Kadir Mısıroğlu'nun ardından Mehmed Şevket Eygi'yi de Rahmet-i Rahman'a uğurladık…
Üniversite yıllarımda tanıştığım ve sonrasında Milli Gazete'deki yazarlığı vesilesiyle yakınen tanıma imkanı bulduğum Mehmed Şevket Eygi ile ilgili vurgulanması gereken temel husus, ömrünü inandığı idealler uğrunda geçiren bir insan olduğudur.
Hayatı büyük çalkantılar içinde geçmiş birisi olmasına rağmen, nezaketini her şart altında sürdürdüğü ve kelimenin tam manasıyla bir 'Osmanlı beyefendisi' olduğunu da hatırdan çıkarmamak gerek.
Her anıyla dolu yaşanan bir hayatın uzantısı olarak, estetiğe önem vermesinin yanında özellikle kültür-sanat açısından çok dolu bir insandı Eygi. Ve bir şekilde sohbet ettiklerini mutlaka olumlu yönde geliştiren bir tarafı vardı.
Gençler tarafından hakkıyla tanınmasa da, 1960 ve 1970'lerin efsane isimlerinden birisiydi Mehmed Şevket Eygi. Kendisine Cenab-ı Hakk'tan gani gani rahmetler dilerken, özellikle de gençlerin ibret almaları için, hayatını ana hatlarıyla özetlemekte fayda var.
7 Şubat 1933 tarihinde Zonguldak Ereğli'de, ticaretle uğraşan Mehmed Sait ve öğretmen olan seher hanımın oğulları olarak dünyaya gelen Eygi, ilk, orta ve lise tahsilini-annesinin arzusu ile- yatılı olarak Galatasaray Lisesi'nde yaptı.
12 yılı Galatasaray'da geçen Eygi, 'imalat hatası' olduğunu söyleyenlere, 'Galatasaray Lisesi'nde 1909 yılına kadar beş vakit namaz kılmanın mecburi olduğunu' hatırlatarak, aslında diğerlerinin imalat hatası olduklarını söylerdi.
Eygi'nin şu sözleri de ilgi çekicidir: "Türkiye'de birbirini tutan üç zümre vardır. Birincisi Galatasaraylılar. İkincisi Mülkiyeliler. Ben her ikisine de mensubum. Üçüncüsü de Masonlar. Çok şükür ona mensup değilim. Ama bende ilk ikisinin asabiyeti de yok."
Derslerle dolu bir hayat…
Galatarasay Lisesi yıllarında İslami neşriyatı takip eden ve sıklıkla Cağaloğlu'ndaki Sebilürreşad Mecmuası'na uğrayıp Eşref Edip'i ziyaret eden Eygi, burslu olarak Mülkiye'yi (Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi) kazanır ve buranın diplomasi-hariciye bölümünü bitirir.
Dışişleri Bakanlığı meslek memurluğu imtihanını kazansa da, içki içmeyen, dans etmeyen ve briç bilmeyen birisi olarak hariciyede istikbalinin pek parlak olmayacağını bilen Eygi, İçişleri Bakanlığına yaptığı müracaat kabul edilmeyince Fransızca mütercimi olarak Diyanet'e girer.
1957'de bir grupla 'İslam' isimli bir dergi çıkaran Eygi, 27 Mayıs sonrasının baskıları sebebiyle Diyanet'ten ayrılarak haftalık Yeni İstiklal'in yönetimine gelir. 1961'de "Zulümlerin en alçakçası kanunların gölgesinde yapılandır" başlığıyla, Menderes'i savunan bir yazı sebebiyle tutuklanır ve ilk hapis cezasını alır.
1967'ye kadar yayınını sürdüren Yeni İstiklal'in yanında 1965'te Necip Fazıl Kısakürek, Hacı Nazif Çelebi ve Mehmed Zahid Kotku Hazretlerinin teşvikleriyle Bugün'ü çıkarmaya başlar. Bugün'ü eş zamanlı olarak çıkardığı Babiali'de Sabah takip eder.
Eygi'nin teşvikiyle düzenlenen, on binlerce insanın bir araya gelerek namaz kılıp dağıldıkları toplu sabah namazları, o yılların önemli hadiseleri arasındadır.
Artık hedef haline gelmiştir ve 1969'da hac için ayrıldığı Türkiye'ye Suud, Ürdün, Lübnan ve Almanya'daki zoraki ikametlerinin ardından 6 yıl sonra dönebilir. Bu arada 12 Mart yönetimi sebebiyle gazeteleri de kapatılmıştır…
İnsanların sadece gayret ederek önemli işler yapabileceğinin örneklerinden birisi olan Mehmed Şevket Eygi'ye Cenab-ı Hakk'tan rahmet dilerken, özellikle de gençlere hayatını ve eserlerini tetkik etmelerini öneriyorum...