olan ortak değerlere saygı göstermelerini beklemek de hakkımız…

Bu ülkenin vatandaşı olup hayatlarının önemlice bir bölümünü de bu ülkede geçiren birilerinin milletimizin ortak değerlerine nasıl bu kadar 'Fransız kalabildikleri', üzerinde uzun uzun düşünülmesi gereken bir husus.

Asıl önemli konu ise CHP'nin bu 'seçmece' isimleri nereden ve nasıl bulduğu…