Ülkemizin mevcut durumunu layıkıyla kavramak ve daha iyi hale gelebilmesi açısından yapılabilecek olanlara kafa yormak, mutlaka yorucu bir iştir.
Sırtlarında yumurta küfesi taşıyanlardan, yani mevcut durumu iyi bilen ve mümkün olduğu kadar daha iyisini yapmayı hedefleyenlerden oluşan yöneticilerimiz, üzerlerine düşeni yapmak için çırpınıyorlar.
Ancak, mevcut durumu olabildiği kadar kötü göstermeye gayret eden birileri de, bu yolda işlerine yarayabileceğini düşündükleri her şeyi, eğip bükerek kullanmayı sürdürüyorlar.
'Çok kötü' göstermeye çalışanlar, işlerin nasıl düzelebileceği sorularını da genellikle cevapsız bırakıyorlar. Zorlanıp, bir şeyler söylemeye mecbur kaldıklarında da, hemen pembe gözlükler takarak gerçek olamayacak kadar güzel hikayeler anlatıyorlar.
Türkiye'nin Libya ile imzaladığı mutabakatla ilgili gelişmeler, yapılanı takdir etme konusunda özürlü olanların; iyiyi kötü ya da kusurlu gösterme konusunda mahir olduklarını bir kez daha anlamamızı sağladı.
AK Parti İktidarının birilerinin Doğu Akdeniz'le alakalı bütün hesaplarını altüst eden Libya adımını karalamanın uygun olmayacağını bilenler, 'fena değil' diye başlayıp, 'ama' ile devam eden cümlelerle itibarsızlaştırmaya çalışıyorlar.
Libya ile varılan mutabakatın geleceği ile mümkün olduğu kadar kötü senaryolar yazmaya çalışanların ısrarla altını çizdikleri husus, Türkiye'nin bölge ülkeleri ile arasını düzeltmesinin şart olduğu.
Ancak, dostlarımız artırmamızı isteyenlerin bahsi geçen ülkelerle aramızı nasıl düzeltebileceğimizle ilgili olarak, 'Sistemin istediklerini yapmamız gerektiği' dışında herhangi bir formülleri yok.
Ülkemizi yönetenlere, 'Türkiye'nin menfaatlerini talep etmekten ve bölge ile ilgili çıkarları olan sömürücüleri engellemekten vazgeçin' demek isteseler de, diyemiyorlar. Bunu söylediklerinde milletimizin tükrük yağmuru ile karşılaşacaklarını biliyorlar en azından.
YERLİ VE MİLLİ OLMAYINCA…
Arkasına Avrupa Birliği'nin sömürü meraklısı ülkelerini de alarak GKRY üzerinden Mısır'la birlikte Türkiye'yi köşeye sıkıştırmaya çalışan Yunanistan'la aramızı düzeltebilmenin, 'Yunanistan ve arkasındakiler ne istiyorsa öyle davranmak' dışında bir yolu olmadığının, herkes gibi onlar da farkında.
Doğu Akdeniz konusunda Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ile hareket eden İslam Ülkesi Mısır, dostluğumuzu geliştirme açısından ideal bir hedef, birilerine göre.
İlk bakışta doğru imiş gibi gözüken bu değerlendirmenin sakat tarafı, nüfusu 100 milyona yaklaşan ülkeyi yönetenlerce Mısır'ın menfaatlerinin esas alındığının zannedilmesi…
Mısır tarihinde doğrudan halk tarafından seçilen ilk Cumhurbaşkanı olan Muhammed Mursi'yi kanlı bir darbeyle indirmesine yardımcı olanların Sisi yönetimini kendi haline bırakmayacaklarını, çocuklar bile bilir oysa.
Türkiye'yi yönetenlerin Mısırlılara, 'Müttefiklerin İsrail, ABD, Yunanistan, GKRY ve arkalarındaki Avrupa ülkelerinin her istediğine evet diyeceğiz' demeleri de mümkün olmadığına göre; çok istiyormuş gibi yapanlar, Mısır'la işleri düzeltme konusunda başka formüller üretmeliler.
Doğu Akdeniz konusunda, binlerce kilometre uzaklıktaki Avrupa ülkeleri ile konuşmaya gerek olup olmadığı ayrı bir mesele… Sömürücülerle ne konuşulabilir ki?..
Siyah gözlüklerle her şeyi kötü gören ve pembesini takınca da olmadık çözümler yumurtlayanlar, ya gözlük takmasınlar ya da her şeyi olduğu gibi gösteren düzgün gözlükler edinsinler…
Hülasa: Yerli ve milli olmayanlardan, işe yarar çözümler de sadır olmuyor!..