Ankara'nın CHP'li Belediye Başkanı Mansur Yavaş'la ilgili olarak eski CHP milletvekillerinden Sinan Aygün'ün ortaya attığı iddialar, yenilir yutulur gibi değil.
Olup bitenlerin akışına bakıldığında, kendisinden 25 milyon TL rüşvet istenmesi meselesini olabildiğince detaylı ve delili bir şekilde aktaran Sinan Aygün'ün söyledikleri de tutarlı gözüküyor.
Bütün bunlara bakıldığındı da, ülke kamuoyunun hemen tamamının dikkatini çeken iddiaların soruşturulmasıyla ilgili İçişleri Bakanlığı'nın müfettiş görevlendirilmesi, normal bir durum.
Ankara'ya dikilen iki gökdelenle ilgili olarak, bir CHP'li'nin başka bir CHP'liden istediği söylenen 25 milyon TL'lik rüşvet mevzusu ortaya atıldığında, gelişmelerden daha önce haberdar olduğu bilinen CHP Genel Başkanı'nın nasıl davranacağı, merak konusuydu.
Kısa bir süre önce yaşanan 'Külliye'deki CHP'li' olayı ile ilgili gelişmeleri hatırlayanlar, Kılıcdaroğlu'nun 25 Milyon TL'lık rüşvet konusunda da yasaklamada bulunup bulunmayacağına dikkat kesildiler. Ancak çözümün çeşitli yolları vardı ve CHP Genel Başkanı bu defa da, 'Sinan Aygün'ün CHP'den kesin ihraç talebiyle disiplin kuruluna sevk edilmesi' formülünü buluverdi.
CHP Sözcüsünün Sinan Aygün'ün iddiaları ile ilgili olarak söyleyebildiği tek şey ise 'konunun her yönüyle soruşturulmakta olduğu ve adli sürecin başladığı' idi.
Günlerce ülke gündemini meşgul ettikten sonra, CHP Genel Merkezi'nden birisi tarafından ve Kılıçdaroğlu'nun bilgisi dahilinde ortaya atıldığı anlaşılan 'Külliye'deki CHP'li' meselesi, 'konunun partililer tarafından konuşulmasının yasaklanması' ile sonlandırılmıştı, malum.
Son derece demokratik(!) bir şekilde, yasaklama ile Küliye'deki CHP'li konusunu güya kapatırken, AK Parti'ye çeşitli suçlamalar yöneltmeyi ihmal etmemişlerdi, malum. Tamamen kendi içlerinde olup biten bir tartışmayı, nihai olarak yine AK Parti'ye fatura etmişlerdi, akılları sıra.
Mansur Yavaş- Sinan Aygün konusunu bir tür komisyona havale(!) ederken de, benzer şekilde davranmayı ihmal etmiş olmamak için ellerinden geleni yapacaklardı ve yaptılar…
Şeffaflık mı, o da ne?..
Bir CHP'li'nin diğer bir CHP'li ile ilgili rüşvet iddialarına AK Parti'yi ya da Külliye'yi karıştırmak zor bir iş olsa da, en azından AK Parti'yi karıştırmanın bir formülünü buldu CHP'liler.
Geçmiş dönemde AK Partili belediye başkanları ile ilgili bazı iddiaları örnek gösterip, 'AK Partili belediye başkanları ile ilgili iddialar olduğunda müfettiş gönderilmediği, dolayısıyla kendilerine farklı davranıldığını' ileri sürmek, iki CHP'li arasındaki rüşvet meselesini kapatmaya yeterli olmasa da, hiç yoktan iyiydi.
Bahsi geçen AK Partili belediye başkanları ile ilgili, Sinan Aygün'ün dile getirdiği şekilde, belgelere dayandırılan ciddi iddialar olmadığının, CHP'liler de farkında oysa.
İnşaatının yüzde doksanı tamamlanmış iki gökdelenle ilgili olarak Sinan Aygün'le temasa geçen ve birtakım taleplerde bulunanlarla ilgili suçlamalar, açık ve net.
İnşaatla ilgili gelişmeler, mahkeme meselesi, İstinaf mahkemesine yapılan ve geri çekilen müracaat, bahsi geçen kişilerle Sinan Aygün arasındaki görüşme trafiği ve benzeri hususlar, önümüzdeki günlerin ciddi gelişmelere gebe olduğunun göstergesi.
Savunma yapanların bahsi geçen 25 milyonla ilgili olarak kullandıkları okul vaadi ve benzeri bahaneler de yeteri kadar anlamlı değil.
Seçimler öncesi vaatlerinden birisi olan şeffaflık hatırlandığında, CHP'liler ne kadar gayret etseler de, bu defa topu taca atamayacaklar gibi...