Demiştik!..
Cumhurbaşkanımız defalarca söylediği halde dinlememişlerdi…
Yapmayacağımızı, daha doğrusu yapabilecek olsak da cesaret edemeyeceğimizi düşünüyor olmalılar ki, birilerinin ezberleri yine bozuldu. Tıpkı Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı harekatlarında olduğu gibi…
Masada haklılığı karşısında söyleyebilecek söz bulamadıkları ülkemizi sahada oyalayarak hedeflerine varabileceklerini zannedenler, Türkiye'nin yapacaklarını söylediğini ve söylediklerini de yaptığını, Bahar Kalkanı ile bir kez daha anlamış oldular.
Ülkenin varlığı, birliği ve bekası söz konusu olduğunda, Türkiye'yi yönetenlerin ekonomik ya da başka türlü hiçbir tehdide pabuç bırakmadıklarını ve gereken her ne ise onu yaptıklarını ve yapacaklarını çoktan anlamış olmaları gerekirdi oysa.
Muhtemelen çok önceden yaptıkları hesaplarda, Türkiye'yi döktüklerini toplayarak kendilerine hizmet etmeye mecbur kalacak bir ülke olarak öngörenler açısından, dik duran ve şartlar ne gerektiriyorsa bunu çekinmeden yapan bir ülke ile muhatap olmanın şaşırtıcı olduğu, muhakkak...
İdlip'e sıkıştırılan 4 milyon civarındaki çaresiz insanın, burada huzur ve istikrar içinde yaşaması için gayret göstermesi gereken Suriye Rejimi, 'hoşlanmadığı vatandaşlarını' Türkiye'ye ihraç etme çabasında aşırıya kaçıp askerimize de bulaşınca, bedelini fena ödemeye mecbur kaldı.
Türkiye'nin başarı hanesine yazılan ve rakamları gittikçe yükselen bilanço, Suriye Rejimi ve destekçileri açısından tam bir felaket: 3 savaş uçağı, 2 insansız hava aracı (İHA), 8 helikopter, 135 tank, 5 hava savunma sistemi, 86 top/obüs/çok namlulu roketata8 (ÇNRA), 16 tanksavar/havan, 77 zırhlı araç, 9 mühimmat deposu, etkisizleştirilen 3 bine yakın rejim unsuru ve askeri…
'Alkış' ve 'nutuk' yetmedi!..
Suriye Rejiminin, 'istemediği' insanları bölge ülkelerine sürerek ülkeyi boşaltma hesabına sessiz kalan Avrupa'nın şaşkınlığı ise bambaşka…
Türkiye'nin himaye ettiği 4 milyona yakın sığınmacı ile ilgili 'alkış' ve 'nutuk' dışında bir katkı sunmayanların, bunlara milyonlarcasının daha ilave edilmesi niyetine de kayıtsız kalmaları, Avrupa'ya yönelik mülteci hareketlerine mani olunmama kararını getirdi.
Yıllardır ellerini taşın altına koymayan Avrupa ülkelerinin paçaları da tutuşmuş durumda...
Türkiye'nin halden anlayışı, insancıllığı, düşmüşe yardım eli uzatması gibi güzel özelliklerini bize karşı bir silah gibi kullanmak isteyenler, artık ne yapacaklarını düşünme moduna girdiler.
Yıllardır, Cumhurbaşkanımızın Suriye'deki çatışmalara son verilmesine ve mültecilerin bu ülke sınırlarında oluşturulacak güvenli bölgelerde yerleştirilmelerine destek tekliflerini dinlemeyenler, şimdi bunun ne kadar önemli olduğunu anlamış gibiler.
Yunanistan sınır kapılarında yaşanan vahşet de, demokrasi ve insan hakları konusunda mangalda kül bırakmayanların, gerektiğinde ne kadar vahşileşebileceklerinin göstergesi.
Türkiye'nin Türkiyelilere bırakılmayacak kadar önemli bir ülke olduğunu düşünenlerin içimizdeki uzantılarının hali ise, kelimenin tam manasıyla içler acısı.
Kendi insanını acımadan katleden ve onların ülkeden kaçmaları için saldırılarını sürdüren katil rejime hiç utanmadan destek olanlar, melanetlerini sürdürebilmek için ellerinde cımbızla malzeme arayışında.
Mesele basit: Türkiye'nin, ülkesini istemediği insanlardan boşaltmaya çalışana, ona destek olanlara, hele de bunun faturasını kendisine ödetmeye çalışanlara tahammülü yok!.. Tabii, yaşanan vahşeti ellerini ovuşturarak seyredenlere de…
Bahar Kalkanı, bunun açıkça ilanıdır…
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Bana arkadaşını söyle… (20.11.2024)
- Mızrak çuvala sığmıyor!.. (17.11.2024)
- Keşke satın alsalardı!.. (16.11.2024)
- Tencere dibin kara… (13.11.2024)
- Yürüyüşünü görelim… (10.11.2024)
- En azından ayıp!.. (09.11.2024)
- Anlamak çok mu zor?.. (06.11.2024)
- Köprüden önceki son çıkış… (03.11.2024)
- Yok öyle!.. (02.11.2024)
- Ne oldu şimdi?.. (30.10.2024)