Yalan dağları aşarken…
Ne kadar eskidir bilmiyorum, ama atalarımızın 'gerçek yekinene kadar, yalan dağları aşarmış' sözü, özellikle de günümüz için oldukça geçerli…
Gerçek yekinene yani harekete geçmek için ayağa kalkana kadar, yalanın dağları aşması hali ile şimdiye kadar çok karşılaştık ve halen de karşılaşıyoruz. Bundan sonra da böyle olacağını söylemek, kehanet sayılmasa gerek.
Herhangi bir kural tanımayan bazı mihrakların, dur durak bilmeden ortamı zehirleyebilecek algılar oluşturmayı sürdürmeleri ile karşı karşıyayız. Bu, rahatsız edici ve ürkütücü bir durum.
Yakın geçmişteki Gezi, 17-25 Aralık, MİT Tırları ve benzeri olaylarda gerçeklerden çok birilerince oluşturulan algılar büyük rol oynamıştı, malum. Üzerinden geçen bunca zamana rağmen bu konularda algı çabalarının sürmesi, bahsi geçen olayların bir planın uzantısı olduğunu anlamak için yeterli.
Yalan-yanlış bilgiler üzerinden oluşturulan kasıtlı algılar sosyal medya ve fısıltı gazetesi aracılığıyla ülkenin nerdeyse tamamını dolaşırken, gerçeklerin sadece merak edenlerce öğrenilebilmesine son örnek, Kaz Dağı ile alakalı iddialar.
Aslında Kaz dağı ile alakalı yerine Kaz Dağı'nın yakınlarındaki Balaban Tepesi ya da Kirazlık ile ilgili gelişmeler dememiz gerekirdi. Ancak konu o kadar dallanıp budaklanmış durumda ki, anlatmak için böyle demek gerekiyor.
Ülke genelinde bir kampanya haline dönüştürülen 'Altın madeni için Kaz Dağları'nda on binlerce ağacın katledildiği iddiası, öncelikle mekanla ilgili bir yalana dayalı. Bahsi geçen altın madeni Kaz Dağları'nda değil, başka bir yerde.
Kesildiği söylenen ağaçların sayısı, yalanlardan bir başkası. Yetkililer alanda 13 bin ağacın kesildiğini ve yerine şimdiden 14 bin kadar ağacın dikildiğini açıklasalar da, nafile. 190 bin ağacın kesildiği yalanını ısrarla tekrarlayıp duranlar, dikilen ağaçlara değinmeme konusunda da kararlı.
ALTIN AĞAÇTA YETİŞMEZ…
Altın madeni ile ilgili 2001'de başlanan sürecin sanki yeni başlamış gibi gündeme getirilmesi, yalanlara dayalı algının malzemelerinden birisi. Altın arama izninin vaktiyle başkaları tarafından verilmiş olması da, yalancıların umurunda bile değil. Tek hedefleri AK Parti iktidarını karalamak çünkü.
Altını sürekli olarak ithal eden ülkemizin bu madene olan ihtiyacı havalimanı, yollar, köprüler ve benzeri önemli projelere 'çevre' bahanesi ile karşı çıkan zihniyetin zaten umurunda değil.
Altının ağaçta yetişmediğini bilmelerini umduğumuz bu güruh mensupları ile ilgili kurabileceğimiz tek hayal, kendilerini ülkemizin bu türden kaynaklarının değerlendirilmesinden hoşlanmayanların yönlendirip teşvik ettiğinin farkına varabilmeleri…
AK Parti'ye muhalefet etmenin dayanılmaz çekiciliği(!) sebebiyle giriştikleri yolculukta, eninde sonunda çıkmaz sokakla karşılaşacaklarını şimdiden fark edebilmeleri zor belki. Ancak kendilerine anlatılan hikayelerin gerçeklerle alakası olmadığını anlamaları, o kadar da zor olmasa gerek.
Mekan Kaz Dağları değil, izni AK Parti vermemiş, kesilen ağaç 195 bin değil 13 bin ve şimdiden 14 bin ağaç zaten dikilmiş…
'AK Parti'nin verdiği izinle Kaz Dağlarında kurulacak altın madeni için 195 bin ağaç kesilmiş' yalanlarına kanan protestocular, hazır bölgeye gelmişken kendilerine gaz verenlere ait benzer maden işletmelerini de ziyaret ederler belki… Bunu yapmaları epey öğretici de olur…
Gerçeklerin gerektiğinde yalanlardan daha hızlı hareket edebilmesinin bir yolunu bulmakta fayda var… Yoksa yalanlarla baş edebilme konusunda pek şansımız olmayacak…
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Bana arkadaşını söyle… (20.11.2024)
- Mızrak çuvala sığmıyor!.. (17.11.2024)
- Keşke satın alsalardı!.. (16.11.2024)
- Tencere dibin kara… (13.11.2024)
- Yürüyüşünü görelim… (10.11.2024)
- En azından ayıp!.. (09.11.2024)
- Anlamak çok mu zor?.. (06.11.2024)
- Köprüden önceki son çıkış… (03.11.2024)
- Yok öyle!.. (02.11.2024)
- Ne oldu şimdi?.. (30.10.2024)