Akıllı olduğunu zanneden birilerinin geçtiğimiz Çarşamba günü kuyuya attıkları taşı çıkarabilmek için nerdeyse bütün ülke bir haftadır seferber olmasına rağmen, taş hâlâ kuyuda.
Asparagas haberciliği ile tanınan bir gazetecinin köşesinde yer verdiği iddiaların bir kumpas olduğu, konusunda tam bir fikir birliği olsa da, kime yönelik olduğu konusundaki rivayetler muhtelif.
İddia, 'CHP'li bir ismin bir gece yarısı Külliye'de Cumhurbaşkanı Erdoğan'la görüştüğü ve genel başkan olma konusunda yardım istediği' şeklindeydi. Bu çok önemli haberi(!) kaleme alan Rahmi Turan'a göre, konuyu kendisine AK Parti'ye ve Külliye'ye yakın birisi aktarmıştı.
Bu iddia ile ilgili en önemli mesele, eğer gerçek olsaydı ilgili gazetenin günlerce manşetinden işlenecek bir konunun bir köşe yazısında ele alınmasıydı belki. İlk gün pek önem verilmeyen iddia, ikinci gün bir TV yayınına katılan Kılıçdaroğlu'nun 'bildiğini' söylemesi ile alevlendi.
İddiaların hedefindeki en muhtemel isim olan Muharrem İnce gözüküyordu. Fırtınayı sezen ve genel başkanını aradığı halde beklediğini bulamayan İnce'nin ilk tepkisi, 'ispatlanırsa kendisini Taksim'de yakacağı' beyanıydı.
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı ve sonrasında bizzat Cumhurbaşkanımız tarafından şiddetle yalanlanan iddia ile ilgili tartışma, Rahmi Turan'ın, kaynağının gazeteci Talat Atilla olduğunu açıklamak zorunda kalmasıyla iyice hareketlendi.
Kaynak olduğu belirtilen gazeteci Talat Atilla da, kendi kaynağının bir CHP'li olduğunu ve konuyu Kılıçdaroğlu ile de görüşüp doğrulattığını açıklayınca, oklar CHP Genel Merkezi'ne döndü.
Yalova'nın Elmalı Köyü'ndeki evinde yaptığı basın toplantısında, kumpasın merkezinin CHP Genel Merkezi olduğunu vurgulayan Muharrem İnce'nin açıklamaları ile, iddianın CHP içi bir kavganın uzantısı olduğu, iyice açıklığa kavuştu.
ÖZÜR BORCU…
Her şey ayan beyan ortayı çıkıp, konunun Cumhurbaşkanlığı ve Külliye ile hiç alakası olmadığı artık kesinleşmişken, CHP sözcüsü Faik Öztrak'ın, komplonun kendilerine yönelik olduğu ve Külliye'nin bu tür davranışlardan vazgeçmesi gerektiği şeklindeki açıklamaları da bıyık altı gülümsemelerle izlendi.
Kronolojisini takip etmek bile güçleşen 'Külliye'deki CHP'li' iddiası ile ilgili söylenebilecek en net husus, bu işin kesinlikle CHP içerisinden birileri tarafından kotarıldığı.
İddiayı ortaya atanların yaklaşan CHP kurultayında çıkabilecek muhtemel aday ya da adayları karalamak niyetiyle mi bu işe soyundukları, yoksa kurultay sonrasına yönelik birtakım hesapları mı olduğu, CHP'nin iç meselesi.
Ya gazeteci Talat Atilla'nın ya da artık işin tarafı haline gelen CHP Genel Başkanı'nın bir açıklama yaparak meselenin esasını topluma aktarması gereken bir noktadayız…
'Külliye'deki CHP'li' diye bir şey olmadığı ve bu yalanın kaynağının da CHP Genel Merkezi olduğu ortaya çıktığı halde, önce 'bildiğini ve isim vermek istemediğini' belirtip sonra yanlış anlaşıldığını söyleyen Kılıçdaroğlu'nun, hala Cumhurbaşkanımıza suçlamalar yöneltmeye çalışması, mezarlıkta ıslık çalmak gibi bir şey.
Kurulan kumpası açığa çıkarmak yerine hala Cumhurbaşkanımıza yönelik iddialarda bulunan CHP Genel Başkanı ve diğer CHP'li zevatın Cumhurbaşkanımızdan özür dilemeleri öncelikli bir durum.
Partilerinden bir isme yönelik CHP genel merkez kaynaklı kumpas sebebiyle, partilerinin üyelerine ve seçmenlerine ne diyecekleri, kendi meseleleri. Ancak bir yalanlarla gündemlerini çaldıkları milletimizden de özür dilerlerse, iyi ederler…
Şu taşı da kuyudan çıkarsınlar artık!..